islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5559
EURO
34,8662
ALTIN
2.425,23
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Sorunun Tespiti ve Çözüm Yöntemi Üzerine…

Sorunun Tespiti ve Çözüm Yöntemi Üzerine…
27 Mayıs 2022 12:00
A+
A-

Post modern felsefe ve onun uzanımı olan sosyal gerçeklik, kültürel parçalanmayı beraberinde getirdiği için kişiler sorunu teşhis ve tedavi konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. Bunun temel sebebi ise; algı, duygu ve bilgi arasındaki bağı doğru kuramamadır. İnsan, kendi gerçekliğinin dışına çıkamadığı sürece nelerin olup bittiği konusunda bir karmaşa yaşamaktadır. Meseleye hangi çerçeve içinden bakacağı konusunda da kafalar karışık hale gelmiştir. Hatta ciddi bir kurnazlık emaresi olarak; kişiler, verecekleri tepkiyi meşrulaştırmak için ince bir hamle ile ortaya çıkan durumu kendi lehlerine çevirebilecek bir zeminden ve yöntemden hareketle eleştiriye tabi kılmaktadırlar. Bu da meselenin üstünün örtülmesini beraberinde getirmektedir.

Sorunu doğru tespit edebilmek için önceliğimiz; sorunun doğduğu zemin ve hangi şartlar muvacehesinde gerçekleştiğini tespit etmektir. Sorun doğru tespit edildiğinde çözümü konusunda da doğru yöntem hangisidir sorusunu sormalı ve sorunu çözüme kavuşturacak yöntemin de sorun ile ilişkili bir bakışa sahip olması gerektiğini bir ön kabul olarak görmeliyiz…

Temelde sorunu taca atmak gibi durum ve algı ile doluyuz. Bu da sorunu içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Sorun orada bize göz kırparken, biz sorunu örtmeye ve gözlerden ırak tutmaya çalışıyoruz. Bu da sorunu sorunsal hale getirerek çözülemez olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Ya da sorun yüzünden hiç alakası olmayan geçmiş ve geçmişte yararlı olmuş düşünce ve inançlara suç atılmaktadır. Hâlbuki modern sorunlar, modern düşüncenin ve kültürün ürünüdürler. Bu temel gerçeği görmezden gelebilmek için sürekli propaganda aracılığı ile geçmiş eleştiriye tabi kılınmakta ve olmayan şey ile suçlanmaktadır. Bugün din kaynaklı bir sorun olamaz! Din hayatı belirleyen bir pozisyonu kaybetti. Ama her sorunda din ve dine ait şeyler suçlanmaktadır. Bu da sorunun kaynağının tespitinde karanlık noktalar oluşturmakta ve zorlaştırmaktadır.

Bugün yaşadığımız birçok sorun cumhuriyet kurulurken taşıdığı sorunlardır. O yüzden cumhuriyet değerleri diye meşrulaştırılan şeyin kendisinin bizatihi bir sorun olduğunu anlamadan, idrak etmeden, sorunların çözümünü bulmak zorlaşır.  Yüz yıla yakın bir egemenlik idaresi söz konusu olmasına rağmen halen ülkemizde var olan sorunlara Osmanlı ve dini düşüncenin kendisinin sorumlu tutulması bir akıl tutulmasıdır. Ama zaten akıl tutulması, modern düşüncenin bizatihi kendisinden neşet etmektedir. Aklını kullan derken kastedilen tek şey var: ‘sana sunduğumuz şeyi kabul et yoksa akılsız kalırsın’. Bu tehdit çoğu kez iş görmektedir.

Modernleşmenin kendisinden çok ortaya çıkardığı sorunlar ve bu sorunların yozlaştırıcı özelliğini dikkate almadan salt modernleşme üzerine felsefi mülahazalar yapmak da pek işe yarar görünmüyor.  Tıpkı cumhuriyet ve onun ürettiği sorunları göz ardı ederken takındığımız tavır gibi… İnsan hakları, özgürlük, demokrasi vurgusu ve hukukun eşitliği vesaire üzerinden bir sosyal gerçekliği inşa ederken, geçmiş bir sosyal gerçekliği de yok etmekteydi. Eski sosyal gerçekliğin üzerine bina edildiği kültürel doku İslam’a nispet edilen kültürel öğeler tarafından inşa edilmişti. Bin beş yüz yıl yaşayan bu sosyal gerçeklik, yeni zemine ve zamana uymaz diyerek ortadan kaldırıldı. Bu ortadan kaldırma ise hile, oyun ve aldatmalar üzerinden gerçekleşti, güç ve baskı kullanıldı. Yeni sosyal gerçeklik ise sancılı başladı. Ve sürekli yeni sorunlar üretti. Hem kendi sosyal gerçekliğini üretirken yeni sorunlar üretti. Hem de yaşayan sosyal gerçekliği ortadan kaldırırken sorunlara neden oldu. Maalesef bu durum göz ardı edildiğinden bugün mevcut sorunlara yönelik çözüm arayışları işe yaramamaktadır.

Müslümanların içinde yer aldığı vasatı dikkate aldığımızda ciddi sorunlar yumağı içinde varlık kazandıkları açıktır. Özgüven bunalımı yanında, neyin neye tekabül ettiği konusunda sorunlar yaşarken, meseleleri tahlil ve tahkik edecekleri kendilerine ait bakışa sahip olmamaları en büyük sorundur. İslam ile düşünce üzerinden bağ kurma zeminleri çok zayıf olan Müslümanların, kendi bilgi sistemlerine dair yakıcı bir sorun yaşamaktadırlar. Eğitim ve öğretimin kesintiye uğraması ve yeni bir öğretim ve bu öğretime dayalı bir ‘eğitim olmayan eğitim’ ile haşır neşir olmaları bizatihi sorunun kendisi olmaktadır. Müslümanların ahvaline yönelik yapılan eleştirilerin tümü aslında kendi ahlaki yapılarına sahip olamayışlarına yönelik bir eleştiridir. Ama bu eleştirin haklı bir tarafı yok! Çünkü Müslümanlar kendi düşünce ve kültürleri ile birebir ve aracısız bulaşamamaktadır. Bilakis yeni kültürün ve sosyal gerçekliğin sunduğu şeylere tabi olunca bu sefer Müslümanlıkları üzerinden eleştirilmektedirler. Bu da sorunu çetrefil kılmaktan öte bir işe yaramamaktadır.

Ahlaki çürümenin Müslümanların ahlaki yapısını da çürütmesi üzerinden salt Müslümanlara yönelik bir ahlak eleştirisi de pek işlevsel görünmüyor. Çünkü ahlaki zemin bütünüyle çökmüştür. Hukuk, ahlaki zemini işaret etmez! Hukuk ve ahlak arasındaki derin fay hattını oluşturan bu modern hukuk sistemi, bizatihi suçludur. İşte bu hukuk sistemi üzerinden Müslüman ahlakına yönelik bir eleştirinin karşılığı bulunamaz! Elbette ki Müslüman ahlakına yönelik eleştiri yapılmalı, ancak bu eleştiri Müslüman ahlakının kendi umdeleri ve inançları üzerinden yapılmalıdır.

Meseleleri kökten ele alarak sorunun kaynağına ulaşmadan çözüme ulaşmak ve çözümü sağlayacak bakışa sahip olmak zor görünüyor. Müslüman olarak elbette ki inanç ve iman ilkelerimizi yeniden gözen geçirmeli değil, yeniden ele alarak uygulamaya matuf bir iradeyi öne çıkarmalıyız…

İçinde var olduğumuz kültürün bizi biz olmaktan çıkardığının farkındalığına ve bilincine sahip olmak çıkış noktası için elzem olandır. İslam ve tarihsel sürekliliği bağlamında da yeni bir bakışa ihtiyaç vardır. Oryantalist yaklaşım üzerinden geliştirilen İslam düşüncesi tartışmalarının ve önerilerinin bir karşılığı yoktur. Olan karşılık ise bir çürüme ve yozlaşmaya delalet etmektedir.

İrade, sil baştan her şeyi yeniden konuşmak ve kendi tarihsel gerçekliğimizle buluşarak, hesaplaşarak ve yol açarak yeni durumu analiz etmek ve tartışmak üzere olmalıdır. Arı duru olmadan ve saflaşmadan düşünce ile sahih ve sahici bir bağ kurulamaz. Ki, bir çıkış yolu bulunsun ve bu çıkış yolu Müslümanlığımızla kendimiz arasında bir irtibat noktası oluştursun…

Abdulaziz Tantik

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.