islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3892
EURO
34,7838
ALTIN
2.398,22
BIST
10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
18°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
21°C
Salı Az Bulutlu
23°C

Kur’ân Azîz de Eder Zelîl de

Kur’ân Azîz de Eder Zelîl de
11 Temmuz 2023 09:30
A+
A-

“Allah şu Kur’ân’la bazı kavimleri aziz kılar (yüceltir), bazılarını da zelil kılar (alçaltır).”

“Riyâzü’s-Sâlihîn” isimli hadis kitabının müellifi İmam Nevevî, Sahih-i Müslim’den (Müsâfirîn, 269) seçip aldığı bu hadis-i şerifin baş tarafında şu bilgilere yer verir:

Hz. Ömer’in (r.a) Mekke’ye vali tayin ettiği Nâfi‘ b. Abdülhâris (r.a), Usfân’da Halife Ömer’e rastlar. Halife ona; ‘Bu vadi halkına kimi memur tayin ettiğini’ sorar. O da:

“-İbn Ebzâ’yı atadım.” der. Hz. Ömer:

“-İbn Ebzâ kimdir?” diye sorar. Vali:

“-Bizim azatlı kölelerimizden biridir.” cevabını verir. Hz. Ömer:

“-Sen onların üzerine bir azatlı köleyi mi atadın?” deyince, Nâfi‘:

“-Fakat o, Allah’ın Kitabı’nı iyi okuyan ve bütün farzları da bilen biridir.” der. Bunun üzerine Ömer:

“-Dikkat edin, Peygamberiniz şöyle buyurdu…”, diyerek yukarıdaki hadisi nakleder…

Evet, Yüce Allah, ilahi talimatlarına iman eden, onunla amel eden, hayatlarını Kur’ân’ın emir ve yasaklarına göre düzenleyenleri yüceltir, dünyada mutlu ve huzurlu bir hayata, ahirette de ebedi nimetlere kavuşturur; bunun aksine hareket edenleri ise alçaltır, aşağıların aşağısı kılar.

Bakara/26’da, “Allah onunla (Kur’ân’la) birçoğunu saptırır, birçoğunu da yola getirir.” buyurulmuştur.

Efendimiz (s.a), Kur’ân’ı en iyi bilenleri namazda, yönetimde, orduda öne çıkarmış; bu uygulama, tevarüsen Hz. Ömer döneminde de devam etmiştir…

Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: Resulullah büyük bir ordu göndermeye karar verdi; önce askerleri tek tek Kur’an-ı Kerim’den imtihan etti. Hepsi de bildiği kadar okudu. Sıra en genç olana gelince, Resulullah (s.a):

“-Ey filan, sen ne kadar biliyorsun?” diye sordu. Genç de:

“-Ben şu şu sureleri biliyorum; bir de Bakara Suresi’ni biliyorum.” dedi. Efendimiz tekrar:

“-Sen Bakara Suresi’ni biliyor musun?” diye sordu. O da: “Evet” deyince, Efendimiz:

“-O halde git, sen bu ordunun kumandanısın.” dedi… Resulullah sonra şöyle buyurdu:

“Kur’ân’ı öğreniniz, onu okuyunuz. Çünkü Kur’ân öğrenip okuyan/anlayıp-anlatan kimse, içi misk dolu bir kırbaya benzer. Kur’ân’ı ezberleyip onu hafızasında tuttuğu halde yatan bir kimse, misk ile doldurulup ağzı bağlanan bir kırbaya benzer.” (Y.Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, 2/100)

Peygamberimizin (s.a), ordu içinde Kur’ân’ı en çok bileni, anlayıp yaşayanı -yaşı genç de olsa- o orduya komutan tayin etmesi oldukça anlamlı olup o kişinin ilmiyle âmil olmadaki önceliğini kanıtlar.

Efendimiz (s.a), Kur’ân’ı en iyi bilip okuyanın cemaate imam olmasını emretmiştir: “Kur’ân’ı en iyi bilip-okuyanlar cemaate imam olsun. Kur’ân bilgisinde eşit iseler, sünneti en iyi bilen; eğer sünnet bilgisinde de denk olurlarsa, önce hicret etmiş olan; hicret etmekte de aynı iseler, yaşça en büyükleri imam olsun…” (Müslim, Mesâcid 290) Hadisteki “egraühüm li-kitâbillah” ifadesi; ‘Allah’ın kitabını en iyi okuyup anlayan, bilen, ezberleyen’ manasına gelir. Müslim’in diğer rivayetindeki “agdemühüm gırâeten: kıraatte öne çıkan” ifadesi yer alır ki; “kırâat” hem okumak hem de okuduğunu anlayıp kavramak demek olur. Hadisin devamına bakılırsa, imam olacak kişinin Kur’ân’ı yaşama düzeyi belirleyicidir.

Müslümanların Kur’ân’la yükseldiği izzet dönemleri Asr-ı Saadet ve Hulefâ-i Râşidîn dönemleriydi. Kur’ân’ın terk edildiği sonraki dönemlerde ise sıkıntılar ve felaketler peş peşe geldi…

Şu ayetin, müminler hicretle Kureyş zulmünden kurtulup feraha kavuşunca indiği rivayet olunur:

“İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın zikrine (Kur’ân’a) ve inen hakka huşû duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra da üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar.” (Hadid, 57/16)

O halde, Kitap Ehli’nin “katı kalpli” konumuna düşmemek ve Hak Yol’dan çıkmamak için, Kur’ân’la düzenli ve sürekli bir irtibat kurmak ve “ölü” kalpleri Kur’ân’la yeniden diriltmek kaçınılmaz görevdir:

“Bilin ki, Allah cansız/ölü hale gelen toprağa yeniden hayat verir! Belki akledersiniz diye size ayetleri açıkladık.” (Hadid, 57/17) Çocuklarımıza Kur’ân’ı öğrettiğimiz şu yaz günlerinde, vahyî gerçekliği ‘ölü/katı kalplere hayat veren can suyu’ bilerek anlamamız, yaşamamız ve dirilmemiz duasıyla.

Abdullah Yıldız

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar