islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5967
EURO
34,8230
ALTIN
2.410,99
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Şiddet Yerine Eğitim

Şiddet Yerine Eğitim
4 Şubat 2019 14:16
A+
A-

Toplumda açılmış kanayan yara kapanmıyor ve gittikçe derinleşiyor, derinleştikçe kangrene dönüşüyor. Gün geçmiyor ki trajik aile cinayeti olmasın. İleri düzeyde kangren olan yaranın tedavisi yapılamıyor ve primitif uygulama ile insanı kurtarma operasyonu yapılıyor.

Bu tür meselelerde, ideolojik saplantısı olan ya da şartlanmış, düşünme yeteneğini kaybetmiş, bir de ahlâkî değer kabul etmez olmuş insanları anlamaya çalışıyorum. Amma şu devletin üst düzeylerinde sorumlu olan insanları anlamada zorlandığımı itiraf ediyorum. Eğer devlet ailenin yozlaştığını ve rayından çıktığını tesbit edip aileyi korumak için bakanlık kurdu ise öncelikle bunu, sorumluların ciddiyetle kabul etmeleri gerekir. Meseleyi ciddiyetle kabul ile beraber, temeli dinamitlenen aileyi toparlamak için yeniden ihya hareketi başlatmak, elbet sorumluların görevidir. Bu kadar önemli konu üzerine gidilmiyorsa bir sıkıntı var demektir.

Sıkıntının başında, sorumlu makamlardaki insanlarımızın buna hazır olmadıklarıdır. Ya da “Toplumun aile düzenini kurcalamayın” baskısı söz konusudur. Sebep her ne olursa olsun, bugün toplum, çılgın bir uçuruma doğru itilmektedir. Toplumumuz soyu sopu ve nesebi belli olmayan bir karmaşaya kurban gitmekle karşı karşıyadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu karmaşayı önleme makamındadır. Görevini eğitim ile gerçekleştirme zorundadır. Yoksa şiddete karşı şiddet göstererek önleme iddiası iflas etmiştir. Birileri, hak ile hukuk ile ve kanun ile uzak yakın alakası olmayan ilkel bir anlayışla çözüm arar. Aralarında, geçimsizlik baş gösteren karı kocanın ifadelerini bile alınmadan kocaya haksız yere bedel ödetiliyor. “Altı ay evine beş yüz metreden daha yakın yaklaşmama” cezası” veriliyor! Aklı, vidanı, itibarı, insanî hakları olan her kes düşünsün. Neden kocaya, böyle bir ceza veriliyor?

Karı koca ikisi de insandır, ikisi de karşılıklı yanlış yapma riski ile karşı karşıyadırlar. Fakat ikisinin de aile sorumlulukları eşit değerdedir. Kadın olsun, koca olsun yanlış ya da haksızlık yaparsa şiddete başvurmaları gerekmez. Aileyi huzurla devam ettirmek için özveride bulunmaları insan olma değerlerinin gereğidir. Bu yetmediğinde, aile birliğini sürdürmek için devletin çeşitli kurumları vardır. Dolaylı ya da direkt bunları barıştırmaları hem hukukî ve hem de vicdanî sorumlulukları icabıdır. Ayni zamanda karı koca arasını bulmak ve barışı sağlamak medeniyet meselesidir. Bireyini mutlu edemeyen devlet, aile yuvasını koruyamaz ve aileyi de mutlu edemez. Ailesi mutlu olmayan toplum da mutlu olamaz.

Canlı varlıklar içinde yetiştirilmesi en zor olanı insandır. İnsanın eğitilmesi, bakımı ve yetiştirilmesi ana karnında başlar. İnsan fıtratına mütenasip yetiştirilmediği takdirde yırtıcı canavarlardan daha zararlı olur. Aslan, kaplan, sırtlan bir sürüden karnını doyuracak bir av yakalar, ötekiler onu ilgilendirmez. Amma zulmedilen ve şiddete maruz kalan insan bir canlı ile yetinmiyor, çok cana kıyıyor ve katliam yapıyor. Ocaklar yıkıyor, aileleri viraneye çeviriyor. Haksızlığa maruz kalan insan öfke seli halinde kasvetli akışını sürdürür ve her tarafı tarumar eder. Peşinden nice harabeler bırakır, sonunda öfke biter, insan canavarı da çöker.

Bu felaketi önlemenin çareleri vardır. İnsana, fıtratına uygun eğitim verilmelidir. Fıtrata uygun eğimi olmayan insan evrensel kurallara uyum sağlayamaz, sosyal ilişkilerde denge kuramaz. Yaşadıkça çevre ile kavga yapmaktan kendini alamaz. Fıtratına uygun eğitimin maya tutması için medeni bir ortamda yetişmelidir. Medenî ve örnek aile ortamında kendini bulmalıdır. Ruhen özgür olmalı ve her halükârda şiddet batağına batmamalıdır. Güvenli bir hayat içinde gelişmelidir. Nefsanî duygu ve düşünceleri aşacak kalitede eğitim almalıdır. Adalet, muhabbet ve sadakat ehli olmalıdır. İnsana ve insan haklarına saygıda kusur etmemelidir. Güvenli hayatın, dengeli paylaşımın taraftarı olmalı ve kalben eğitilmiş olması gereklidir. Kısacası, insana, insan gözü ile bakacak insan niteliği taşımalıdır.

Bu çok önemli ve hayatî eğitim görevi, tümü ile devlete ait bir görevdir. Lokal, yüzeysel ve mesnetsiz kararlarla yapılan uğraşı bu toplumun dertlerine deva olmaz, olmuyor!

Esasında bu hizmet için Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri, Kültür ve Ekonomi Bakanlıkları koordinasyonu çok önemli ve tarihî bir gelişmeye vesile olur. Bu iş, “zirvede” verilecek karara bağlıdır, kanaatindeyim. Esselamu aleykum

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.