islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,2853
EURO
34,7704
ALTIN
2.392,43
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
19°C
İstanbul
19°C
Açık
Pazartesi Açık
21°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Çok Bulutlu
17°C

NERDESİN BE CİDDİYET?…

NERDESİN BE CİDDİYET?…
12 Şubat 2024 09:00
A+
A-

Tanzimat ilan ettik olmadı,
Meşrutiyet ilan ettik olmadı,
Cumhuriyeti getirdik olmadı,
Keşke bir de CİDDİYETİ DENESEK!” diyen Sakallı Celal’di.

1920-1925 Yıllarında Ankara Sultanisi’nde/Erkek Lisesi’nin müdürüdür. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver de Galatasaray Lisesi’nden arkadaşıdır.
Bakanlıktan müdür Sakallı Celal’e bir yazı gelir. “Ülkenin okumuş insana ihtiyacı var; Lise son sınıf ve ayrıca son sınıftan bir önceki sınıf öğrencilerini mezun etmeniz rica olunur.”
Bu talep, Sakallı Celal’in ciddiyet ahlâkı ile hiç örtüşmez. Talebi reddeden yazı ekinde istifasını da sunar.
Bakan Hamdullah Suphi bizzat arkadaşını arar, ihtiyacı tekrar anlatır ve istifasını geri almasını ister. Sakallı Celal’in cevabı net: “Bak Hamdullah! Meşrutiyet ilan ettik olmadı, Cumhuriyet getirdik olmadı, bir de CİDDİYET DENEMEYE NE DERSİN? der ve Ankara’yı terkeder. Soluğu taa Aydın’da alır ve bir incir fabrikasına girip işçi olarak çalışır. Ciddiyetsizliğin, tutarsızlığın bu denli protestosu için de herhalde bu kadar ciddî bir şahsiyet ve kişilik gerekir.

Demek ki ciddiyet, ilkelerin, prensiplerin ve ahlâkî değerlerin her şart ve zamanda yaşatılması imiş.

Rabbimizin “Ey iman edenler! (Sözde ve görünüşte değil; dönün bir daha gerçekten ve cidden) iman edin!…يا ايها الذين امنوا! آمنوا…” ayetiyle biz iman eden kullarından bir daha iman etmelerini istemesini bir türlü anlayamamıştım. Ama bir baktım ki, sadece bizden değil; tüm peygamberlerden ve sevgili efendimizden de yemin niteliğinde söz aldığını görünce, anladım ki, Allah dininde, vahyinde ve bu Kitab’ın insanlara ulaşımında çok ciddi, çok kararlı ve çok titiz.( Lütfen Ahzab,33/7;Âl-i İmrân,3/81. ayetlerine bakar mısınız?)
Bu ilâhî sünneti, kendine sünnet edinen Allah Rasûlü de yol arkadaşlarından/ashabından söz ve biat almıştır. Niye? Yolun ve yolculuğun ciddiyeti için. O güzel insanlar da o denli ciddî ve kararlı bir söz veriyorlar ki ölümüne dönüşü olmayan bir söz ve yemin…

“…Kendimizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı koruduğumuz her şeyden seni de koruyacağız. Eğer bu ahdimizi bozarsak, Allah’ın ahdini bozan bedbaht insanlar olalım. Allah’a yemin ederiz ki, (Yemen’deki) Berku’l-Gımâd dağına kadar atını sürsen bizden tek kişi bile arkada kalmayacaktır.”
“Yâ Rasûlallah! canımız işte burda. İstediğin canı al! Malımız burda, istediğin kadarını al ve istediğine ver!” Bu ne muhteşem bir iman ve ikrar? şu imandaki ciddiyet ve kararlılığa bakar mısınız lütfen; ne kadar net ve kesin.
Peki biz söz verdik mi? elbette, hem de direkt Rabbimize: “Ben sizin Rabbimiz/yaratan, yaşatan sahibiniz değil miyim? evet Sen’sin bizim Rabbimiz!”(A’râf,7/172) diyen biziz biz. Üstelik “Eşhedü/ben şahidim ben; Allah’tan başka ilah yoktur, yine ben şahidim ki, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.” Eyvallah bu bir sözdür, ahittir, yemindir. Öyle ki, en yüce makama sunulmuş en ciddî yemindir.
Bu sözün ciddiyeti, amelde, eylemde, ahlâkta ve hayatta karşılık bulmazsa, ciddiyetimiz, samimiyetimiz, sözümüz, yeminimiz nerde kalır?
“Sizden sapasağlam/ciddî bir söz almış ve dağı da üzerinize kaldırmış (söz, dağ kadar omuzunuzda ağır bir yük) “Allah’a karşı sorumlu, duyarlı olabilmeniz için size verdiğimiz bu Kitab’a kuvvetle sarılın ve onun ilkelerini aklınızda tutun!” demiştik.”(Bakara2/63)

Mü’min, Allah’a güvenen ve kendine de güvenilen insandır.

Ciddîdir, ciddi okur ve anlar, ciddi düşünür, ciddi kararlar verir, ciddi olarak yapar ve başarır. Tek kelime ile hayatı ciddidir.
“Ey Hatice! uyku zamanı artık geride kaldı!” diyen efendimiz, derdinde, davasında ve hayatında ciddi idi.
“Mescid-i Aksâ/Kudüs düşman elinde esir olduğu müddetçe Allah’tan utanıyorum.” deyip “Kudüs’ü geri alıncaya kadar gülemem, gülmek bana haram!” diyen Selahaddin Eyyûbî, ciddi bir lider, ciddi bir komutan ve ciddi bir insandı.
Ve işte bizim ciddiyet veya ciddiyetsizliğimizin sınavı; Gazze…Gazze’deki soykırımı duyup da cihana duyurmayan DİL UTANSIN! Günahsız çocukların şehadetini, görmezden gelen GÖZ UTANSIN! Mazlumun feryadını duymazdan gelen KULAK UTANSIN! Her şeyden mahrum ve mağdur gazzelinin derdine derman olmayan VİCDAN UTANSIN! Gazze ehli, izzet ehlidir. Bu aziz gazilerimizle empati kurmayan DUYARSIZ İNSANLIK, VİCDANSIZ MÜSLÜMANLAR UTANSIN!…
EY CİDDİYET! NERDESİN? SENİ ARIYORUM…

NURİ ÇALIŞKAN

MİRATHABER.COM – YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.