islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3765
EURO
34,7590
ALTIN
2.432,17
BIST
10.002,45
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
15°C
Çarşamba Az Bulutlu
17°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C
Cuma Hafif Yağmurlu
18°C

MAHKEMELER VE YARGILANMALARIM

MAHKEMELER VE YARGILANMALARIM

Yargılandığımız, Kaldırılan 163. Madde

“Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse, sekiz yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Böyle cemiyetlere girenler veya girmek için başkalarına yol gösterenlere beş yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Şahsi nüfuz veya menfaat temin etmek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri veya dini kitapları alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiilleri Devlet daireleri, belediyeler veya sermayesi kısmen veya tamamen Devlete ait olan iktisadi teşekküller, sendikalar, işçi teşekkülleri, okullar, yükseköğrenim müesseseleri içinde veya bunların memur, müstahdem veya mensupları arasında işleyenler hakkında verilecek ağır hapis cezası üçte bir nispetinde artırılır.

Üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı fiiller, yayın vasıtaları ile işlendiği takdirde verilecek ceza yarı nispetinde artırılır.”

 

Yargılandığımız, Kaldırılan 175. Madde

“Dinlerden birine ait dini işleri veya ibadet ve ayinin yapılmasını men ve ihlal eden kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis ve beş bin liradan yirmibeş bin liraya kadar ağır para cezası verilir. Fiilin işlenmesi sırasında cebir, şiddet, tehdit veya hakaret vaki olmuş ise, faile bir yıldan iki yıla kadar hapis ve on bin liradan elli bin liraya kadar ağır para cezası verilir. Allah’a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret eden veya bir kimseyi dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden veya yasaklarından kaçınmasından dolayı kınayan veya tezyif veya tahkir eden veya alaya alan kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis ve beş bin liradan yirmibeş bin liraya kadar ağır para cezası verilir.

Üçüncü fıkrada yazılı suçlar, basın ve yayın yoluyla işlenirse ceza bir misli artırılarak hükmolunur.

Birinci fıkrada yazılı suçların basın ve yayın yoluyla teşvik ve tahrik edilmesi halinde aynı ceza uygulanır.” 

İST. 4. Sorgu ve 5. Ağır Ceza’da Yargılanışım 

Yargı Sürecine Nasıl Gelindi

Süleymaniye Camii’nde İmam Hatip olduğum yıllarda Milli Türk Talebe Birliği, İstanbul’da İslâm Dini’ne bağlı  imanlı üniversite gençliğinin ana merkeziydi. Dönemin şartları içinde koruyucu ve yetiştirici bir ocaktı. Bir önemli yönü de Orta Öğretim Komiteleri ile birçok ilimizde örgütlenmiş olmasıydı. Anadolu konferansları da genelde Din Görevlileri Dernekleri yanı sıra MTTB Orta Öğretim Komiteleri’nce düzenlenirdi. Benim Konya, Çankırı, Bayburt ve benzeri konferanslarımı da onlar düzenlemişti.

MTTB Bugünkü Yöneticilerimizi Yetiştirdi

MTTB’ nin tarihçesini araştırıcılara bırakalım ama şu hakikati de hatırlatmadan geçmeyelim; TBMM Başkanlığı da yapan İsmail Kahraman Beyefendi, o yıllarda MTTB’nin beyni ve ana yöneticisiydi. AK Parti iktidarları döneminde, Cumhurbaşkanlarımız dahil pek çok üst düzeyli yöneticilerimiz MTTB sıralarından geçmiş kardeşlerimizdir.

MTTB giderek etkinliğini yitirmiş ise de 1978 sonu veya 1979 başında canlılığını yine de koruyordu.

MTTB gençliği genelde Cuma namazlarını Süleymaniye Camii’nde kılar, hutbelerimizi dinlerdi. Bu sebeple MTTB genel merkezinde konferansa gitmemiştim. Gerek de görmüyorduk.

MTTB Genel Merkezinde Konferansım

Kim ihtiyaç duydu, bana nasıl ulaşıldı hatırlamıyorum. Canlılığını koruduğuna işaret ettiğim dönemde MTTB’nin Cağaloğlu’ndaki Genel Merkezi’nde 02. 12. 1978’de bir konferans verdim.

Daha sonra beş hutbe haline getirerek Süleymaniye Camiinde sunduğum konferansımızın mevzuu Allah Erlerinin Vasıfları idi. Bu mevzu bugün de geçerliliğini koruyor.

Gençlerimiz beklediğimiz ilgiyi gösterdi. Biz de duygu ve heyecan yüklü olarak konferansımızı verdik.

Görevli meleklerin sözlü ve görüntülü olarak kayda geçirdiği bu konferansın hatırlayamadığım ayrıntılarını, Kur’ânımız’da Rabbimizin el-Kitab dediği Hayat Filmi’mizde göreceğiz, inşallah. (el-Kehf 18/49; el-Casiye 45/29)

Polis Memurunun Raporu

Melekler vazifelerini yaparken resmi görevli bir polis memurumuz da vazifesi gereği konuşmayı dinlemiş ama bilgi yetersizliği sebebiyle olacak konuşmada geçen Kur’ân sûrelerinin bir kısmının ismini bile yanlış tesbit ederek kendince bir rapor hazırlamıştı. Rapor okunup arşivlenecek şekilde sıradandı. Ama dönemin Jakoben/dışlayıcı-ötekileştirici laiklik anlayışı, konferansımızı tehlikeli buldu. Biz de kendimizi İstanbul 4. Sorgu Hakimliği’nde bulduk.

İstanbul Sorgu Hakimliği 1979/106 Esas Nolu Dosya

Sultanahmet’te ki Adliye Sarayı’na gidip 4.Sorgu Hakimliği’nde ifade verdim. Sorgu hakimi kadındı. Saf görünümlü hâkimemizi ayrıntılı olarak bilgilendirdim. Konferansta geçen Kur’ân’ın sûre adlarınını bile doğru tespit edemeyen polis memurunun, konferansımızı vukufla özetleyemeyeceğine de açıklık getirdim.

Sen misin ayrıntılı bilgi veren. Kadıncağızın kafası mı karıştı, yoksa nasıl ifade verirsen ver, bir üst mahkemeye gönderecek yüreksiz hakim tiplerinden biri miydi bilemiyorum. Ama 1978-79 yıllarda görüp bilemediğim adaleti ikame edemeyen bu yüreksiz hakim tipine, daha sonraları 1985’ lerde tanık olacaktım. Bu arada ifade edeyim, sorguda cevaplar kısa tutulmalı.

İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli kitabım sebebiyle laikliği çiğnemekten İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırken Diyanet’in ihbarı sonucu, İslâm Dini’ni küçük düşürmekten de Sarıyer Asliye Ceza mahkemesinde yargılanıyordum. Asliye Ceza hakimi Yılmaz bey bana ‘Devlet Güvenlik Mahkemesi sonuçlanmadan ben bu davayı bitirmem,’ demişti. Ne alaka?

Neticede 4. Sorgu hakimesi beni, cahil bir polis memurunun raporuna dayanarak laikliği ihlalden yargılanmam için Ağır Ceza’ya sevk etti.

Dosyamız 5. Ağır Ceza’ya Sevk Edildi

Şimdilerde düşünüyorum da…Bu gibi hakimlerin elinde adalet kurumları çalışır mı? Davalar birikmez mi? Üst mahkemeler meşgul edilmiş olmaz mı? Yargı gecikmez, insanlara gereksiz ızdırap verilmiş olmaz mı?

Ya hû! İfade veren kişi Ülkemizin en büyük Camilerinden birinin İmam-Hatibi. 34 yaşlarında, konuşmasını bilen bilinçli bir insan. Üstelik konferans toplumsal bir hadiseye sebep olmuş da değil. Böyle bir adam, verdiği bir konferansla Devletin temellerini dini esaslara nasıl dönüştürebilir? Sen hangi hukuk mantığıyla laikliği ihlâlden yargılanmak üzere üstelik Devletin memuru olan bir İmam-Hatibi Ağır Ceza’ya sevk ediyorsun? Bu sevk, adaleti yaralamaz mı, kişiyi ve ailesini tedirgin ve de mağdur etmez mi?

Gafil Hakimler, Zalim Savcılar

Bunlar sözüm ona hakim. Daha da acı olanı, bizim çok daha beter uygulamaları da görmüş olmamızdır. Bizi mahkum ettirmek için Simav konferansımızın deşifresinde, Takva’yı Fetva yaparak sahtecilik yapan böylece kendine göre suç oluşturan savcıları da gördük. Üstelik aleyhimize rapor düzenleyecek bilirkişilerin seçilip görevlendirildiğine de tanık olduk.

Gerçek Anlamda Din Hürriyetinin Olmayışı

Bütün bunların sebebi, Anayasal düzenin ‘inandığınız dinin kurallarına göre hayatı düzenleme anlamında din hürriyetini’ özümseyememiş olmasıdır. Mesela, bugünde yürürlükte olan Anayasanın 24. Maddesine göre, İslâm Dini’nin örneğin hukukî ve iktisadî kurallarının uygulanmasını talep bile Anayasal suçtur. Rahmetli Turgut Özal’ın gayretiyle laikliğe aykırılık iddiasıyla işletilen

  1. madde kaldırılmıştır da halkımız aleyhine zulüm çarkı eskisi gibi işletilemiyor.

Bir konferans sebebiyle 4.Sorgu Hakimliğinde yaşadığımız çileli maceramız yetmedi. Bu defa aynı konferanstan ötürü 5. Ağır Ceza’da aleyhimize dava açıldı.

  1. Ağır Ceza (981/110 )

Elimizdeki 5. Ağır cezadan aldığım mahkemeye celb yazısı şöyle: “Laikliğe aykırı propaganda yapmak suçundan sanık Ali Rıza Demircan hakkında İstanbul 4. Sorgu Hakimliğin 1979/106 esas ve 10.4.1981 tarihli kararnamesiyle dava dosyası mahkememize gönderilmiş olmakla esas defterimizin 981/110 sırasına kaydı bilicra :

Sanığın davetiye ile celbine, bu nedenlerle duruşmanın 9.6.1981 günü saat 10. 00 a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.”

Hafızanın Mucizeliği

Yarım asırlık bazı olayları çok iyi hatırlayabiliyorum. Mucize üstü mucize olan hafıza nimetinden ötürü Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

  1. Sorgu Hakimliğinde işlem gören 1979/106 esas nolu dosyaya ulaşamadığım için Hakime Hanımın hangi gerekçelerle beni Ağır Ceza’ya sevkettiğine ilişkin benim de merek ettiğim bazı bilgilere erişemedim. Ama Ağır Ceza’da bir celsede sonuçlanan davamızı hatırlıyorum.

Sakallı ama kravatlıydım. Kravatı henüz terk etmemiştim. Üzerimde şık bir elbise vardı. Mahkeme Başkanı Yusuf Altaş dosyaya şöyle bir baktı. Sonra da sağı ve solundaki üyelerle birkaç cümlelik görüşmeler yaptıktan sonra bana döndü ve bir daha böyle bu gibi konferanslar vermemem şeklinde uyarılarda bulundu. Sonra da davayı beraatle sonuçlandırdılar. Karar şöyleydi:

İSTANBUL 5. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

  1. Ağır Ceza Mahkemesi Esas No:981/11 /Karar No: 981/267

KARAR

Başkan:Y usuf Aktaş 15484 /Üye: Necdet Yalkut 10867/Üye:

Kemal Uçkan 14784

C.Sav. Yrd.:M.Cahit Ülgener 14054 /Katip: Serpil Ardış
Davacı:K.F
Sanık: Ali Rıza Demircan, Faik oğlu, Hamdiye’den olma 1947 D.lu Rize nüfusuna kayıtlı olup, halen Kasımpaşa Kadı Mehmet Mah. İbadullah Sok. No:13 de oturur, Süleymaniye Cami hatibi.
Suç:Laikliğe aykırı propaganda yapmak.
Suç Tarihi:2.12.1978

Süleymaniye Camii hatibi sanık Ali Rıza Demircan’ın 2.12.1970 tarihinde Milli Türk Talebe Birliği’nin yıl dönümü nedeni ile, toplantıda yaptığı konuşmada laikliğe aykırı sözler sarf ettiği iddia edilmiş, bu konu hakkında açılan kamu davasının yapılan ilk tahkikatı sonunda, dosya İstanbul 4. sorgu hakimliğinin 10.5.1981 tarih ve 8 sayılı kararına istinaden, mahkememiz huzuruna gelmiş ve açık duruşma icra edilmiş bulunmaktadır.

Sanık duruşmadaki savunmasında yaptığı konuşmada, laikliğe aykırı söz sarfetmediğini, insanların birbirini sevmesini, ayetlerin gösterdiği yolda hareket edilmesini, … ileri sürdüğünü, belirtmiş bu tip konuşmaların tarafından 1970 yılından beri yapılmakta olduğunu, suçu kabul etmediğini söylemiştir.

Sanığın bu savunması, diğer tahkikat safhalarındaki beyanlarına da uygun düşmektedir. Dosya arasında, bildirinin TCK 163. maddesini ihlal edici nitelik taşımadığına dair 30.09.1981 tarihli bilirkişi raporu, bildiri metni, zabıt varakaları, şahit, hakim Yurtseven, Şerif Cebe, Hamza Kargılı’nın şehadetleri nüfus adli sicil kayıtları …. yer almaktadır.

Birbirini tamamlayan bütün bu deliller muvacehesinde sanığın konuşmasında laikliğe aykırı bir hususun bulunmadığı anlaşılmakla müsned suçun unsurlarının oluşmaması nedeni ile sanığın beraatine talep vech ile C.Savcı Yrd. Cahit Ülgener huzurunda sanığın ve vekilinin yüzüne karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 9.6.1981 ]

Zalimler de, Mazlumlar da Unutuyor Ama…

Laikliği içselleştirdikleri ve seküler yasalarla hükmettikleri halde Allah’ın insan doğasına kodladığı adalet duygularını yaşatan hakimler da var şüphesiz. Beraat kararları da onların eseridir.

Zalimler unutuyor, mazlumlar da unutabiliyor ama zulümlerin ortaya çıkarılarak cezaların görüleceği Hesap Günü önümüzde. O gün şöyle buyrulacak:

O gün, herkes kazandığının karşılığını görür, o gün hiçbir kimseye hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz. Şüphesiz Allah hesabı çarçabuk görendir.

Onları yaklaşmakta olan kıyamet günü ile korkut. O gün yürekler gırtlaklara dayanır. O gün yaratılış gayesi dışında yaşantı sürdürenler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi. (el-Mümin 40/17,18)

(DEVAM EDECEK)

ALİ RIZA DEMİRCAN

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.