islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2398
EURO
37,6309
ALTIN
2.920,13
BIST
9.109,34
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Parçalı Bulutlu
26°C
Salı Az Bulutlu
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
26°C
Perşembe Az Bulutlu
26°C

Sosyal Adalet İçin Neden Zekât Sistemine Müracaat Etmiyoruz?

Sosyal Adalet İçin Neden Zekât Sistemine Müracaat Etmiyoruz?
25 Temmuz 2019 11:02
A+
A-

Avrupa’da Gelir Dağılımı Eşitsizliğinde 2. Sıradayız

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı 2017 yılına ait Gelir ve Hayat Şartları Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye 34 Avrupa ülkesi içerisinde, gelir dağılımı eşitsizliğinde Sırbistan’dan sonra ikinci sırada bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre 2017’de Türkiye’de “son yüzde 20” olarak adlandırılan en zengin kesim, gelirin yüzde 47,4’ünü alıyor. “Dördüncü yüzde 20”lik kesim gelirin yüzde 20,9’unu alırken “üçüncü yüzde 20” grubu gelirin yüzde 14,8’ini alıyor. “İkinci yüzde 20”nin payı yüzde 10,7 iken en yoksul kesim olan “ilk yüzde 20”nin aldığı miktar toplam gelirin yüzde 6,3’ü. En yoksul yüzde 40’lık kesime toplam gelirden düşen pay sadece yüzde 17.

Sosyal Adalet İçin Neden Zekât Sistemine Müracaat Etmiyoruz?

Zekât kurumunun toplumda sosyal adalet, kalkınma, refah, huzur, birlik, kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma gibi birçok manevî, toplumsal ve iktisadî işlevi bulunmaktadır. Gelir dağılımı eşitliği yani sosyal adalet açısından zekât, sosyal içerikli bir vergidir. Çünkü zenginlerden (üst gelir gruplarından) başta fakirler olmak üzere değişik muhtaç sosyal gruplara (alt gelir gruplarına) doğru gerçekleşen bu sosyal transfer sayesinde, toplumda sosyal adalet sağlanabilmektedir.

Zenginliğin sadece bazı kişilerin elinde toplanmasına fırsat veren ve kamusal sosyal transferleri arka plana atan piyasa odaklı liberal ekonomik model, İslâm’ın sosyal ilkelerine göre sakıncalıdır. Zekât kurumu, kamusal sosyal transferleri ön planda tuttuğu için, mal ve mülkün (gelirlerin) sadece bazı kişilerin elinde toplanmasına fırsat vermemektedir. Kur’an, servetin ve ekonomik gücün insanlar üzerinde bir sömürü aracı olarak kullanılmasını yasaklamaktadır.

Bundan dolayıdır ki elde edilen gelirlerin, sosyal adalet ilkelerine göre muhtaçlara ve alt gelir gruplarına aktarılması gerekmektedir. Aşağıdaki âyet, her ne kadar savaşsız elde edilen ganimet (fey) ile ilgili ise de dağıtım açısından zekâtın fonksiyonu ile hemen aynı konumdadır.

“Allah’ın o şehir halkının (malından), Resulüne fey olarak verdiği, artık Allah’ın, Resulünün, ona yakınlığı olanların, yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmışlarındır. (Bu) içinizden zengin olanların arasında elden ele dolaşan bir mal (ve dolayısıyla gelir dağılımında eşitsizlik) olmaması içindir. Ve Resul, size ne verdiyse o zaman onu alın. Ve o, sizi neden yasakladı ise bu durumda ondan vazgeçin. Allah’a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, azabı şiddetli olandır.” (Haşr: 7).

Şu veya bu şekilde biriken veya elde edilen servetin, bir başka ifadeyle tedavülde olan malların, fey gelirlerinin, savaşta kazanılan ganimetlerin ve(ya) halk arasında geçerli olan değerli şeylerin sadece zenginler arasında dönen bir meta olmaması ve sosyal adaletsizliğe sebep teşkil etmemesi için, peygamber olmanın yanında bir devlet başkanı olan Resulünün servetin dağıtımına yönelik önerileri, Müslüman yöneticilerin dikkate almaları gereken bir sosyal politika konusudur.

İslâm tarihinde Müslümanlar tarafından oluşturulan birçok devlet modelinde, zekât gelirlerinin bütünü kamusal sosyal transferlere dönüştürülmüş ve yoksulların yararına işletilmiştir. Bir başka ifadeyle zekât kurumu, yoksulların ve muhtaçların sosyo-ekonomik durumlarını iyileştirerek, hem yoksullukla mücadelede, hem de sosyal adaleti ve dengeyi sağlamada önemli bir işlev görmüştür. Asr-ı saadette zekât kurumu, daha çok devlet aracılığı ile işletilmiştir.

Müslüman Yöneticiler Yoksullar Adına Zekât Toplam Yetkisine Sahiptir

Hem teorik, hem de pratik boyutuyla zekât (zorunlu sadaka), aslında ne tesadüfî, ne de bir defalık olarak yapılan bir yardım biçimidir. Zekât, zengin Müslümanların düzenli olarak verdiği (vermesi gereken) bir nevi mecburî sosyal vergidir. Zekât sisteminin düzeninde zengin Müslümanların hangi varlıklarından yüzde kaç olarak kime verecekleri Kuran-ı Kerim ve Sünnette belirlenmiştir.

Zekât, zengin Müslümanlarca sürekli olarak, yani her hicrî yılın belirli bir zaman diliminde sosyal adaletin tesisine yönelik yapılan (yapılması gereken) maddî bir katkıdır. Müslümanlar, zekât verme yükümlülüklerini, zengin oldukları sürece, acıma ve merhamet gibi vicdanî duyguların ötesinde zekâtı toplamak ve muhtaç kişilere dağıtmakla yükümlü olan (İslâmî) devlete (devletin ilgili kurumuna/beytülmale) yerine getirmek zorundadır.

Kur’an, Müslüman toplumların Müslüman yöneticilerine, sosyal adaletin temini için zekât toplama yetkisi vermiştir. Buna bağlı olarak kendilerine âyetle verilmiş olan bu yetkiyi Müslüman yöneticiler, sosyo-ekonomik tedbirler açısından ihtiyaç duydukları sürece kullanma hakkına sahiptir. Yoksulluğun yaygın olduğu dönemlerde Müslüman yöneticiler, bu yetkilerini kullanmadıklarında özellikle muhtaçların hakkını koruyamayacaklarından dolayı vebal altına girmektedir.

Ezcümle

Müslümanların yaşadığı ülkelerde gelir dağılımı eşitsizliği diğer Müslüman olmayan ülkelere göre çok geride seyrediyorsa bunun bir sebebi de toplumsal boyutuyla ihtiyaç olduğu halde zekât toplama yetkisini kullanmayan Müslüman yöneticilerin İslâm’ın zekât gibi sosyal adalet mekanizmalarının varlığından bîhaber olmalarından kaynaklanmaktadır.

Yoksa haberleri olduğu halde bunu laiklik gibi engelleyici sebeplerden ötürü hayata mı geçirememektedir? Öyle ise laikliğe dokunmayalım ve sosyal adaletsizlik içinde yoksulluğun kalıcılığına razı olup değil Avrupa’da dünyada gelir dağılımı eşitsizliğinde en kötü ülkeler arasında yer alalım. Buna gönlünüz razı mı?

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.