islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3695
EURO
35,0258
ALTIN
2.325,72
BIST
9.120,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Sosyal Hayatımızın Bütün Kesimlerinde Dürüstlük Kayboldu

Sosyal Hayatımızın Bütün Kesimlerinde Dürüstlük Kayboldu

Sahte Engelli Raporu Hazırlayan Çete Bir İhbar Üzerine Ortaya Çıktı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturması kapsamında, İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin, bir hastanede memur, güvenlikçi, hasta bakıcı ve kayıt personelinin de aralarında bulunduğu zanlıların, hastaneye tedavi amaçlı gelen vatandaşları sahte epikriz raporlarıyla sağlık kuruluna sokarak, engelli raporu çıkartmasıyla ilgili çalışmaları sürüyor. Ankara’da, usulsüz şekilde engelli raporu çıkartılmasını sağladığı belirlenen suç örgütünün, rapor başına ortalama 20 bin lira aldıkları, bugüne kadar 10 milyon liranın üzerinde haksız kazanç elde ettiği değerlendirildi. Bu çerçevede, hastane personeli ile usulsüz şekilde rapor temin eden vatandaşların da aralarında bulunduğu 106 şüpheli, düzenlenen operasyonlarda gözaltına alındı. Suç örgütünün elebaşları hastanenin eski özel güvenlik görevlileri olduğu tespit edildi. Suç örgütünün deşifre edilmesini sağlayan soruşturmanın ise sahte rapor alan bir kişinin, daha sonra bundan pişmanlık duyarak Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına durumu ihbar etmesiyle başladığı öğrenildi.

Sosyal Hayatımızın Bütün Kesimlerinde Dürüstlük Kayboldu

Değerli Okuyucularım;

Mezkûr haberi okuyunca, yorumumu nereden nasıl başlayacağıma bir türlü karar veremedim. 2005 tarihli Engelliler Kanunu’nun hazırlanmasında bizim de emeğimizin olduğunu bilen bilir. Buradaki maksatlardan birisi, özellikle işgücü niteliği taşıyan fakat işsiz olan engelli vatandaşlarımıza geçici bir süre için (istihdama kavuşturulmalarına kadar) engellilik düzeylerine göre maaş bağlayarak, (ileri derecede) yoksul olmamalarını sağlamaktı. Yani engelli olmayanların böyle bir hakkı elde etmeleri, normal şartlarda mümkün değildir. Tabiî anormal yani kural dışı durumlarda kişinin bu hakkı istismar etme riski söz konusu olabilir ama birçok kurum ve dürüst sağlık görevlisinden oluşan bir sağlık sisteminde bunun gerçekleştirilmesi hayli güçtür. Yanılmışım.

İşin içinde bu suçun örgütlü bir şekilde gerçekleşmesi için, suça bilinçli olarak şu veya bu şekilde katkıda bulunan 100’ün üzerinde hastane personeli ile sözde “engelli” vatandaşlarımız var. Bu suçu yıllardan beri organizeli bir şekilde yürüten şebeke üyeleri, nasıl oluyor da hastaneye gelen vatandaşları hak etmedikleri halde para karşılığında sahte engelli raporu almayı ikna edebiliyor? Veren memnun, alan memnun. Ne örgüt üyelerinden, ne de sahte rapor alanlardan birisi yaptıklarının sosyal ve manevî sorumluluğunun getirdiği vebali hatırlıyor. Vicdanlar körelmiş, hak Hukuk bilinci kaybolmuş, dürüstlük elden gitmiş. Kanunları istismar ederek, devleti dolandırmanın malî yükü kimin umurunda? Demek içlerinden birisi vicdan azabı duyup ihbarda bulunmamış olsaydı bu sömürü, kolektif olarak daha yıllarca devam edecekti.

Sosyal Hayatımızda Dürüstlüğü Hâkim Kılamadık

Peki, nasıl oluyor da evrakta sahtekârlık, devleti dolandırmak gibi ağır suçlar topluca işlenebiliyor? Neden sosyal sistemde yer alan Allah’ın tek bir kulu, yapılan veya teklif edilen işlemin suç/günah olduğunu söylemez, yapılanları bildiği halde bir vatandaşlık görevi olarak ilgili kurumlara bildiride bulunmaz? Halbuki 15 Temmuz sonrası silahlı bir terör örgütüne mensup olabilir zannıyla binlerce sivil vatandaş, doğru/yanlış ihbar üzerine tutuklanmış olan bir ülkede yaşamıyor muyuz? Peki devleti zekice tasarlanmış örgütlü sahtekârlıklarla dolandıran ve sağlık sisteminin işleyişini tahrip eden zanlılara karşı neden aynı sivil duyarlılığı göstermiyoruz? Sosyal hakların suiistimalini esas alan ve dolayısıyla bu yöntemle devletin işlevselliğini yok etmeye yönelik bu gibi sivil örgütleri, silahlı terör örgütlerinden daha az tehlikeli olduğu düşünülerek mi hafife alınıyor?

Sosyal hayatımızın bütün kesimlerinde görülen ahlâk erozyonu, geleceğimizin en büyük tehlikesidir. Silahlı terör örgütlerinin yapamayacağını tedricî de olsa sosyal bünyemizdeki ahlâkî bozulmalar yapacak güçtedir. Toplum hayatında, iş dünyasında ve kamu kurumlarında şu veya bu şekilde yer alan vatandaşlarımızın ruh dünyalarındaki menfi değişime bağlı olarak söz, tutum ve davranışlarında doğruluktan ayrılmaları, her türlü kötülüğe meyilli olmaları kadar tehlikeli ne olabilir ki? Ahlâkî meziyetlerin başında dürüstlük gelir. Dürüstlük olursa toplum üyelerinde, diğer meseleler de kendi kendine halledilebilir. Ama siz dünyanın en gösterişli hastanelerini de yapsanız insanlarımızın güzel ahlâkını yerle bir eden maneviyattan uzak taklitçi sosyal ve iktisadî modelleri, Müslüman toplumun bir parçasıymış gibi yıllarca ve ısrarla sunarsanız, olacağı budur derim.

Biz ehveni şer diye diye komünizmin yerine başka bir materyalist modeli olan kapitalizmi benimser konuma geldik. Komünizm, insan haklarına saygısızlıktan ve inançsızlıktan yıkıldı. Sosyal kanunlarla estetik görüntüsüne yatırım yapılan kapitalizm ise, ahlâksızlıktan yıkılma akıbetine doğru yürümektedir. Ne var ki yıkılma sürecinde insanımız da dürüstsüzlükten dolayı bütün manevî değerlerini kaybetmek üzere. Bizde kapitalizm, maddî kalkınmamızı sağlayacak iktisadî bir karakter iktisap edemediği gibi kanser hücreleri gibi yayılarak, toplumumuzun ahlâk yapısını da meflûç hâle getirdi.

Kişiler arası dürüstlük de gitti doğruluk da. Kimse kimseye güvenmediği gibi vatandaşların devlet kurumlarına karşı güveni de kayboldu. Ama ne var ki ortak suç işlemede bazı insanlar birbirlerine güvenmeleri ve devlete karşı kolektif olarak suç işlemeleri bu ortamda mümkün olabilmektedir. Devlete karşı dürüstsüzlüğün varlığını ispatlamanın en iyi yollarından biri, kişilerin, kamu düzenini bozan eylemlere girişerek, kanunlara ve dolayısıyla devlete sadakat göstermemesidir. Bazı şeyler, iyi gitmiyor. Ama tam olarak fark edilmese bile iyi gitmeyenlerin başında toplumsal ahlâk yapımızın tahribata uğraması gelmektedir. Bundan dindarlığımız da zarar görüyor.

Ezcümle

Sosyal siyasetin bir parçası olan engelli dostu politikaların konusu, engellilere bazı sosyal haklar vermektir. Engellilerin bu haklara kavuşabilmelerinin yolunu açarken, hak sahibi olmayanların da bu haklardan uzak tutulmamaları gerekir. Bunun için denetim şart. Ama yeterli değil. Hükümete danışmanlık yaptığım yıllarda ısrarla maneviyat ekseninde sosyal siyasetin önemine vurgu yaptım, “manevî sosyal hizmetler” ve “işyerinde maneviyat” gibi kavramlar ekseninde çalışmalar yaptım ta ki sosyal politikaların muhatabı olan insanlarımız manevî şuur ile dürüstlük gibi güzel ahlâk kuralları benimseyerek günlük hayatlarında uygulasın. Sosyal hayat/sistem ve maneviyat (iman) arasındaki sağlıklı bağ, Kur’ân ve Sünnet ekseninde oluşacak derin düşünce ile kurulur. Bu düşünceyi sistemli bir şekilde akademik ve siyasî yönüyle de yeterince geliştirmediğimiz için, sosyal hayatımızın bütün kesimlerine dürüstlüğü hâkim kılamadık.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.