islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5143
EURO
34,9020
ALTIN
2.432,10
BIST
9.813,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Popüler bilim insanı nasıl olunur?

Bilim insanı olabilmenin yol ve yöntemleri az çok bellidir. Meraklı olacaksın, okuyup araştıracaksın, bir üniversitede belirli bir bilim dalında doktoranı yapıp akademik çalışmalarda bulunup kariyer yapacaksın.

Popüler bilim insanı nasıl olunur?

Prof. Dr. Ali Seyyar

Değerli Okuyucularım;

Bilim insanı olabilmenin yol ve yöntemleri az çok bellidir. Meraklı olacaksın, okuyup araştıracaksın, bir üniversitede belirli bir bilim dalında doktoranı yapıp akademik çalışmalarda bulunup kariyer yapacaksın. Bilimsel dergilerde makaleler başta olmak üzere sürekli olarak eserler üreteceksin. Ancak popüler bilim insanı olmak, bunun ötesinde bir konudur. Popüler bilim insanı olmaktan kasıt, halk tarafından çok tanınmış olmayı, sevilmeyi ve tutulmayı anlıyoruz. Yani şöhret sahibi bir bilim insanı olmak, sıradan bir bilim insanı olmaktan çok daha fazlasıdır. Nasıl oluyor da bazı bilim insanlarının popülaritesi çok yüksektir? Bunu hiç merak ettiniz mi?

Bu soruya cevap vermeden önce, bazı tespitlerde bulunayım. Yapılan bir araştırma, bir bilim insanının akademik şöhretinin mutlak olarak bilimsel çalışmalarına bağlı olmadığını göstermektedir. Genelde kongre ve sempozyumlara katılabilmek için, akademisyenlerin ve dinleyicilerin katılım ücreti ödemeleri gerekmektedir. Buna karşılık şöhret sahibi bir bilim insanı, misafir olarak özel olarak davet edildiği gibi bütün masrafları organizasyon tarafından da cömertçe karşılanır. Bazı ünlü bilim insanlarının bunun ötesinde bir de ücret talep etmeleri, akademik popülaritenin getirdiği avantajlardan sadece birisidir. Bilim insanına gösterilen ilgi, yapacağı sunumundan yeni bir şeyler öğrenmekten ziyade o kişiyi görmek ve onunla aynı karede poz vermek gibi niyetlere dayanmaktadır.

Durum böyle olunca bilim insanının hitabı da çoğu zaman alanın dışında ilgi gören aktüel konulara da yoğunlaşabilmektedir. Bu örnek, bir bilim insanın başarısının ve popülaritesinin, her zaman yazdığı değerli bir esere veya ortaya koyduğu ilginç bir teoriye dayanmamaktadır. Bu bağlamda Amerikalı tarihçi Daniel Boorstin, daha 1960 yıllarda şöyle bir tanım yapmıştır: “Ünlü bir insan, yüksek popülaritesinden dolayı tanınmış bir kişidir.” Şimdi gelelim, bir insanın nasıl popüler hâle gelebileceğine.

Bir bilim insanın popüler olması, genelde kabul görmüş bir eseri, yapmış olduğu bir bilimsel çalışması, çok satan kitabı ve buna bağlı olarak belki de Nobel Ödülü gibi tanınmış bir kurum tarafından almış olduğu bir ödüle bağlanmaktadır. Bir kere böyle bir başarı elde edildiğinde bu durum, daha büyük kariyerler için bir başlangıç veya bir basamak niteliği taşımaktadır. Elde edilen bu avantaj, orantısız bir fırsata ve güce dönüşebilmektedir.

Bilim Dünyasında Da “Matta Etkisi” Geçerli

Sosyolog Robert K. Merton, 1968 yılında bu durumu tahlil ederken, elde edilen tek bir başarının bile ileride fazla gayret göstermeden ve yeni eserler meydana getirmeden yeni fırsatlara gebe olacağına dair teorisini kısacası “Matta Etkisi” veya bir diğer adıyla “Birikmiş Üstünlük” olarak tanımlamıştır. Buna göre itibarlı ve meşhur konuma gelmiş bazı bilim insanları, birbirine benzer çalışmalar yapmış olsalar dahî meslektaşlarına kıyasla medya ve toplum tarafından daha fazla ilgi ve değer görmektedir. Buna bağlı olarak ünlenen bir bilim insanı, buradan kendine daha çok maddî avantaj sağlayabilmektedir. Enteresandır “Matta Etkisi” tabiri, İncil’in Matta bölümünden esinlenerek alınmıştır. İlgili “âyet” şu şekildedir:

“..o sahip olanlara, daha fazlası verilecek ve bereket sahibi olacaklar; ama hiçbir şeyi olmayanların ise sahip oldukları bile ellerinden alınacak… “ (Matta 25:29).

Bir Alman atasözü, bu gerçeğe şu şekilde parmak basmaktadır: “Zaten ıslak olan yerde her zaman yağmur yağar.” Bizim kültürümüzde ise “Allah, Yürü Ya Kulum Demiş” deyimi de sanki bu gizemli mekanizmayı izah eder biçimde.

“Matta-Etkisi”, itibar edinme mekanizması olarak bilim camiasında kendisini daha çok atıflarda göstermektedir. Bir bilim insanı için yaptığı bilimsel çalışmaların kaynak olarak yayımlanan dergi ve kitaplarda yer alması çok önemlidir. Örneğin bendeniz 5 yıldan beri aktif olarak akademik camiadan uzaklaştırıldığım halde daha önce yayınlanmış olan eserlerime şimdiye kadar 800 üzerinde atıfta bulunulmuştur. Sosyal bilimlerde en çok atfı olan bilim insanı ise Britanyalı Anthony Giddens’tir. Kendi meslektaşlarına göre onun atıf sayısı, 6 mislisinden daha fazladır. Bu, onun popüler olması ile yakından ilgilidir. Bilim insanları, sadece Giddens’in eserlerinin önemine vurgu yapmak için değil, aynı zamanda kendi pozisyonlarını da güçlendirmek için, böyle ünlü bir kişinin eserlerine müracaat etme ihtiyacı duyar. (1)

Türkiye’de Ünlü Bilim İnsanı Olmak: İlber Ortaylı Örneği

Türkiye, enteresan bir ülkedir. Biz de öyle çok ilmî eserler meydana getirmeden de çok ünlü olabilirsiniz. Yeter ki resmî ideolojiye yakın olun, oldukça çağdaş görünün, siyaseten destek görebileceğiniz bir ortam oluşturun, medya ile barışık olun ve en önemlisi her konjonktüre uygun bir tutum ve davranış sergileyin. Bazen bunun tam tersine siz, çok bilimsel eser yazmış da olsanız, bu eserleriniz ilmî alanda ve bizzat uygulamada müspet etkisini göstermiş de olsa, arkanız güçlü olmadığı için, şöhret sahibi olamadığınız için, bakarsınız bir gün “terörist” damgası yemiş olarak kendinizi üniversitenizden atılmış olarak görebilirsiniz. Halbuki belki de aynı durumda olan ama çok popüler olan başka bir bilim insanı, aynı dönemde hiç zarar görmeden şöhretine şöhret de katabilir.

Bunları yazarken, gayri ihtiyari olarak aklıma bir isim geldi. Dünya görüşlerimiz aynı olmasa da ilmî birikimine imrendiğim “efsane” olarak tanıtılan tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, ünlü bilim insanlarımızın başında gelir. Her dönemde saygı ve itibar gören, hiç çekinmeden bazen de pek de hoş olmayan yakıştırmalarla hemen herkesi eleştirebilen, tartışmalı da olsa iddialarını cesurca ortaya koyabilen bu bilim insanın yüksek özgüveninin bir kaynağı da elbette edindiği sarsılmaz şöhretidir. Dokunulmazlığı o derece ki kendisine sorulan riskli sorulara cevap vermek yerine kibirli ve umursamaz bir tavırla karşı atağa geçmekte bile bir beis görmez.

Beni yakından ilgilendirdiği için, isterseniz bu doğrultuda bir örnek vereyim. 15 Temmuz sonrası CNN-Türk’te bir gece TV programıydı. Canlı olarak yayınlanan programda Didem Arslan Yılmaz, İlber Ortaylı ile şöyle bir diyalog geçer: (2)

– “Hocam, siz Pensilvanya’ya gittiniz…sizi çağırdılar mı?

– Nereye?

– Bu örgüte.

– Çağırmalarına gerek yok. Ben kendim giderim bakarım her şeye. Nedir bu yani şimdi. Bir de bu çıktı. Pensilvanya’ya herkes gider gelir. Ne yani?

– Gittiniz mi siz?

– (öfkelenerek) Napaçaksın yani şimdi, gidip gelinir…

– Merak ettim Hocam. Fetullah Gülen ile…

– (Parmak göstererek ve kızarak) Sana ne, ne yapacaksın gidip gitmediğimi?! Bak böyle sorularla hiç bir şeye gidilmez. Gittim, tanıyorum hepsini, görmediğim değil ki.

– E, o zaman anlatın

– Neyi anlatacağım, ne lüzum var…gittiğim her yere ne anlatayım…hadi söyleyeyim. Bu kadar abartacak bir şey değil. Türkiye’de bir yenilikti bu. Bir yere gidiyor, okullar açıyor, adam yetiştiriyor…ilk anda çok başarılıydı, belki bugün o kadar değil artık… bazı ülkelerde kuvvetli olmadıklarını gördüm.

– Hocam, tehlikeli olduğunu ne zaman farkına vardınız?

– Hayır, mesela bunların niye Kırım’da doğru dürüst okulları yok, iki üç tane var, orada Türkler yok, talebe diye, Makedonya’da aynı şeyi gördüm, şikayet ediyorlar çocuklarımızı kayıt edemiyoruz diye…anlaşıldı ki hedef başka yöne gitmiş veya zaten öyleydi.”

İşte böyle. O, hangi gerekçe ile olursa olsun Pensilvanya’ya da gider, okulları görmek için, değişik ülkelere de gider. Büyük bir bilim adamı olarak o, şöhretine leke sürdürmeyecek kadar da güçlüdür. Peki, onun malum yapıya gösterdiği bilimsel merakın yüzde birini dahî göstermemiş olan fakat onun kadar ünlü ve güçlü olmayan bilim insanlarının iltisaklı olarak lekenmelerine ne demeli? Siz, İlber Ortaylı’nın KHK mağduru meslektaşlarının haklarını dile getirdiğini hiç duydunuz mu? Şöhret, sahibini her zaman güçlü kılar. Ama bu güç, alçak gönüllükten ve adaletten uzaklaştıkça zehire dönüşür.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.