Önceki yazımızda, İslâm’ın insan hayatını üzerine bina etmeyi amaçladığı ilkelerin başlıcalarının (“On İki Emir”in) yer aldığı İsra/22-39.âyetlerin ilk bölümündeki iki ana ilkeyi görmüştük.
Bugün ise İsra/26-32.âyetlerde buyurulan dört ilahî emri görelim:
3.Emir; akrabaya, yoksullara ve yolcu vb. diğer muhtaç insanlara haklarını vermektir (26-28.âyetler). Kişi diğer insanların kendisi ve serveti üzerinde hakları olduğunu kabul ederek, onlara iyilik yaptığını değil, bilakis haklarını verdiğini düşünmelidir.
“Hakkını ver” ifadesi, nafaka borcu ve zekât ibadeti ile birlikte nafile cinsinden hayırları da kapsar. Burada yoksulların da zikredilmesi, yardımın özellikle malî olanının söz konusu edildiğini gösterir.
“Savurganlar şeytanların dostlarıdır” ifadesindeki “kefûr”; şeytanın varlığını isyana adaması, yeryüzünde bozgunculuk yapıp insanları yoldan saptırmasıdır. Allah’ın kendisine mal ve mevki lütfettiği kimse de bunu Allah rızasına aykırı yollarda kullanırsa, şeytanın niteliği olan kefûr sıfatıyla nitelenir.
Kişi, yardım isteyen birine olumlu cevap verme imkânına sahip değilse ümit verici, yatıştırıcı, güzel sözler söylemeli; onu kırmamaya, gönlünü incitmemeye çalışmalı, tatlı dille mazeretini açıklamalıdır.
4.Emir; cimrilikten ve israftan sakınmaktır (29.âyet). Cimrilik de savurganlık da aşırılıktır, bu sebeple haramdır. İkisinin ortası cömertliktir. Savurganlık ifrat, cimrilik tefrittir. İfrat, aklın ve dinin uygun gördüğü ölçünün ilerisinde veya uygun bulmadığı yollarda harcamayı; tefrit de gerekli yerlere gerektiği ölçüde harcamaktan kaçınmayı ifade eder. İsraf ve cimrilik erdemsizlik, itidal ise cömertliktir.
“Elini boynuna bağlı olarak asma” deyimi ‘cimri olma’, “Onu büsbütün açıp saçma” ise, ‘savurgan ve müsrif olma’ anlamına gelir. 27 ve 29.âyetler birlikte okunursa Kur’an’ın insanlardan orta yolu izlemelerini yani cimri ve savurgan olmamalarını istediği anlaşılır. Gerçekte parayı insanın gerçek ihtiyacı olmayan faydasız yerlere yani gösteriş, lüks, günah fiiller vb. yerlere harcamak, Allah’ın verdiği nimete karşı nankörlüktür. Bu iki âyet sadece bireye yapılan ahlâkî tavsiyeden ibaret değildir; İslâm toplumunu ahlâkî eğitim, sosyal baskı ve hukukî sınırlamalarla savurganlıktan korumaya da yöneliktir.
5.Emir; çocukların hayatını korumaktır (31.âyet). İslâm öncesinde bazı Araplar geçim korkusuyla çocuklarını öldürürlerdi; zamanla sebebi ve şekli değişse de insanlar, doğrudan ya da dolaylı olarak çocuklarını öldürmeye devam ettiler ve ediyorlar. Âyetin hükmü mutlaktır: “Çocukların öldürülmesi büyük bir günahtır.” Mevdudi, bu ayetin doğum kontrolünü, özellikle de kürtajı kökten yasakladığı görüşündedir: ‘İslâm, açlık korkusu ile insanların suni metotlarla çoğalmayı engellemesini yasaklar ve Allah’ın emrettiği doğal yollarla üremeyi ve çoğalmayı teşvik eder. Açlık ve kaynakların azlığına doğum oranını kontrol etmek gibi bir çözümü öne sürmeleri, insanların en büyük hatasıdır.’
6.Emir; zinadan, fuhuştan kaçınmaktır. 32.âyette ‘zina etmeyin’ denilmeyip “Zinaya yaklaşmayın” denilmesi, zinaya götürme tehlikesi olan tutum ve davranışlardan da uzak durmayı ifade eder. “Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur” ifadesi, zinanın insanın temiz fıtratına ve akl-ı selime aykırı olduğuna işaret eder. Bu emir, insanları sadece zinaya ve fuhşa karşı uyarmakla kalmaz, ayrıca ona yönelten sebep ve araçları ortadan kaldırıcı önlemler almayı da gerektirir (Tefsirlerden özetledik).
On İki Emir içinde yer alan diğer altı emri de haftaya görelim inşallah.
Abdullah YILDIZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi