islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5542
EURO
34,8270
ALTIN
2.430,56
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
20°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

ORMANLARI KUNDAKLAYAN KIZILÇAMLAR

ORMANLARI KUNDAKLAYAN KIZILÇAMLAR
6 Ağustos 2021 10:02
A+
A-

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denize

düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın;  

belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler“[1]

“Dönüyor burgaç/Dünya üstten ve yanlardan daralıyor.” diyordu bir şiirinde merhum Cahit Zarifoğlu. Onun çağında henüz, insanın yapıp ettiklerinin, tabiattaki muvazene bakımından nasıl bir ifsada sebep olduğuna dair, alelâde insanlar bir yana, “münevver”lerimizde de bir hassasiyet tezahür etmiş değildi. Bu gerçeği nazarı dikkate aldığımızda, Zarifoğlu’nun dikkatimize arz ettiği felaket, ülkeler ve cemiyetler meyanında meydana gelen azgınlıklar, taşkınlıklar savaş ve istilalar bakımından bir felaketti.  O zamanlar kötülük, sadece kötülerden sudur eder sanılıyordu. Oysa şimdi kötülük, topyekûn insanlığın farkında olarak ya da olmayarak işlettiği bir çark haline gelmiştir.

Yaklaşık on gündür Batı Anadolu’da ve Akdeniz’de ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Yüz elli civarında farklı yerde meydana çıkan orman yangınları ile ilgili hemen herkesin bir tespit ve değerlendirmesi var. Bunları kabaca sıralayacak olursak, İktidar yetkilileri resmi olarak mevsim şartlarının yangınlara sebep olduğunu ihsas ediyor. Lakin resmi açıklamalar dışında genel olarak iktidar çevrelerinde, yangının terör örgütünün sabotajı olduğu hususunda tam bir mutabakat var. Yangınlar bir haftayı doldurduktan sonra, terör örgütüne bağlı bir sosyal medya hesabı üzerinden yangınların üstlenilmesi, iktidar çevrelerinde adeta bütün mesuliyeti sakıt eden bir hakikat niyetiyle sahiplenildi. Ülke, teröristler tarafından yangın yerine çevrilmişti(!) Bu ihtimalin doğru kabul edilmesi, örgüt açısından bulunmaz bir propaganda fırsatı olarak kabul edilebilir. Ancak ülkemiz açısından ne anlama geleceği üzerine ilgililer daha derin düşünmeliler derim.

Orman yangınları bağlamında yaşan tartışmaların daha fazla göze batırdığı bir gerçek şu ki; iktidar sahipleri yukarından aşağıya tenkide kapalı bir görünüm arz ediyor. Her öneriye, her tenkide varlıklarına yönelik bir tehdit olarak bakıyorlar. Onlar nezdinde iki kategori var: Siyah ve beyaz. Ya her şeye bir kılıf bulup sahiplenen dostsunuz, ya da her şeye peşinen karşı olan düşmansınız. Arada bir yerde olursanız hem iktidar hem de muhalefet nezdinde adeta görünmez oluyorsunuz.

Muhalefete gelince; onlar ise, iktidar aleyhine olabilecek her fırsattan istifade etmeyi, hiçbir değerin terazisiyle  tartma gereği duymuyorlar. Yeter ki ülkede yaşanan her hangi bir sıkıntı, iktidarın aleyhine, muhalefetin ise lehine sonuç doğursun. Bu duruma bitaraf olarak baktığımızda, muhalefetin retoriği “bu iktidar gitsin de isterse ülke batsın, yıkılsın,  yansın, kül olsun” şeklinde özetlenebilir. Yaşanan herhangi bir sıkıntıda, bütün siyasi mülahazaları bir tarafa bırakıp sorumluluk makamındakilere yardıma koşmayı şiar edinen bir muhalefetten maalesef yoksunuz. Muhalefet çevreleri, ülkemiz ormanlarını amden ve kasten iktidarın yaktığına inanıyor. Bu haliyle muhalefet, iktidarın yanlışlarını, eksikliklerini, ihmallerini milletin önüne koyarak iktidarı sigaya çekme iradesi göstermekten oldukça uzaktır.   İktidarı tezyif etme adına her yalana sarılan, hatta yalan üretmekten içtinap etmeyen muhalefet odakları, ülkenin geleceğine dair önümüze karamsar bir tablo koyuyor.

Yangınla ilgili iktidar ve muhalefet çevrelerinin kanaatleri/iddiaları dışında da çeşitli kanaatler mevcut. Mesela bunlardan birisi, TIME Dergisi’nin dünyanın muhtelif yerlerinde orman yangınlarını işaretlediği, Nisan 2021 kapağının gündeme getirilerek, son yıllarda git gide çoğalan orman yangınlarının, küresel ağaların, gökteki ve/veya yerdeki uydular eliyle uygulamaya koyduğu bir ameliyesi olduğu değerlendirmesidir.  Microsoft’un kurucusu, son zamanlarda aşılar, yapay et, tohum, karbon salınımı gibi geniş bir yelpazede meselelere el atan Bil Gates, yakın zamanda özel yatıyla Bodrum’a geldi. Ancak anlı şanlı medyamız, onun el atığı meseleleri irdelemek yerine ödediği hesap ile ilgilendi. O, ülkemizden gittikten kısa bir zaman sonra orman yangınları patlak verdi. Bu bağlamda ortada dolaşan birçok iddia var. Yabana atılır mı? Bugüne kadar yabana atılan benzeri birçok iddianın, hakikat olarak tebellür ettiğinde canımızı yaktığına şahit olmadık mı? Bir düşünün derim.

Bir kısım çevreler ise, son yıllarda ısrarla, her orman yangını vesilesiyle çam ağaçlarını hedefe koyan bir efsaneyi sosyal medya kanalları üzerinden dolaşıma sokuyorlar. Meğer bütün kabahat cayır cayır yanan çam ağaçlarında değil miymiş? Onlar var ya onlar! Bakmayın öyle, dört mevsim, iğne yapraklarıyla rüzgârla el ele verip insanı mest eden eşsiz neşideler söylediklerine.  Bakmayın öyle, sarp dağların kadim bekçileriyiz edasında dik durduklarına. Bakmayın “çam sakızı çoban armağanı” gibi deyimlere karışıp kültür hayatımızın bir parçası olduklarına. Bakmayın tuttuğu karbon ve saldığı oksijenle bir bakıma nefesimiz olduklarına. Bakmayın kerestesiyle bile hayatımızın her alanına nüfuz ettiklerine… O masum görünen çam ağaçları var ya! İşte onlar, yanmak ve ülkeyi zor durumda bırakmak için bahane kolluyorlarmış meğer. Onların o kozalakları var ya, meğer onlar birer bomba imiş, patlayıp iki yüz metreye fırlayarak yangınları yayıyor ve kaosa hizmet ediyorlarmış(!) Meğerse ormanlarımızı kızılçamlar kundaklıyormuş. Zaten bu çamları bize ABD’liler, zeytin ağaçlarını sökmemiz karşılığı vermişlermiş.

Muhakeme yeteneğimizi bu kadar mı kaybettik yahu! Hangi zeytinlik sahibi, daha kârlı gösterilen bir ağaç türünü dikme konusunda ikna edilmeden zeytini söker de çam diker. Bir kere çam ormanları devletin uhdesindedir, şahıs mülkü değil ki zeytinliklere dikilmiş olsun. İkinci olarak çamlar/kızılçamlar bu toprakların milyonlarca yıllık sakinleridir. ABD’den Avrupa’dan geldiğini nereden çıkarıyorsunuz?

Sosyal medyada kampanyalar yapılıyor: Çam ağacı dikmeyin, filanca ağaçları dikin! Bunlarla Time dergisi kapağı, Bill Gates’in ilgi alanları ve uluslararası fesat örgütlerinin çalışmalarını birlikte değerlendirdiğimizde ülkemizde ve dünyadaki orman varlığına karşı bir suikastın ipuçlarını yakalamak mümkün. Yönetim sadece hali idare etmek değil, olandan ders almak, olacak olanlara  da hazırlıklı olmaktır.

Meselenin hülasası şudur ki; yaşanan yangınlarla ilgili kimse mesuliyet kabul etmiyor. Ne sorumluluk mevkiinde olan iktidar, ne iktidarı millet lehine denetlemek vecibesini üstlenmiş muhalefet, ne de tabiata elinden gelen hiçbir fenalığı yapmaktan geri durmayan bizler… Mesuliyeti hep başkalarına yükleyerek vebalden kurtulduğumuzu sanıyoruz. Hepimiz farklı derecelerde mesulüz ve dahi suçluyuz. İliştiğimiz her tabiat parçasını hoyratça kullanmaktan yok etmekten geri durmuyoruz.

Hakikat şu ki yöneticilerimizin, yönetici adaylarımızın, akademimizin, aydınlarımızın yaşadığımız felaketler karşısında söylemesini beklediğimiz sözü göçebe hayvancılık yapan, keçi otlatan bir köylü ablamız söylüyor: iklim değişti, bunu biz kendi ellerimizle yaptık, kolay yaşamayı seçerek yaşam alanlarımızı terk ettik, yok ederek yaşam biçimine yöneldi insanoğlu. Kendi tükettiklerini üretmeden yaşamayı seçen insanlar, doğaya büyük zarar veriyor. Bu yangınlar daha başlangıçtır. Daha büyük felaketler bizi bekliyor. İnsanoğlu doğanın dilini anlamıyor, ormanlarımız ağaçlarımız ne diyor, keçiler ne diye meliyor, bunu anlamıyor. Kendi elimizle kendi geleceğimizi yok etmeyelim.

Marmara’daki musilaj, Doğu Karadeniz’deki sel felaketleri, kavurucu sıcaklar, ani yağışlar, iklim değişimleri ile orman yangınları birbiriyle alakasız değil. Tabiatı hesapsızca tüketiyoruz. Hesap uzun vadede ama muhakkak karşımıza çıkıyor.

Tabiata basit bir tüketim nesnesi olarak bakıyoruz, gönül bağımızı kopardık o da şimdi ipimizi salıveriyor.

Vesselâm.

Şaban Çetin


[1] Rum Suresi: 41. Ayet

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.