islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5011
EURO
34,7241
ALTIN
2.486,93
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

Kitapların en güzelini okumak: Kur’ân-ı Kerîm

Kitapların en güzelini okumak: Kur’ân-ı Kerîm

Kitap okumak, hayal gücümüze güç kazandırır. Yeni hayal âlemlerine seyahat etmek, ancak okumak ve okuduğunu tefekkür etmekle mümkündür. Okurken, bazen tefekküre dalar, bazen güler, bazen de ağlarız. Bazı kitaplar, bizi o kadar bağlar ki, elimizden bırakamayız. Kelimeler, mucizevî resimlere ve cümleler de rengârenk tablolara dönüşür. Korsanlar, adalarda hazineler araya dursun gerçek hazineler, her gün kolaylıkla bulabileceğimiz kitaplarda mevcuttur.

Seslendiren: Şaban Doğan

Kitap, insanlık için, en büyük dost olduğu kadar en büyük teselli ve tecelli kaynağıdır. Bir ev, ne kadar pahalı mobilyalarla donatılmış ise de raflarında kitap yer almadığı sürece fakir bir hanedir. Kitapsız bir malikâne, ruhsuz bir bedenden farkı yoktur. Kitapsız bir villa, içinde yaşayanlara huzur veremez. Çünkü kitap okumak, ruhun hem varlığını ortaya koyar, hem de ona bir güç ve inşirah kazandırır. Onu için ruhu sıkılan bir insan, eczaneye veya hekime değil maddî durumuna göre ya kitabevine ya da kütüphaneye gitmelidir.

Büyüklerimizden saygı göstermek, sevmek gibi usul ve adap öğrenebiliriz ammâ ancak kitapla temasa geçtiğimizde kanatlarımızın varlığını hissedebiliriz ve manevî âlemlerde uçabiliriz. Kitapsız bir hayat, masalsız bir çocukluk, aşksız bir gençlik ve sükûnetsiz bir yaşlılık dönemi gibidir. Okumasını bilen, okuduğunu anlayan, okuduğunu müzakere eden bir kişi, büyük eylemlerin anahtarını keşfetmiş olur ve rüyasında dahî göremediği âlemlere seyahat edebilir. Güzel kitaplar, kâh bizi hayal âlemine, kâh hakikat ve hikmet perdelerinin ötesine götüren uçan gizemli nesnelerdir.

Okurken başta, kitap yazarının beyni ile düşünürsün, ammâ okudukça kendi beynin de özgün düşünce yeteneğine sahip olur. Çocuklara, masal kitapları okunur, hem uyusun, hem de zihnî dünyalarında bir uyanma meydana gelsin diye. Büyüdükçe okumak, zihnî uyanıklık hâlinde tefekkürde terakki etmektir ve aydınlanmanın zirvesine doğru ilerlemektir. Bazı kitaplar, okuyanın canını sıkabilir, bazı kitaplar ise dosttan gelen ruhu ferahlatan sayfalar dolusu hususî bir mektup gibidir. Zihnine yeni bir ufuk açan, kalbine sevgi, ruhuna rasânet (sağlamlık) ve vicdanına titreşim veren kitap, keramet etkisi yapan manevî bir rehberdir. Çünkü bazı sözlerin kerameti, içerdiği fıtrî gerçekliğinde gizlidir.

Bir kitap, okuyucusuna hakikati açıklayamıyorsa, hayatına bir mana veremiyorsa, okuyucusunun ruh dünyasına bilmeyen bir yabancı gibidir. İnsanlar, onun için bazen çok kitap okumakla belki genel bir kültüre sahip olabilir, ammâ doğru kitapları okuyup da onları anlayan ve doğru bulduklarını akıllıca uygulayan insanlar, hem huzurlu, hem de medenîdir.

En Güçlü Kitap Kur’ân’dır

Bazı kitaplar vardır ki, evrenseldir ve her toplumu hitap edecek manevî güçtedir. Bunların başında ilahî kitaplar gelir ve elbette C. Hak tarafından vahiy yoluyla gönderilmiş orijinalliğini ebediyen koruyacak olan en son kitap Kur’ân gelir. Dikkat ediniz, insanların özgürleşmelerini istemeyen zalim liderler ve bâtıl sistemler, onun zulmü yok edici ve adaleti tesis edici gücünü bildikleri için, Kur’ân’ın okunmasını yasaklar ve dolayısıyla onun ilkelerinin uygulanmasını istemez.

Kur’ân, ruhları özgürleştiren ve kişilerin kendi manevî keşiflerine yardımcı olan en güçlü kitaptır. Kur’ân okuyan bir insan, bütün iyi kitapları okumuş gibidir. Tevhide davet eden, tevhit şuurunu veren tek kitap, Kur’ân’dır. Her bir âyet, ruha şifa ve göze nurdur. Başka dünyevi kitaplar birçok faydalı/faydasız bilgi verse de ruhu tam olarak tatmin edemez. Halbuki ruh, bilgiden daha da güçlüdür, çünkü bilgi sınırlı, ruh ise tekamülîdir.

Ruhî tekâmül oldukça, bilginin sınırı da genişler ve ilahî bir kitap olan Kur’ân da tam da bu noktada okuyana ruhî terakki ve tekâmül imkânı sağlar ve bilmediklerini de öğretir. Bu bağlamda imansızlığı aşılayan veya sadece dünyevî rahatlamayı amaçlayan kitapları okuyan ve bunlara inanan çağdaş aydınlar, okudukları halde mahşerde kitapsız kategorisinde değerlendirilir ve hem manen, hem de maddeten kör olarak hasredilir.

Bir kitabın değeri, içerdiği gizemli kelime ve özgün cümlelerinden anlaşılabilir. Kur’ân’ın bir takım âyetlerinin müteşabih olması, sadece meal/tercüme yoluyla zor anlaşırlığını göstermez tefsir takviyesiyle manevî zenginliğini de ortaya koyar. Velhâsıl; Kur’ân, aynı kaynaktan gelmiş olması hasebiyle kendinden önce indirilmiş olan kitapları doğrulayan ve tamamlayan ilahî bir kitaptır. Vahiy zincirinin son halkasını teşkil eden Kur’ân, hem lafız, hem de anlam yönüyle Allah kelamıdır. Cenab-ı Hakk’ın kelâmına yani sözüne hudut konulamaz. Kelâm, gerçek anlamını da içinde barındırır. Yani ilahî kelâma hudut olmadığı gibi Allah’ın sadece kelâmıyla işaret ettiği anlama bile sınırlandırmak mümkün değildir.

Dolayısıyla Kur’ân okumak, bazıları için kâinatı keşfetmek ve yeni bilgi kaynaklarına ulaşmaktır, bazıları için kıssalardan tarihî ve sosyolojik bilinç elde etmek, bazıları için imanını tazelemek için yegâne kitaptır. Bir insan, kendi anlama kapasitesine ve ilmî kabiliyeti nispetinde Kur’ân-ı Kerîm’i ancak anlayabilir. Hz. Mevlana, bu tespiti çok güzel izah edebilmiş. Diyor ki, “Kur’ân’ı gözüyle okuyan, yazıları görür. Kur’ân’ı aklıyla okuyan, ilmi görür. Kur’ân’ı kalbiyle okuyan, aşkı görür. Kur’ân’ı ruhuyla okuyan, Rabbini görür.” Bu yönleriyle Kur’ân, Peygamberimiz (sav) vasıtasıyla bütün insanlığa gönderilmiş ve kıyamete kadar geçerliliğini koruyacak mucizevî bir kitaptır.

Kur’ân okudukça, insan kendini ve Rabbini bulur, hayatına daha kapsamlı bakar ve ahirete de hazırlık yapar. Kur’ân, içimizde buz tutmuş tabakaları kıran bir hançer olduğu kadar katılaşmış kalplerimize merhamet aşılayan bir ilaçtır. Kur’ân, Hz Nuh’un gemisini benzer. Bizi gafletten kurtarıp yeniden manevî dirilişimi sağlayan emin diyarlara götürür.

İnsan eliyle yazılmış her bir kitap, velev ki, bir “şaheser” veya bir “bestseller” olsun, bir (çok) yönüyle mutlaka eksik ve yetersizdir ve dolayısıyla eleştirilmeyi hak eder. Bunun tek bir istisnası vardır, o da vahiy yoluyla indirilmiş Allah’ın son eseri Kur’ân’dır. Hiçbir âyeti, şimdiye kadar eleştirilebilir bulunamadı ve ahirete kadar da her yönüyle dokunulmazlığını koruyacaktır.

Sadece Kur’ân düşmanı olanlar, küfürlerini dile getiren âyetleri içlerine sindiremedikleri için, onu okumaktan vazgeçer ve hatta öfkelendikleri için, ona şeytani tahriklerle saldırabilir. Bu durum Winston Churchill’ın ifadesiyle sigara bağımlısı olup da sigara içmemeyi telkin eden sağlık kitapları okuduklarında o kitaplardan nefret eden ve onları okumaktan vazgeçen tiryakilere benzer.

Buradan Kur’ân’ın nasipsizler için indirilmiş bir kitap olmadığını anlayabiliriz. Nasibi olanlar için Kur’ân, bir hidayet kitabıdır. Ne mutlu, “Kur’ân’a gönülden iman ediyorum” diyenlere. Çünkü C. Hakkın bizzat kendi ifadesiyle: “Bu, kendisinde (her hakikati eksiksiz olarak içerdiği için, hiçbir yönüyle) şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, (dünyevî ve uhrevî saadet için) yol göstericidir.” (Bakara: 2).

Prof. Dr. Ali Seyyar