islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C

M. Kemal Atatürk üzerinden yapılan tartışmalar

“İnsanımız kutuplaştı” deniliyor ve bu kutuplaşmadan da siyasiler sorumlu tutuluyor. Bu tespit El-Hak doğrudur.

M. Kemal Atatürk üzerinden yapılan tartışmalar
8 Haziran 2021 09:59
A+
A-

Şaban Doğan

“İnsanımız kutuplaştı” deniliyor ve bu kutuplaşmadan da siyasiler sorumlu tutuluyor. Bu tespit El-Hak doğrudur. Bu kutuplaşmayı her siyasi görüşün karşı tarafa yüklemesi, kendi açılarından doğru gibi gözükebilir ama bunun biraz da aklı selim ile ele alınması gerekiyor.. Aslında bu kutuplaşma yıllar öncesinde, insanlarımız arasına kalıcı bir şekilde, bilinçli ve programlı olarak atılıverdi.

28 Şubat sürecinde…

28 Şubat post-Modern darbesinin toplumumuz üzerinde ki en büyük ve kalıcı dezenformasyonu da bu kutuplaşma oldu.

Sosyolojik tabiri ile tam bir fay hattı… On yıllarca “Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni” çatışmalarını hayata geçirmede yeteri kadar başarılı olamayanlar, 28 Şubat sürecinde “Laik/Anti-laik” kavramları üzerinden bizleri öyle bir ayrışıma tabi tuttular ki, hala bu kavga tüm hızıyla devam ediyor. Son günlerde yaşanan “Atatürk’e hakaret” tartışmaları da bu fay hattının bizlere bir yansıması.

İşte bu yüzden 28 Şubat Post-Modern darbesine müdahil olan ve bunu açıktan veya gizli destekleyen ve de bu darbede görev alan kimselere ben, hakkımı helal etmiyorum. Ruz-i Mahşerde iki elim iki yakalarında olacak.

Bu konuda sorun Atatürk’ü sevmek ya da sevmemek noktasında değil, Kemalizm’in alternatif din olarak insanlara dayatılmasından kaynaklanmaktadır. Laiklik gerçek manada din ve vicdan özgürlüğü olması ve uygulanması gerekirken, maalesef (Kemalizm+Laiklik= dinsizlik) formülü üzerinden yapılan jakoben baskılar, dini değerlerine sahip çıkmak ve dinini yaşamak isteyenler üzerinde bir baskı oluşturmakta, insanlara adeta bir tarafa dini değerleri diğer tarafa da Kemalizm konulmakta ve tercih yapması beklenmektedir. Bu formül üzerinden dini tercihleri ağır basan insanlarda Atatürk karşıtı veya düşmanı olarak tanımlanmakta, sonrasında ise bunlar Atatürk düşmanıdır diyerek kıyamet koparılmaktadır.

Zannediyorum burada, Kemalizm’i bir din gibi algılayıp insanlara dayatılması noktasında örnek vermemiz gerekiyor. Zira konunun tam anlaşılması bakımından örneklendirmek elzem…

Mesela Aka Gündüz ne demiş Atatürk için:

“Varsın.Teksin, yaratansın/sana bağlanmayan utansın/ Biz sana tapıyoruz.”

Maalesef Kemalizm’e biat eden ve onu din haline getirenlerden Kemalettin Kamu Anıtkabiri “Kâbe Arab’ın olsun, Çankaya bize yeter” demiştir. Bu sözler Atatürk’ü seven insanların arasında bile yürekleri yakacak bir sözdür diye düşünüyorum.

Yusuf Ziya Ortaç ise işi biraz daha ileriye götürerek Atatürk için: “Yoktan var ediyor, tanrı gibi her şeyi” diyor. Bu sözün ne manaya geldiğini, okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

Kemalizm’in bir din olarak veya İslam karşıtlığı olarak dayatılmasına emin olun yüzlerce örnek var. Behçet Kemal Çağlar:

“Atatürk Ekber! Atatürk Ekber!

Ancak o var Atatürk!

Peygamber o’dur.” Diye zırvalamada sınır tanımamıştır. Emin olun bu satırları yazarken, dini konularda hassasiyet taşıyan biri olarak yüreğim burkuldu, ellerim titredi.

Güya Cumhuriyetimizin bekası, Atatürk ilke ve inkılaplarının kıyamete kadar devamı için yayın yaptığını iddia eden Cumhuriyet gazetesinden bir örnek vermek istiyorum. Aslında Cumhuriyet gazetesini taradığınızda binlerce örnek bulmakta mümkün.  Bakınız 05.08. 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinden bir haber:

“Atatürk, yarım ilahtır. Türklerin babasıdır. Hiçbir devlet şeyhi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir.”

İşte, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Muasır medeniyetler seviyesi” olarak gösterdiği hedefe, heykel dikerek ulaşacağını zanneden bir düşünce ve anlayış… Maalesef bu anlayışa sahip olanlar, dini değerleri bir tarafa atarak her şeyi hallettiğini zannetme hastalığına bugün de devam ediyor ve bunu Atatürkçülük adına yapıyor. İşte tamda bu noktada toplum içinde ki sorunlar ve sıkıntılar zuhur ediveriyor. Zira bu konuda milletimizin dini hassasiyetini bilmeyen ve bilmek istemeyen bir kesim var ki, her tarafa heykel diktiği zaman ilerici olduğunu zannederken, konulara dini hassasiyet ile bakanlara, “Göbeğini kaşıyan adam” diyerek güya alay ediyorlar. “Dağda ki çoban ile benim oyum bir olmamalı” diyecek kadar zırvalayan mı ararsın, yoksa “Atatürk ölmedi, yüreğimizde yaşıyor” mecazını gerçek algılayan mı?  

Her şeye rağmen rahmetle analım Demirel bu konuda bakın ne diyor:

“Herkesin Atatürkçü olmak zorunda bırakıldığı bir ortamda demokrasiden söz etmek imkânsızdır”

Ne diyelim, bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir misali, Demirel de burada doğruyu söylemiş.

Ülkemizde maalesef Atatürk üzerinden nemalanmak isteyen çevrelerin varlığı yadsınamaz gerçekler arasında. Asım Aslan “Sömürülen Atatürk” kitabında bu gerçeği şöylece özetliyor:

“Türkiye’de hemen hemen herkes Atatürk’ün kendi görüşüne uyan sözlerini almakta ve onu yüzüne maske yaparak büyük kurtarıcıyı alabildiğince sömürmektedir. Atatürk sömürücülüğü dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir ve bu gidişle yarın da devam edecektir. Öyle sanıyoruz ki, Türk siyasal ticaretinde Atatürk kadar sömürülen başka bir önder yoktur.”

Tabi ki bu sözleri kimsenin üzerine alarak “Ben de öyleyim” diyecek hali yok. Ancak günümüzde Atatürk üzerinden koparılan kıyamete fazlasıyla ışık tutacak bir tespit bu.

Oysa makul düşünmeyi bilen her insanın kabul edeceği gibi Atatürk, acıları, sevinçleri, doğruları ve yanlışlarıyla bir insandır ve bir insan olarak onun yanlışları onu küçültmez. Bir insan olarak doğruları da ne kadar çok olursa olsun onu ilahlaştırmaz. Zaten bunda hemfikir olabilsek sorunumuz kalmayacak.

İnsanları Kim Kutuplaştırıyor?

Bugün, laiklik söz konusu olunca “Din Allah ile kul arasındadır” diye mangalda kül bırakmayarak güya nefislerini rahatlatanlar veya egolarını tatmin etmeye çalışanlar, maalesef diyanet işleri başkanının ya da başka bir din görevlisinin, kürsüden, minberden bile ayet okumasını içlerine sindiremiyorlar. Halbuki okunan ayet, Allah’ın kelamıdır ve camide minberden veya kürsüden okunmayacaksa, nerede okunacaktır.

Peki, Atatürkçülük konusunda toplumu geren unsurlar nelerdir acaba?

Eğer siz, Osmanlı’yı kötülemek adına, “Osmanlı’da 1kg şeker bile üretilmedi” derseniz…

Mustafa Kemal’in bir Osmanlı subayı olduğunu, Vahdettin’in şehzadeliğinde onun emir subaylığını yaptığını, daha sonrasın da bizzat padişah tarafından 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’a “Ordu Müfettişi” kılıfı altında halkı organize etmek için gönderildiği gerçeğini saklar veya gizlerseniz…

Ciddi ciddi namaz vakitlerini sabah ve akşam olmak üzere iki vakte indirmeyi düşünürseniz…

“Kamusal alan” kılıfı içinde oruç tutmayı, başörtüsü takmayı ve Cuma namazına gitmeyi yasaklarsanız…

Kur’an-ı Kerim ayetlerine “Nutuktan” kısımlar eklemeyi bile düşünürseniz…

Cuma namazına giden öğrencileri haber yaparak bunun laiklik karşıtı olduğunu halka kabul ettirmeye çalışırsanız…

Ayasofya’nın ibadete açıldığı gün davetli olmanıza rağmen Ayasofya’ya gitmeyip açılışa tepki koyarsanız…

Diyanet İşleri başkanı, lutiliğin haram olduğuna dair ayetler okuduğu halde buna karşı çıkar ve eleştirmekten öte linç girişimine tabi tutarsanız…

Geçmişte insanların dini hassasiyetini hiçe sayarcasına, Hıristiyanlık dinine geçelim diyerek kanun teklifi hazırlığına girişirseniz…

1931 yılında, erkeklerin sünnet olma olayını bile, bu İslami’dir diyerek yasaklamak için kanun teklifi hazırlarsanız…

Metro’da gayet efendi bir tavırla yolculuk eden sarık ve cübbeli bir insana, hiç gereği yokken “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları atar ve üstüne onuncu yıl marşı söylerseniz… 

İnsanların siyasi görüşlerine ve sandıktan çıkana razı olmak yerine, “Bu halk koyun gibi…” diye alaya alırsanız…

Birçok insanı Atatürk düşmanı ilan ederken, Mustafa kemal deyip Atatürk diyemeyen İstanbul il başkanınıza ses çıkarmazsanız….

Daha sonrasında ise tüm yapılan bu yanlışlıkları sözlü ve fiili olarak eleştiren veya protesto edenleri de hazmedemeyip 5816 sayılı kanunu arkanıza alıp veya önünüze kalkan ederek Atatürk düşmanı ilan ederseniz…

Halkı büyük bir oranda, siz kutuplaştırıyorsunuz demektir…

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.