islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,6910
EURO
34,9201
ALTIN
2.505,20
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

POLİS SORGUSU Vll

POLİS SORGUSU Vll

Bir Brütüs Daha

Akla ziyan iddiaları dile getiren diğer bir iftiracı da Doç. Dr. Gökhan ACAR’dı. Bu şahsı bana Spor Bilimleri Fakültemizin kurulmasında büyük emeği geçen Mustafa AKIL Hocamız refere etmişti.

O günlerde harıl harıl fakülte ve bölümler kuruyor öğrenci ve öğretim üyesi sayısını artırmaya çalışıyorduk. Bu süreçte Mustafa Hoca, Gökhan ACAR’ın Üniversiteye kazandırılmasını teklif ettiğinde, her personel önerisine karşı yaptığım gibi ona da “Siz de tekrar araştırın ben de araştırayım.” demiştim. ACAR’ın Rektörü Prof. Dr. Seyit AYDIN Hoca’yı arayarak ACAR’ın Üniversitemize gelmek istediğini söyledim ve nasıl birisi olduğunu sordum. O da “Hocam siz bilirsiniz ama alırsanız geldiğinin ilk haftasında olay çıkarır. Biz huyunu bildiğimiz için idare ediyoruz.” mealinde şeyler söylemişti.

Rektörümüzün ifadesini ACAR’ı öneren Mustafa Hoca’ya aktardığımda “Hocam olay çıkarırsa onu da alır giderim.” demişti. Mustafa Hoca’nın kendisine güvenmesinden cesaret alarak ve tebdili mekânda ferahlık vardır, belki arkadaşımızın psikolojik olarak rahatlamasına ve iyiliğine vesile oluruz düşüncesiyle Gökhan ACAR’a Yrd. Doç. Dr. kadrosu açarak kabul ettim.

Ancak Gökhan ACAR, Rektörü Seyit AYDIN Hoca’yı yanıltmadı. Geldikten sonra yaptığımız özel yetenek sınavı ile öğrenci alımı sırasında bir öğrenciye saldırarak darp etti, mahkemelik oldu. Arkasından Fakülte Sekreteri Zafer SARISAMAN’a saldırdığı ve hakaret ettiği için disiplin soruşturması başlattım.

Çok geçmeden besle kargayı oysun gözünü kabilinden Mustafa Hoca’ya da darp eyleminde bulundu. Mustafa Hoca ise merhamet gösterdi ve ACAR’ın yeni bir çocuğunun olduğunu, dosyasında çok sayıda disiplin cezası bulunduğunu ve işlem yaparsak kamudan atılacağını söyleyerek şikâyetçi olmadı. ACAR yine çok geçmeden Dekanı Prof. Dr. Elçin YUSUFOĞLU’nu ve fakültesindeki bazı hocaları da tehdit etti.

Gökhan ACAR’ın fakülte ile tamamen kavgalı olması yüzünden doçent olmasına rağmen üzerindeki soruşturmaları gerekçe göstererek kadro ilanına çıkmadım. Bu şartlarda kendisine kadro veremeyeceğimi ve mağdur olmaması için başka bir üniversiteye gitmesi yönünde kendisine haber gönderdim. Ancak müracaat ettiği hiçbir üniversite kabul etmiyordu. Kumpasın önemli tetikçilerinden KURUÇAY’ın yakın arkadaşı olan ACAR, kadro bulamadıkça şahsıma ve fakülte hocalarına karşı husumeti daha da artmış olacak ki iftirada sınır tanımadı.

Emniyet KOM’daki ifadesinde dekanını, kendisine referans olan Mustafa Hoca’yı ve sınav jürisini, FETÖ’cü öğrencileri almakla itham etti. Oysa Spor Bilimleri Fakültesinin Özel Yetenek Sınavında kendisi de görevliydi ve tüm tutanaklarda onun da imzası vardı. Diğer taraftan kendisine disiplin cezası veren Rektör Yardımcısı Sayın DALKIRAN’ı da FETÖ’cülükle suçlamış, benimle ilgili ise “Sait ÇELİK, cemaatin üniversite içerisindeki gizli elemanıdır.” diyerek Brütüslüğünü göstermiştir. Böyle bir Brütüs’ü Savcılık ve Emniyet Müdürlüğü kaçırır mı? Kaçırmadı elbet. Sen bu örgütün içinde bulundun mu? Sait ÇELİK’in cemaatin üniversite içerisindeki gizli elemanı olduğunu nereden biliyorsun,  diye sorgulamadı!

Ali Galip BALTAOĞLU, kurulan kumpası yazdığı bir diğer makalesinde müfteri Gökhan ACAR’ın ifadesinden yola çıkarak özetle şunları söylüyor: “Gökhan ACAR denen öfke kontrolü olmayan bir boksör Doçent, BİMER’e şikâyetlerde bulunuyormuş fakat YÖK işlem yapmadığı için sonuç alamıyormuş. Bu nedenle Uşak Valiliğine başvurmuş. Sayın Vali Ahmet OKUR bu iddiaları çok tutarlı bulmuş ve derhal arkadaşı, KOM’a göndermiş. İfadesini kayda geçirtmiş.”

“İddia şu: Rektör FETÖ’cü imiş. Alman İstihbaratının adamı imiş. Üniversitedeki Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Rainer Hoca ile konuşmasından anlamış. Hoca spor yaparken, Rainer Hoca’yla telefonda konuşmuş. –Rainer Hoca demiş, Isabel Hanım’a söyle orayı boşaltsın, depo doldu.- Soyadı gibi ACAR boksör buradan Rektör’ün tarihi eser kaçakçılığı yaptığını anlamış. İsabel denen kişi de Knauf şirketler gurubunun başı İsabel Knauf’muş. Bu İsabel Knauf (her kimse) Türk devletine hükmeden bir şahsiyet olduğu için Rektör’ün FETÖ soruşturmasına engel oluyormuş. Sonuç alınamıyormuş.”

“Rektör’ün tarihi eser kaçakçılığı gibi gizli işlerini de Ali Galip BALTAOĞLU’nun (yani benim) yaptığı söyleniyormuş. İş ortaya çıkacak da yakalanacağım diye Antalya’ya kaçmışım! Demek Antalya başka bir ülke imiş. Antalya’ya kaçınca işlediğim iddia edilen cürümlerden kurtuluyormuşum.”

Sonuçta Ali Galip Hoca bu absürt ve akıl dışı iftirayı böylece kamuoyu ile paylaşmıştı. ACAR kurgu ifadesini güçlendirmek için aynı fakülteden Doç. Dr. Ersan KARA ve Doç. Dr. Abdülselam KÖSE isimli hocaları şahit göstermiş ancak Emniyet KOM ve Savcılık bu kişileri ne hikmetse dinleme gereği duymamıştır!  Şayet bu tanıkları dinlemişlerse de müfteri Gökhan ACAR’ı yalanlamış olacakları ve hakkımdaki bir iftirayı açığa çıkacağı için kayıtlara geçirmemişlerdir.

Tarihi Eser Kaçakçılığına Dair Hezeyanın Arka Planı

Bu senaryo boşuna yazılmamış sevgili okuyucular. Bu konudaki detayları Ali Galip Hoca hakkında açılan FETÖ/PDY soruşturmasındaki dosyadan öğreniyoruz. İşin özü şöyle: Terör Savcısı Bahadır SAKAOĞLU’nun yakın arkadaşı olan Özden ÖZGEN isimli bir jandarma istihbarat yüzbaşısı,  2010-2012 yılları arasında Uşak’ta görev yapmış. 2012’de Van’a tayin edilmiş. Kahramanı olduğu olayları ve iftiraları ifadesindeki bazı kesitlerden aynen aktarıyorum, dikkatle okuyunuz:

“ …Bu dönemde Ekonomi Bakanlığı Akdeniz İhracatçılar Birliğinde çalışan ve o dönem Ankara ilinde ikamet eden H.A.A. isimli, bir kadınla ilişki yaşamaya başladım ve bu ilişki 3 yıl kadar sürdü. Van iline tayin olduğum 2012 yılının Ekim ayının 2-6 arasında Antalya Side Sidence Resort Otelde birlikte tatil yaptık…”

“2013 yılının mart ayında bu kadınla bütün ilişkimi bitirdim. Bu olaydan 5 gün sonra benim H.A.A ile birlikte tatil yaptığım otelin havuzunda Paralel Devlet Yapılanması sanal ortamda faaliyet yürüten Paşa Keyfi isimli sitede yayınlanmış ama benim bu durumdan haberim yoktu…”

“…O dönemde kolordu komutanı olan korgeneral Yıldırım GÜVENÇ, konu ile ilgili olarak: ya bu adamın özel hayatı, bu olay izindeyken olmuş görev mahallinde de değil, menfaatte temin etmiyor,  eşi ile çözmesi gereken bir sorun dedi ve olay bir idari soruşturma ile kaldı…”

“…Ben evliyken bir hata yapmış olabilirim benim iş yaşantımda ve görev anlayışımda en ufak bir yanlış yapmaya sebep olmamakla beraber rüşvet-irtikâp-zimmet görevi kötüye kullanma gibi kötü suçlara bulaşmama neden olmamıştır…”

“…  Bu arada Uşak Üniversitesinde doktora yapıyorum. Tamamladıktan sonra da bir üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmak istiyorum. Ayrıca bir husustan daha bahsetmek istiyorum. 20.10.2014 günü paralel devlet yapılanması ile iltisaklı olan Uşak TV’nin Paşa Keyfi sitesinde benimle ilgili yayınlanan haberleri alarak tekrar yayın yaptığını ve rencide edici açıklamalarda bulunduğunu duydum. Bana bu haberi Uşak’ta bulunan Barış TONGUÇ isimli arkadaşım bildirmiştir.”

“ Bu haberin tekrar yayınlanmasına neden olan kişinin ise Uşak Üniversitesinde öğretim görevlisi Ali Galip Baltaoğlu olduğu yönünde tarafıma bilgi geldi. Ben bu bilgiyi hem Barış TONGUÇ’tan hem de 4.12.2014 günü Ankara ilinde bulunduğum bir saatte uşak haber tv den benim yanıma gelen Nurullah isimli gazeteciden öğrendim.”

“ Onların aldığı duyuma göre;  benim uşak ilinde görev yaptığım dönemde takip ettiğimiz bir kaçak mevzusu vardı. Ben Van iline tayin olduktan sonra bu kaçak kazı olayı ile ilgili operasyon yapıldığı ve 12 kişiden 7 kişinin kazı esnasında alındığı, diğer 5 kişinin ise kaçtığı, kaçanlardan birinin de Ali Galip Baltaoğlu olduğu, bu operasyonun Van iline gittiğim halde benim koordinasyonumla gerçekleştiği öne sürülerek kaçak kazıdan dolayı alınan ve kaçan şahsıların hedef olarak beni gösterdikleri ve benimle ilgili haberleri tekrar gündeme getirmeye çalıştıkları yönünde bir durum mevcuttur. Bu hususta bildiğim tek şey Ali Galip Baltaoğlu’nun  usak.tv de sözü geçen birisi olduğudur. Ben bu haberlerin de doktoramın engellenmesi maksadıyla yapıldığını düşünmekteyim.

Bu hikâyenin farklı bir versiyonunu Özden ÖZGEN’in yakın arkadaşı Terör Savcısı Bahadır SAKAOĞLU’nda da görüyoruz. İnterneti taradığımızda, SAKAOĞLU da hakkındaki iddiaları Paralel Yapı’nın komplosuna bağladığını okuyoruz.

Sanıyorum ÖZGEN’in ifadeleri çok şeyi açıklıyor.   Antalya’da bir otelde çekilmiş uygunsuz görüntüler, Paşa Keyfi adlı bir sitede yayınlanmış.   Gazeteci Kazım ŞEN de bu görüntüleri kendi sitesinde haber konusu yapmış. İddialara göre ÖZGEN, bu olaydan dolayı soruşturma geçirip görevden ihraca giden bir sürece girince ordudan istifa ederek ihraçtan kurtulmuş.

İlişkiler Ağı

4 Aralık 2014’de Nurullah isimli bir gazeteci ile Özden ÖZGEN Ankara’da buluşuyor. Bu buluşmadan bir gün sonra 5 Aralık 2014’de Emniyet KOM’da bu ifadeyi vermiş!  ÖZGEN ile buluşan gazeteci ise Üniversitede kopya soruşturması geçirerek YÖK tarafından cezalandırılan Dr. Öğretim Üyesi Volkan TURAN’la arkadaşlığı olan birisidir ki;  TURAN, bu soruşturma nedeniyle Ali Galip Hoca’ya ve bana husumet duymaktadır.

Volkan TURAN aynı zamanda Özden ÖZGEN’in yakın arkadaşı olan Terör Savcısı Bahadır SAKOĞLU ile birlikte Uşak Adliyesinde K.A adlı bir FETÖ şüphelisine, Ali Galip Hoca’ya ve bana iftira ettirmek için MİT elemanı kisvesine bürünerek baskı uygulayan bir öğretim üyesidir!

Volkan TURAN ve dönemin Terör Savcısı Bahadır SAKAOĞLU’nun eylemlerini, kumpas dosyası ile birlikte Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına bir yıl önce ileterek suç duyurusunda bulundum.  Yaşanan olay tarih, yer ve zaman olarak tespitli olduğu için, HTS kayıtları ile cezaevine ve Adliye giriş çıkış kamera kayıtları incelendiğinde gerçekler ortaya çıkacaktır.

Kumpas dosyası başta olmak üzere bu konuların üzerine gidilmesini bekliyoruz! Önceki Başsavcının yukarıdan aramaları(ki arayanların Uşak’ın rantını yiyen Ankara’daki üst düzey kurnaz komisyoncular olduğunu düşünüyorum)  gerekçe göstererek kumpas soruşturmasını ağırdan aldırdığı duyumlarını edinmiştim. Yeni Başsavcıdan istirhamımız yağmacı ve kumpasçı Uşak Çetesini yargı önüne bir an önce çıkarmasıdır.

ÖZGEN’in ifadesine göre kendisi Uşak’tan ayrılmadan önce Uşak’ta bir tarihi eser kaçakçılığı operasyonun hazırlıkları başlamış. Ancak operasyon o Uşak’tan ayrıldıktan sonra gerçekleşmiş. Kazı alanındaki 12 kişiden 7’si yakalanmış, 5’i kaçmış. Kaçan beş kişi içinde Ali Galip Hoca’da varmış (Gökhan ACAR’ın ifadesine göre Ali Galip Hoca Antalya’ya kaçmış)!  Bu tarihi eser kaçakçılığı işini yapan güçler ÖZGEN’i hedef almışlar.  Haberin kaynağı Barış TONGUÇ ve Nurullah adlı bir gazeteciymiş! Jandarma istihbarat subayının istihbarat aldığı kişileri ve istihbaratını teyit şekline bakar mısınız?

ÖZGEN’in uygunsuz görüntülerini haber yapan Kazım ŞEN meğer FETÖ’cüymüş!  Ona bu haberi Ali Galip Hoca yaptırmış! Bu sebeple istifa etmek zorunda kalmış. Üstelik onu istifaya zorlayan komutanları da FETÖ’cüymüş!

Evet dostlar. Gökhan ACAR’ın bana ve Ali Galip Hoca’ya isnatla 11 Ağustos 2016’da ifadeye koyduğu tarihi eser kaçakçılığı hezeyanı, Özden ÖZGEN’in 5 Aralık 2014 tarihli bu hezeyanının üstüne yapılandırılmış.

ACAR’ın İftiraları Hakkında Başsavcıya Dilekçeler Yazdım

Cezaevinden hakkımdaki diğer iddialarda olduğu gibi ACAR’ın bu iftiraları ile ilgili de Başsavcı GÜMÜŞ’e dilekçeler yazdım. Bu iddiaların çok ciddi iddialar olduğunu, öyle kayıtlara geçirilip de geçiştirilecek iddialar olmadığını ve derhal gereğini yerine getirilmesi gerektiğini ifade ettim. Ancak Başsavcı GÜMÜŞ, ACAR’ın söylediklerinin iftira olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu yüzden yalan ve iftiralarının üstünü de örttü.

Ülke İtibarına ve FETÖ Mücadelesine Verilen Zarar

Bu talihsiz olayda en büyük üzüntüm birlikte çalışmaktan iftihar ettiğim, Türk dostu Alman bir bilim insanı olan Prof. Dr. Rainer Maria CZICHON’a yapılan bu haksızlık ve terbiyesizlik olmuştu. Hiçbir şekilde tevil götürmeyecek bu zırvaları kayıtlara geçirenler bunları düşünmekten aciz miydi? Hadi polisler bunları düşünemedi diyelim! Savcılık ve bu işe alet olan Valilik Makamı da mı bunları düşünemedi? Ülke itibarına gelecek zararı nasıl görmediler?

Önemli bir FETÖ davasında bir Alman bilim insanının ismi tarihi eser kaçakçısı diye geçirildiğinde, olayların Alman ve diğer istihbarat örgütlerinin raporlarına geçmemesi mümkün müdür? Bu olayların diplomasi mahfillerinde ülkemiz aleyhinde kullanılmaması düşünülebilir mi? Yabancı ülkeler böyle olayları gördükten sonra, ülkede yürütülen FETÖ davalarının ciddiyetini sorgulamaz mı?

Hem Suçlu Hem Güçlü ACAR!

Gökhan ACAR, yukarıda kendisini deşifre eden yazıdan dolayı Ali Galip Hoca’yı Başsavcılığa şikâyet etmiş, kumpasçılar lehine dava açarak hakkı engelleme işlemini bihakkın yerine getirdiğini düşündüğüm Sayın Savcı Cihangir ESEN, her zaman olduğu gibi, bu ifadelerin sahibi mücrim lehine iftira ve hakaret isnadıyla Ali Galip Hoca aleyhine dava açmıştı. Dava sonucunda Ali Galip Hoca her iki suç isnadından da beraat etti.

Değerli okurlar, son dört bölümde, bazı kişilerin Emniyet Müdürlüğündeki ifadelerine yer vererek değerlendirmelerde bulundum. Bunların dışında üç kişi daha var ki bu kişiler Ağır Ceza Mahkemesinde de tanıklık yaptıkları için onların ifadelerine mahkeme safhasında değineceğim inşallah.

Yazılarımda nasıl bir kumpasa maruz kaldığımı/kaldığımızı belge ve delilleri ile anlatmaya çalışmaktayım. Dikkat ederseniz kumpasta ismi geçen aktörlerin önemli bir bölümünün toplumda dindar kimlikleri ile temayüz eden kişiler olduğunu müşahede edeceksiniz. Haftaya Polis Sorgusuna bir hafta ara verip Bazı Dindar Profillerde Neden Ahlak Yok başlığı altında bir değerlendirme yapacağım inşallah.

 

Yorumlar
  1. Volkan Turan dedi ki:

    Sait Çelik, bu yazıların buram buram agb kokuyor. Makaleye adını koyuyorsan makaleni kendin yaz da cevabını al. Agb nin hayal dünyasına cevaplarımı kendisine mahkemede vereceğim. Zaten kulak çınlamalarından ne cevap aldığını gayet iyi şekilde anlıyordur. İkinizde de onur, halsiyet, şeref, namus varsa gidin mahkemeye beni BELGELERLE şikayet edin. Oranızdan buranızdan hayallerinizden senaryo üretmeyin. Bana dava açılmadığına göre, ya henüz şikayet etmediniz ya da sizin hayallerinizi, sanki birbirinizi hiç tanımıyormuş gibi şahit göstermenizi, kumpas senaryolarınızı, mahkemeler tutarlı/geçerli/mantıklı görmedi. Yoksa 6 yıl beklenir mi yahu? Muz Cumhuriyeti mi burası? Ne zannediyorsunuz. Kimin benim arkadaşım olduğunu veya olmadığını sen nereden biliyorsun? Sen kimsin senin arkadaşların kim? Dur ben senin arkaşlarından bildiklerimi söyleyeyim: fetullah haininin arkasında namaz kılıp, umreden aldığın zevk kadar zevk alan kişi sen değil misin? Pensilvanyada arkadaşının pardon fetullah köpeğinin evinde, birlikte gittiğiniz imam (!) arkadaşlarınla kalan, 5 vakit namazın 1-2 sini hainin arkasında saf tutup birlikte kılan sen değil misin? Mahkemende şahitler bunu söylemedi mi? Sen “fetullah gülen in evinde kaldım, tesbih takke hediye etti aldım, evime getirdim” demedin mi? Basında yazdığına göre mahkeme kayıtlarına yansıyan, 3700 küsür kez fetöcü teröristlerle görüşme kaydı olan sen değil misin ? Arkadaşlarına hal hatır sormandan daha doğal ne olabilir ki? sen de haklısın (!). Afyon termal otellerde yapılan fetö toplantılarına katılan sen değil misin? Arkadaşlarında otelde takılıp hem termal su, hem sohbet, hem gelecek planlamak güzel miydi? 15 temmuz hain darbe girişimi sonrası, Fetöcü üniversite öğrenci abisi (!) olan hainin evine, genel sekreterin a.k. ile gidip maklube zıkkımlanıp poz veren sen değil misin? İstersen fotoğrafını yollayayım özlem giderirsin. Zavallı K. A. ya, agb nin oğluna ders vermişsin sana referans oldu. Benim kızıma da ders vereceksin deyip üniversiteye alan, 1 kuruş bile özel ders ücreti vermeyen sen değil misin? Korunacak adamlar listesine 4 kişi ile birlikte onun adını yazan sen değil misin? Değilsen değilim desene. Ne güzel arkadaşların varmış (!). Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demiş atalarımız. Yalan mı? Dur bak bir olayda ben sana anlatayım sen agb ile birlikte mahvettiğin k.a. ya sor. Açığa alındıktan 3 4 gün sonra beni telefonla arayıp güzel sanatlar fakültesi arkası otoparka çağırıp, benim arabamın içinde otururken olayları anlatıp “eğer başıma bir iş getirirlerse agb nin de saitinde …. diye başlayan bir cümle kurmuş mu acaba? K.a. yok böyle cümle kurmadım diyorsa agb ye sor bakalım k.a ya “herkes başına yağan karı eritsin şimdilik uzak dur sait hocadan” demiş mi dememiş mi? Agb sana doğrusunu söyler. Yoksa ben bu kar meselesini nereden bileyim. Arkadaşın ya agb, böyle birşey dememişse sana söyler. Ya dur bir dakika bu doğru mu acaba? Bak sait bey aleyhine açtmış olduğum davaların hepsini kaybettin. Agb nin davası da yarın bitiyor İnşallah. Yeter artık seninle uğraşmayayım diyorum halen iftiraların, çok bilmişliklerin, hayallerin devam ediyor. Yeter artık benim adımı her pisliğine bulaştırma. Bana ne senin destek olduğun fetöcü arkadaşların seni sattıysa. Bana ne bilmem kim senin hakkında bilmem ne dediyse. Beni pisliklerine bulaştırma. İspat edemeyeceğin şeyleri iddia etme, sana akıl verenlere inanma. Yeterince aklın olduğuna inanıyorum etrafındakilere uyup kendini küçük düşürme. Sen ve sevgili arkadaşların bir gün mutlaka ettiğinizi çekeceksiniz. Daha ne gördün ki? İhanetin faturası o kadar da az olmaz. Devlet hep 18 yaşındadır. Hainin yaptıkları asla yanına kalmaz bilesin.