islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5195
EURO
34,7843
ALTIN
2.502,09
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

SERVET ŞIMARIKLIĞI YA DA AHLAKÎ ÇÖKÜŞTE BİR GÖSTERGE

SERVET ŞIMARIKLIĞI YA DA  AHLAKÎ   ÇÖKÜŞTE BİR GÖSTERGE
25 Eylül 2021 09:44
A+
A-

 Prof. Dr. Celal Kırca

Atalarımız, edindiği engin tecrübelerin neticesinde, “Balık baştan kokar”  sözüyle,  toplumdaki bozulmanın, ahlakî çöküşün,  her türlü yozlaşmanın, aşağıdan değil yukarıdan; alttakilerden değil, üsttekilerden başladığını ifade etmişlerdir.  Kur’an da bize bunun bir sosyal gerçeklik olduğunu haber verir.  Nitekim İsrâ suresinin 16. ayetinde “Biz bir beldeyi yok etmek istediğimizde,  (elçimiz vasıtasıyla önce) o beldenin mütreflerini/ şımarık zenginlerini uyarırız. Onlar yine de şımarıklığına devam ederler, böylece azabı da hak etmiş olurlar”  denilmekte ve özellikle bu sosyal gerçekliğe dikkatimiz çekilmektedir.

Bu ayette “emernâ mütrefihâ/  mütreflerine emrederiz” ifadesi yer almaktadır. Ayette geçen “mütref”, “varlıklı şımarık kişi” demektir.[1]  Bir toplumun zorbalarına ve yoldan çıkmış olanlarına da  mütref  denilmektedir.[2]   Kur’ân’da mürtefin dışında ayrıca mele[3] , ekâbir [4]  ve benzeri kavramlarla,  farklı psikolojilere sahip,  ama hep kibirli, küstah, kendini beğenmiş, başkalarına karşı üstünlük ve büyüklük taslayan şımarık insanlardan ve toplum katmanlarından da söz edilmektedir.

Lafız anlamı açık olsa da müfessirler, ayetin ne demek istediği konusunda farklı görüşlere sahip olmuşlardır.  Nitekim kimi müfessir, “emernâ mütrefihâ/  mütreflerine emrederiz”   ifadesini, Allah’ın mütrefleri, fuhşa ve kötülüklere sevk etmesi, sonra da onları cezalandırması;  kimi müfessir ise Allah’ın onlara itaati ve iyiliği emretmesi,  onların da bunları yapmaması üzerine cezalandırması; kimi müfessir de bu ifadeyi, mütreflerin sayılarının ve etkinliklerinin artması ve sosyal düzeni bozacak davranışlarda bulunması olarak anlamışlardır. Kimi müfessir de -emmernâ kıraati” nden hareketle,  Allah Teâlâ’nın helak etmek istediği topluma mütrefleri yönetici yaptığı, onların da yönetimlerinde adil davranmadıkları ve haksızlık ettikleri, bu sebebiyle de Allah’ın onları cezalandırdığı yorumunu tercih etmiştir.[5]

Bu yorumlardan hangisi olursa olsun -fark etmiyor- , bozulmanın veya ahlakî çöküşün ve yozlaşmanın,  önce o toplumun en üst katmanını teşkil eden servet sahibi kişilerin, şımarık davranışlarıyla başladığı gerçeğini değiştirmiyor.  Çünkü mütrefler, kendilerini ahlakî endişelerden uzak tutmaya çalışan, kolay ve rahat bir hayatın şımarttığı ve hedonist kişiliğe dönüştürdüğü şahıslar olarak tanınıyor. Zenginlikleri, toplum içindeki konumları, nüfuzları, kolay ve rahat bir hayat yaşamaları itibariyle, etkin bir role sahip oldukları da biliniyor. Bu nedenle davranışları, herkes tarafından olmasa da,  en azından toplumun belli bir kesimi tarafından özenilen ve taklit edilen kişiler arasında yer alıyorlar. Bu kişilerin, genellikle dinî ve millî değerlere sahip olmadıkları/olamadıkları ya da doğru bir hayat felsefesi ve çizgisi oluşturamadıkları için  ilkeli ve kurallı hayat  yerine; nefsinin/ duygularının etkisiyle  keyfince bir  yaşamayı tercih ettikleri; bu sebeple  de  gösterişe meyletme, kendini beğenme, savurganlık, gurur ve kibir gibi olumsuz   davranışlarda bulundukları görülüyor.  Bütün bu  olumsuzluklarına rağmen  onların yaşadığı  bu hayat tarzı,  bir çok kişiyi cezbediyor ve derinden  etkiliyor.   Nitekim bu etkinin  bir  örneğini  Allah Teâlâ,  bize  Karun üzerinden  veriyor ve  şöyle diyor:  “Dünya hayatına düşkün olanlar, ‘ Biz de Karun gibi zengin olsaydık, ne olurdu sanki! Ne şanslı adammış o!” diye  söylenmişlerdi.” [6]

Ayetin öncesinde  ise  şu  bilgilerin yer  aldığı görülür: “ Karun  Musa’nın kavminden birisiydi.  Büyüklük taslayıp halka zulmediyordu. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, hazinenin sadece anahtarlarını bile güçlü-kuvvetli bir topluluk, zorlukla taşıyabiliyordu. Halkı ona demişti k, ‘servetine güvenip sakın şımarma Çünkü Allah şımaranları sevmez’. Allah’ın sana verdiği bunca mal-mülk ile  ahiret yurdunu kazanmanın yollarını  ara, dünyadan nasibini de unutma. Allah sana  nasıl bol bol ihsan ettiyse, sen de insanlara bol bol  ihsanda bulun. Sakın yeryüzünde bozgunculuk  peşinde koşma. Çünkü Allah bozguncuları sevmezKarun ‘mal-mülk  bana sahip olduğum ilim sayesinde verildi; ben çalıştım, ben kazandım’ dedi. ”[7]

Bu ayetlerin verdiği mesaj, öyle sanıyorum ki bir çoğumuza tanıdık gelecektir. Nitekim  günümüzde  de kimi servet  sahibi şımarık zenginlerin,  “Bana akıl verme, para ver;  parası olanın aklı da olur” sözünü söylediklerine  de şahit olmuşuzdur.  Neticede  sonuç değişmiyor, erdemli bir  kişilikten yoksun,  sadece  servetiyle önemli olduğun sanan  şımarık  zenginlerin  akıbetleri de bir şekilde   Karun’a  benziyor.

Bu nedenle İslam, haramdan kazanmaya, gösterişe,   israfa,  savurganlığa, saçıp savurmaya,  servet şımarıklığına, zenginlik kibrine  ve  kendisini  müstağni  görmeye karşıdır.  Dolayısıyla İslam, servete ve zenginliğe, daha açıkçası  helalinden kazanan,  gösterişe kaçmayan, yaşadığı toplumun  muhtaçlarına yardım eden, doğduğu topraklara  yaptığı yatırımlarla  vefa borcunu ödemeye çalışan  hamiyet  sahibi zenginlere  ve bu tür  zenginliğe  karşı değildir.  Nitekim  Kur’an’da  Hz. Süleyman,  serveti ile  şımarmadığı ve  daima Allah’a  şükür ettiği için övülmekte;  buna karşılık Karun,  servet sahibi olduğu için değil,  servetiyle şımardığı ve  kendisini  müstağni  gördüğü  için de  kınanmaktadır. Kur’an’ın  verdiği  bu mesajlardan  da anlıyoruz ki, servet sahibi insanların  Hz. Süleyman gibi olmaları, Karun gibi olmamaları istenmektedir.  Özetle bu  kıssaların bize  vermek istediği mesaj, budur.   Zira Allah Teâlâ, mesajlarının önemli bir kısmını bize  kıssalar vasıtasıyla  vermekte ve ibret almamızı istemektedir. 


[1] Halil b. Ahmet,   Kitabu’l Ayn,  Daru’l Kutub, 2003. 1/184

[2] Maverdî, en-Nüket ve’l Uyûn, Beyrut,1992, 3/236.

[3] Yusuf,12/43.

[4] En’âm, 6/123-124.

[5] Taberî, Câmiu’l Beyan, Mısır, 1968,15/55-56.

[6] Kasas,28/79.

[7] Kasas,28/76-78.

Yorumlar
  1. Recep Uzun dedi ki:

    Bu sonradan görme haramilerin şerrinden mevlam cümlemizi korusun!