islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3151
EURO
35,0957
ALTIN
2.298,67
BIST
9.050,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Mustafa Öztürk ilahiyatçılığı geçmişte kaldı

Mustafa Öztürk ilahiyatçılığı geçmişte kaldı

Mirat Haber

Dün kamuoyunda infiale neden olan Mustafa Öztürk videosu kuşkusuz bu akademisyeni tanıyanlar için sürpriz değil. Öztürk’ün Müslümanlık inancını taşımadığı, Kuran’a inanmadığı, yıllardır çeşitli ortamlarda kendisiyle karşılaşan Müslümanlar tarafından bilinen bir gerçek. Müslümanlar kimsenin imanını yargılama hakkını kendilerinde görmediklerinden, onun Allah’a, Peygamberine ve Kitabına inanmadığını ifade edemiyorlardı. Prof. Öztürk de bu sayede saygın bir üniversitenin İlahiyat Fakültesi hocası olarak İslamiyet’i anlatması için toplantılara, televizyon programlarına sıkça davet edilmekte, İslamiyet adına muhafazakâr Karar gazetesinde yazılar yazarak kamuoyunu yönlendirmekte, buralarda İslamiyet’e dolaylı yollardan saldırmaktaydı.

Seslendiren: Şaban Doğan

Öte yandan Müslüman aileler çocuklarını dini eğitim almaları için İlahiyat Fakültesi’ne gönderirken, Mustafa Öztürk’e emanet ediyorlar, o da Müslüman maskesi ardında çocuklara sözde bilgiler veriyor, onları olumsuz etkiliyordu. 30 yıl boyunca inanmadan, İlahiyat camiası içinde bunu gizleyerek, gelen genç ve saf çocukların imanını bozmayı hedefleyen, tıpkı videodaki gibi bir eğitim vermekteydi.

Öztürk’ün seçtiği bu yöntem emanete hıyanettir. Açıkça inanmadığını, artık Müslüman olmadığını, Kuran’ın eskilerin masalı olduğunu düşündüğünü belirtseydi, kendisine belki yine akademik bir konum verilir, yine derslerine girilir ama ona göre dinlenir, bir mürtedin kendi pozisyonunu savunması olarak laik Türkiye akademik sisteminde tıpkı Hristiyan oryantalistlerin ders verebileceği gibi ders verebilirdi. Ancak Mustafa Bey, kendisini eski Müslüman yeni gayrimüslim olarak tanıtmak yerine bir Müslüman olarak gösterdi, Kuran’daki tutarsızlıklar var da bunları bilgi olarak aktarıyormuş gibi çocukları, gençleri İslam’dan uzaklaştıracak bir yolu tercih etti. Kendisini gizledi.

Bu tıpkı bir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun gizlice FETÖ için çalışması, bir hariciyecinin yabancı istihbarat teşkilatları adına kimliğini gizlemesi, bir doktorun hastasını iyileştirmek yerine kasıtlı ölümüne neden olması gibi, verilen görevi kötüye kullanmaktır. Tıp Fakültesi’nde dolaşım sistemine inanmamak neyse, Milli Güvenlik Akademisinde Türkiye’nin çıkarlarının korunmasına inanmamak neyse, İlahiyat Fakültesi’nde de İslamiyet’e inanmamak aynı şekilde bir güvenlik sorunudur. Orası felsefe ya da tercüme bölümü değildir. Amacı Müslüman din adamı eğiterek, ülkenin dini omurgasını oluşturmaktır. Öztürk samimi biçimde inancını yitirdiğini dekanlıkla ve öğrencilerle paylaşmalı, bunu savunmalıydı. Teknik konularda yine katkılar sağlayabileceği düşünülürse, görevine devam edebilirdi.

Mustafa Öztürk bu nedenle 30 yıl boyunca inançsızlığını gizlediğinden, öğrencilere İslamiyet inançlarını zedeleyecek maksatlı bilgiler ve kendi hatalı görüşünü verdiğinden, bu maksatlı tahribatını ödemelidir. Görevini kötüye kullanan birinin sorumluluğu neyi gerektirirse o sorumluğu almalıdır. 30 yıl Müslüman maskesiyle İlahiyat fakültelerinde okuyanların inançlarını bozmak yoluyla maaş aldıktan sonra, ardından bir 30 yıl da ortalama vatandaşın gelirinin üç katı emekli maaşı alacaksa o zaman bu adaletsizlik olur. Kimliğini gizleyerek, görevini ve makamını kötüye kullanarak bu hakkını yitirmiştir. Hatta gönül ister ki haksız yere aldığı o maaşı geri ödesin. Madem bu kadar konulara hâkim büyük bir din bilgini, Arapça üstadı, tefsir uzmanı olduğunu düşünüyor, o zaman bu konularda eserler vererek, Ahmet Davutoğlu’nu destekleyen Karar Gazetesinde yazmakta olduğu köşe yazılarına devam ederek, kitaplar basarak geçimine rahatça devam edebilir.

Bu aynı zamanda İlahiyat Fakültelerine, İslami kanallara ve yayınlara yuvalanmış çok sayıdaki Müslüman görünen ancak imanını yitirmiş, muhtemelen hiç inanmamış din profesyonelleri için de geçerlidir. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde Müslümanlığa inanmamak bir haktır, Anayasa mutabakatımızdadır, bu hakkın kendilerinden alınmasını istemiyoruz. Ama İlahiyat Fakültesi’nde durmamalı, Felsefe, Dilbilim, Edebiyat, Tarih, Hukuk ya da Mühendislik, Tıp, İdari Bilimlere gitmelidir. Bunlarda Müslüman olması aranmamaktadır. Müslümanlık adına çıkan yayın organlarında, dindar söylemlerle halkı aldatmamalı, köşe yazısı yazıp, kanallarda ahkâm kesmemeli, seküler medyada devam etmelidir.

İçimizdeki Mustafa Öztürk’ler Türkiye’de saygı ve emniyet içinde yaşayabilirler. Ancak tıpkı toplumun her noktasındaki kimliği açık olan Hristiyan ve Yahudi vatandaşlarımız gibi dürüstçe ve Müslüman kimliği ardına sığınmadan, kripto yaşamlara bürünmeden, o maskeyle Müslüman paralarını, emeklerini, güvenlerini kötüye kullanmadan.