Kur’an’ı Kerimde konuşma dili en mükemmel esaslar halinde sunulmuştur. Kur’an her şeyden önce sözün en güzeli ile söylenmesini emreder. Özellikle konuşma dilinde ilim anlayış ve irfan zarafeti vardır. İman sorumluluğu esastır, gönül hassasiyeti ve ses ayarlama inceliği vardır. Muhatabın itibarı ön plandadır. Ahlâkî zarafet ve medenî duruş hatta vakar kimliklidir. Sekinet ile konuşma nezaketi esas alınmış ve gerilme ve kasılma yasaklanmıştır.
Kur’an medeniyeti özellikle insanın psikososyal yönünü en ince tarzı ile mükemmel düzeye getirir ve olması arzu edilen kıvama kavuşturur. Konuşma, bireyi topluma ve toplumları birbirine bağlayan iletişim ağı olduğu için yaygın bir ahlâkî ilkedir. Medeniyet çerçevesinde konuşma yapıldıkça muhatapların birbirleri ile kopmayan bağı olur. Cenab-ı Hak, insana gönderdiği hayat kılavuzunda, özellikle her şeyi mükemmel tarzı ile sunarken konuşma dilini de en mükemmel tarzı ile icra edilmesini emreder. “Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ancak sözü söyleyen haksızlığa uğramışsa ( zâlimin zulmünü anlatabilir). Allah Semi’dir her şeyi işitir, Basardır her şeyi görür. (Nisa: 4/148)
Kur’an, insanlar arası iletişim sağlama hususunda insanı donanımlı hale getirir. Günümüz İslam dünyasında kemaliyle anlaşılmamış konuşma hakkında tahmin ve tasavvurlar üstünde mükemmel açıklamalara şahit oluyoruz; Biz Kur’an’da sözü türlü biçimlerde anlattık ki, düşünüp anlasınlar. Fakat bu, onların sadece kaçışlarını artırıyor. (İsra:17/41) Allah Teâlâ, insanı konuşma nimeti ile donatıp programladığı gibi konuşma ilkelerini de, parmak uçlarındaki hikmet içerikli ayarlarla altın, yakut ve diğer değerli taşlar niteliğinde projesini ve ayarını yapmıştır. Konuşmayı çok ince bir sanat ve mükemmel bir iletişim aracı olarak ortaya koyan ve bu tarzı ile sunan Kur’an, müslümanlara erişilmez bir medenî formasyon kazandırır. İsrâ süresindeki ayette olduğu gibi, Kur’an medeniyetinde kötü ve çirkin sözün söylenmesini, Allah Teâlâ sevmediğini bildirirken kötü sözün söylenmemesini de ihtar etmiştir.
Bununla beraber Kur’an medeniyetinde, medenî kriterleri ve kavramları sunmuştur; Ey mü’minler! Allah’tan ittika edin ve sedîd söz söyleyin. (Ahzanp:33/70) Sedîd söz, konuşurken nefsin bulaşmadığı, asabiyetin karışmadığı, karşı tarafa haksızlık yapılmadığı çıkar ve takdir beklenilmediği ve nasıl olması gerekiyorsa öylece konuşulan ve mükemmel donanımlı halde ifade edilen sözdür. Kur’an, bilim dilinin en üst düzeyde kullanılmasını önerir hatta emreder, diplomatik dili tüm incelikleriyle sistematize eder ve iletişim dilini sıcacık dostluk bağı olarak önerir. Bu konuşma tarzı ile konuşmacılar arasında huzur iklimi ve dostluk bağı kurup güven oluşturur. Kur’an her eylemin ve her sözün en iyi ve güzelini emreder. Rabbimiz: İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde bertaraf et. Bir de bakarsın ki, aranızda düşmanlık olan kimse sanki sıcak bir dost oluverir. (Fussilet:41/34)
Mal ve mülk ile ilgili olan meselelerde bile yere, muhataba ve gönül iklimine göre konuşmayı emreden Rabbimiz buyurur ki: Ey yetimlerin veli ve vasileri, Allah’ın dünya geçimi için sebep kıldığı elinizdeki yetim mallarını, onların zihinsel özürlülerine vermeyin. Onları, malları ile rızıklandırın; giydirin ve kendilerine maruf söz söyleyin. Gönül kırmadan, azarlamadan nezaket kuralları çerçevesine tevessül etmeden güzel ve gönül alıcı söz söyleyin.
Münafıklarla bile konuşurken hakaret etmeden onların asabiyet duygularını tahrik etmeden, onları ya sinsiliğe ya da şirretliğe itmeden ve de koparıp uzaklaştırmadan Kur’an medeniyetinin konuşma dilini kullanmak, müslümanın en doğal görevidir; O münafıklar, öyle kimselerdir ki, kalplerinde olanı ve yalan yere yeminlerini Allah bilir. Onun için özürlerini kabulden yüz çevir ve nifakı terk etmeleri için kendilerine öğüt ver. Onlara, beliğ söz söyle. (Nisâ:4/63)
Kur’an medeniyeti, konuşma dili, tarz ve kavram olarak başka medeniyetlerde pek kullanılmayan bir dil inşa eder. Bunlar, pozitif kavramlar ve negatif kavramlar olarak iki gurupta anlatılmıştır. Pozitif kavramlardan en çok müslümanların söz ettiği leyyin sözdür. Fakat bu kavramda bile bugün ki meal ve konuşma dilinde netlik yoktur. Allah Teâlâ’nın Kitabında belirsizlik yoktur. Müslümanlar yeniden Kur’an’ın özüne dönmelidir.
“Söz vardır ki pişire aşı, söz vardır ki kestire başı” Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi