islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5347
EURO
34,8622
ALTIN
2.422,43
BIST
9.703,41
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

RUHLARIN GERİYE DÖNDÜĞÜ İNANCI VE İSLAM

RUHLARIN GERİYE DÖNDÜĞÜ İNANCI VE İSLAM
20 Ağustos 2022 09:22
A+
A-

Ölen insanlara ait ruhların,  zaman zaman  dünyaya geldiği inancının, çok eskilere  dayandığı ve bir hayli de yaygın olduğu  görülüyor. Nitekim kimi insanların, “ölümden sonra ruhun yeniden insan bedenine girerek dünyaya tekrar gelmesi” [1] demek olan  reenkarnasyona/ tenasühe inandıkları; [2] kimi insanların da “ruh çağırma seansları” yaprak, bazı ölmüş insanların ruhlarıyla konuştuklarını iddia ettikleri biliniyor.[3] Bazı  Müslümanların, ölen insanların ruhlarıyla temas  ettiklerini söylemeleri  de bu iddialar arasında  yer alıyor. Dolayısıyla bu inanca sahip olanlardan  kimilerinin,  bazı münferit olaylardan ve sosyolojik etkenlerden de yararlanarak  ölen insanlara  ait  ruhların geri dönüşünü ispatlamaya çalıştıkları, kimilerinin ise ispata gerek duymadan  doğrudan istediği kişinin ruhuyla temas ettiğini söyleyerek, bu inancı istismar ettiği görülüyor.

Böyle bir inanca İslam nasıl  bakıyor?  Ana kaynaklarında İslam’ın bakış açısını yansıtan hangi  bilgiler  bulunuyor?

Onlardan birine ölüm gelince: Rabbim, beni geri çevir belki yapmayıp (noksan) bıraktığımı tamamlar, iyi işler işlerim der. Hayır, bu kendi sözüdür. Tekrar dirilecekleri güne kadar arkalarında, geriye dönmekten alıkoyan bir berzah (engel) vardır[4] ayeti,  ölen insanın tekrar  dünyaya gelmediğini /gelemeyeceğini  açık ve net bir biçimde ifade eder. “Helak ettiğimiz bir ülkeye artık (dünya hayatı) haramdır. Onlar bir daha (hayata) dönemezler[5]   ayeti de bu bilgiyi teyit eder.  Hz. Peygamber de  “Ölenler artık dünyaya bir daha dönmeyecekler[6] sözüyle  ruhun tekrar dünya dönmediğini/ dönemeyeceğini açıklar.

Ruh,  mahiyeti bilinemeyen  bir varlıktır. İnsan ölünce ruhu ne olur ve  nereye gider?  Bunu, insanın  beş duyusu ile  bilmesi mümkün değildir. Zira ölüm sonrası hayat, bilimin değil, dinin konusudur.  Bu nedenle insanoğlu, ruh hakkında çok az bir bilgiye sahiptir, dolayısıyla da ruhun mahiyetini bilememektedir. Mahiyeti bilinmeyen/ bilinemeyen bir  varlık  hakkında  söylenecek her söz, zandan ibarettir ve  gerçekle   de bir ilişkisi yoktur. Kur’an, “Hakkında kesin bilgi/ilim sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur”[7] diyerek insanın, bilmediği/ cahili olduğu bir konuda konuşmamasını, hüküm vermemesini ve her hangi bir eylemde bulunmamasını ister. Daha açık bir ifade ile ayet, bir şeyi iyice bilmeden ve anlamadan, zan ile hareket edilmesini yasaklar. Çünkü  hayal mahsulü temelsiz her  bilginin, hak ve hakikat karşısında  hiçbir  değeri yoktur.[8]  Bu nedenle reenkarnasyon, ruh çağırma ve ruhlarla temas etme  gibi zan ifade eden düşünceleri,  İslam’ın onaylaması söz konusu değildir.  Nitekim bu gerçeği Kur’an, “Sana ‘ruh’ hakkında soru soruyorlar, De ki : Ruh Rabbimin emrindendir ve bu konuda size  ilim adına az bir şey  verilmiştir[9] sözüyle ifade eder.  

Öyleyse  tenasühe inananların ve ruh çağırma seanslarında  veya  farklı zeminlerde ruhlarla  görüştüklerini iddia edenlerin söylediklerini ve bilgi diye sundukları şeyleri nasıl anlayacağız ve açıklayacağız?

Hiç şüphesiz  her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an’ın  bize rehberlik ettiğini, şeytan ve cin ile ilgili olarak verdiği bilgilerden  öğrenme imkanı buluyoruz. Zira Kur’an bize  bir şekilde insanlarla temas kuran  varlığın  ruh olmadığını, şeytan/cin olduğunu söylüyor.  Şu ayet mealleri  de bunu açıkça ifade ediyor:

“İblis ,’Öyleyse bana kıyamete kadar süre ver’ dedi. Allah ‘Peki sana istediğin süre verilmiştir’ buyurdu. Bunun üzerine iblis  şöyle dedi: ‘Sen beni Adem yüzünden nasıl azdırdıysan, yemin olsun ki ben de Ademoğullarına karşı Senin doğru yolunda  pusuya yatıp bekleyeceğim. Sonra da onlara  önlerinden, arkalarından, sağlarından ve  sollarından sokulacağım,(altlarından girip üstlerinden çıkacağım) ve Sen de göreceksin ki onların çoğu sana şükretmeyecek’ Allah da ‘Çık oradan alçak rezil! Ben de yemin ediyorum ki cehennemi tamamen sizlerle ve size uyanlarla  dolduracağım’ dedi.”[10]   

Kur’an, bu ayette  zikredilen İblis/şeytanın, cinlerden olduğunu söyler [11] ve   onun vasıflarını da şöyle  açıklar : Şeytan,  insanı Allah ile aldatır ve onun düşmanıdır[12],  ona vesvese vererek  sap­tırır,[13] inatçıdır[14], nankördür,[15] âsidir[16] ve kendine güvenenleri yardımsız bırakır.[17] Bu vasıflara sahip olan şeytan insanları saptırmak için, bazılarını şüpheye düşürür,[18] bazılarına yaptıkları kötü işleri güzel gösterir[19], çirkin sözler, içki kumar ve fu­huş gibi haram olan şeylerle insanların arasını açar.[20]

Şeytan , insanları doğru yoldan ayırmak için her türlü hileye baş vurur, vaatte bulunur, kışkırtır, unuttu­rur, vesvese verir, fitne ve fesadı körük­ler, korkutur ve yalan konuşur. Bu va­sıflarıyla şeytan adeta bir kötülük sem­bolüdür Buna rağmen şeytanın, inananlara ve Allah’a sığınanlara karşı hiç bir gü­cü yoktur.[21] Onun gücü sadece  kendisini  dost tutanlara ye Allah’a ortak koşanlaradır.[22]  Zira şey­tanın Allah’a gerçekten kulluk edenleri kandırmaya asla gücü yetmez.[23]  Bunun için Allah Teala, Kur’ân okumak isteyen  Müslümandan şeytanın şerrinden   kendisine sığınmasını ister [24] ve “Euzü billahi mine-ş şeytani’r racim/ ko­vulmuş şeytandan Allah’a sığınırım”  sözünü inanarak ve içten söylemekle  o Müslümanın, korunacağını açıklar. Bu sığınmaya “istiaze” denir.  Bu nedenle “Felâk” ve “Nâs” surelerinin  adı da “Muav­vizeteyn” dir.  Hz. Peygamber de insanın vücudunda kanın deveranı gibi  şeytanın da dolaştığını söyleyerek, onun insana olan  etkisine dikkat çeker.[25]

Cahiliye döneminde Arapların, bazı şairlerin cinlerle temas  halinde olduklarına inandıkları ve  bu nedenle de  Hz. Peygamber’in Allah’tan vahiy almasını, buna benzeterek “Ey kendisine zikr (Kur’an) indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin”[26]  dediklerini Kur’an bize haber veriyor  ve  bu  ve benzeri  vasıflarla  Hz. Peygamber’i  tanımlamalarını da şiddetle ret ediyor. Dolayısıyla   ruhun geri gelişi ile ilgi olarak  ileri sürülen bilgilerin, cinlerle alakalı olduğu anlaşılıyor. Nitekim cinlerin “ Biz hayranlık uyandıran bir Kur’an’ı   dinledik” dedikleri ve bu ayetin devamında  da “ Meğer bizim beyinsiz ( iblis) Allah hakkında asılsız sözler  söylüyormuş, biz de  insanların ve cinlerin  Allah’a asla yalan  isnat etmeyeceklerini düşünürdük. Bir kısım insanlar, bazı cinlere  sığınıyor ve bu da onların kibrini  daha da artırıyordu. O insanlar tıpkı siz cinler gibi, Allah’ın hiç kimseyi peygamber olarak göndermeyeceğini  zannediyorlardı.  Biz (bilgi çalabilmek için) gökyüzünü yokladık ve onun güçlü  bekçiler ve yakıcı alev toplarıyla  donatılmış olduğunu gördük[27]  sözleri de bu ilişkiye işaret ediyor.

Sonuç olarak İslâm inancına göre yaratılış esnasında insan bedenine üflenen ve ölüm anında ondan ayrılan ruh, insanın ölümüyle yok olmayıp bir başka âleme yükseltiliyor.  Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, ‘Allah nefisleri -ruhları- öldükleri sırada, ölmeyenleri ise uykularında alır. Ölümüne hükmettiğini tutar ,diğerlerini belirlenmiş bir süreye kadar salıverir’[28] buyrulmakta; hadislerde de ölen kişilerin ruhlarının semaya yükseltildiği haber verilmektedir.[29]

Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerden  peygamberlerin meleklerle; bazı kâhinlerin de cinlerle  bir irtibatının bulunduğu anlaşılsa da, (bu kaynaklarda) insanların ölen kişilerin ruhları ile temas kurduğuna ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla ölen kişilerin ruhları ile irtibata geçildiğine dair iddiaların dinî bir mesnedi yoktur. Bu hususta farklı iki görüş ileri sürülmektedir. Birinci görüş ruh çağırma esnasında gelen varlığın cin olduğu şeklindedir. İkinci görüşe göre ise bu sırada dışarıdan herhangi bir varlık gelmemekte, buna karşılık ruh çağırma seansını yöneten medyum tabiatlı kişi senaryoyu kendi hayal dünyasında yaşamaktadır.[30]   Bu nedenle Elmalılı M. Hamdi Yazır, büyük şahsiyetlerin ruhlarını çağırıp getirme iddialarının  yalan, uydurma ve saçma olduğunu söyler.[31]   Dolayısıyla ruhla temas edildiği inancının dinî   bir  dayanağı mevcut değildir.

 

Prof. Dr. Celal Kırca

[1] Şehristânî, el-Milel ve’n Nihâl, Beyrut, trs., (el-Fasl’ın kenarında), 2/11.

[2]  B.Carra De Vaux, “Tenâsüh”, İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1974, 12/1, s. 158.

[3] Enis Behiç Koryürek’e ait “Varidât-ı Süleyman” ın yazılışı ile ilgili anlatılan “Çedikçi Süleyman  Çelebi” hikayesi, ruhun gelişine örnek gösteriliyor. Bkz.  Yavuz Bülent Bakiler, “Müfide Koryürek, Enis Behiç Koryürek’i Anlatıyor” (Mülakat), Hisar Dergisi, sayı: 195, Mart 1975, s. 135 ve devamı.

[4] Müminun,23/99-100.

[5] Enbiyâ, 21/95.

[6] İbn Mâce, Cihad,16.

[7] İsra,17/36.

[8] Necm,53/28

[9] İsra,  17/85.

[10] A’raf,7/14-18.

[11] Kehf,18/50.

[12] Fâtır, 35/5-6.

[13] Nâs, 114/1-4; Kasas, 28/15.

[14] Hac: 22/3.

[15] İsra,17/27.

[16] Meryem; 19/44.

[17] Furkan: 25/29.

[18] Sebe’ : 34/20- 21.

[19] Ankebut: 29/38.

[20] Maide; 5/91-92 ; Bakara: 2/169.

[21] Nahl, 16/99.

[22] Nahl, 16/100.

[23] Îsrâ, 17/65.

[24] Nahl, 16/98.

[25] Buhari, İ’tikaf, 11.

[26] Hicr,15 /6

[27] Cin 72(1-8.

[28] Zümer 39/42.

[29] Müslim, Tevbe, 46.

[30]  Sonuç kısmı, İlyas Çelebi, Ruh Çağırma, TDVİA,  İstanbul 2005, 38/201-203’den özetlenerek nakledilmiştir.

[31] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1938 , 8/6365-6366. Geniş bilgi için bkz. Celal Kırca, Kur’an ve İnsan ( Kur’an Açısından Reenkarnasyon),  Ankara 2022, s.162-188.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.