islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3863
EURO
34,7722
ALTIN
2.405,67
BIST
10.195,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cuma Yağmurlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C

SÜLEYMANİYE CAMİİNE TAYİNİM- İLK HUTBELERİM VE ETKİLERİ

SÜLEYMANİYE CAMİİNE TAYİNİM- İLK HUTBELERİM VE ETKİLERİ
2 Temmuz 2023 12:00
A+
A-

Süleymaniye Camii Hatipliğine  Tayin Ediliş Maceram

İmam – Hatipliğine değil de Hatipliğine deyişimin köklü bir sebebi var. 1970 Ocak ayının 5-19 günleri arasında hatiplik imtihanına girdim ve başarılı olarak Hatip tayin edildim.

O yıllarda İstanbul’umuzun Sultanahmet, Yeni Cami, Eyüp ve Süleymaniye Camii gibi salâtin camilerinde hatiplik kadroları vardı. Bilemediğimiz ama şimdilerde tahmin edebildiğimiz bir sebeple 1971 yılının ikinci yarısında kaldırıldı.

Diğer camilerin vakfiyelerini bilmiyorum ama Süleymaniye Külli yesi / Camisi vakfiyesinde hatiplik kadrosu vardır. Hatibin vasıfları da -sadeleştirilmiş şekliyle- şöylece açıklanmıştır:

Süleymaniye Külliyesi Vakfiyesinde Hatibin Vasıfları ve Yevmiyesi

“Saadet nurları saçan Süleymaniye Camisine faziletli, kâmil, müttakî, şahsiyetli, salih, şerîati bilir, samimi dindar, vakarlı, ahlâklı ve kıraat ilminde mahir olup hutbe hazırlayıp sunabilen, etkili anlatımda bulunabilen, imamlığın fikhî kurallarını bilen, hafız ve ehl-i Kurân olan, sesi sadası hoş, zahid, âbid ve takva sahibi kişi HATİB olsun.

Cumalar ve bayramlarda minbere çıkıp halkın önünde güncel konularda edebi bir dille hutbeler okusun. Cuma ve bayram namazında Müslümanlara; aralarında öncü görüldüğü Müvahhit topluluğa huzur, huşu ve tadil-i erkân ile imamlık yapsın.

Dinimizce kabul edilebilir bir özrü ve görev yapmasını engelleyen kuvvetli manii olmadan vazifesini terk etmesin ve Cumaları vekile kıldırmasın.

Günlüğü de 30 Akçe olsun.” [1]

1969 yılı Sonuydu

Dört yıllık orta kısmını okul dışından bitirdiğim ve ana yaşımı (1945) iki yaş küçülterek üç yıllık lise kısmına girdiğim İstanbul İmam Hatip Okulu’ndan Haziran döneminde birincilikle mezun olmuştum.

Mezuniyetlerim

O yıllarda yedi yıllık İmam-Hatip Okulu mezunları doğrudan üniversiteye giremiyordu. Bunun için Eylül döneminde fark derslerini vererek Eyüp lisesinden mezuniyet diploması aldım. İmam Hatip diplomasıyla dört yıllık İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne imtihanla ve birincilikle girerken lise diplomasıyla da üniversite imtihanlarında başarılı olarak 14 Ekim 1969 tarihinde İstanbul Hukuk Fakültesine kayıt yaptırmıştım.

Kendi açımdan tevazuu değil de hakikati konuşturacak olursam, benim aldığım maaş bir iki akçeydi ama vasıfların büyük çoğunluğuna sahiptim. Bütün nimetler Rabbimizdendir.

24 Yaşında Dört Çocuk Babasıydım

Kasımpaşa’da oturuyorduk. İmam Hatip’te talebe iken babamın, tarihi mimarisine bağlı olmaksızın yeniden inşa ettirdiği Kadımehmet Camisinde resmî, ama kadrosuz imamlık yapıyordum.

10 çocuk babası olan pederim Faik Efendi, çocukları arasında hoca olacaklara yaptığı vaadi çizgisinde, bana ölümünden önce yaptırdığı caminin yanı başında 6 daireli bir ev yaptırmıştı. Bu sebeple babamın camiinde İmam Hatipliğimi sürdürmenin dışında bir düşüncem yoktu.

Vaazları ve Münazara Ekibinde Yer Alışıyla Bilinen Bir  Talebeydim

İmam Hatip Okulunda lise talebesi iken, okul adına kandil gecelerinde Eyüp Camii gibi salâtin camilerinde yapılan programlarda ben konuşur, vaaz ederdim. Daha da önemlisi Yeşilay’ın düzenlediği liselerarası münazaralarda okulumuzu Mehmet Ali Şahin ve Numan Güzey ile birlikte bendeniz temsil ediyordum. Okulumuz şampiyon olurken ben de ferdi birinci olmuştum. Hulâsa İmam Hatibin benden önceki mezunları arasında tanınıyordum. Sesim davudi idi. Hitabetimin de etkili ve güçlü olduğu söylenirdi.

Burada duralım, hatıratımızı okuyacak kişileri kibirli olduğumuz şeklinde bir yargıya düşürmeden mesajımızı verelim.

Bütün Nimetler Mevlamızdandır

Bütün nimetler Mevlâmızdandır. Bize düşen büyüklük davası ve üstünlük iddiası değil, hamd ve senamızı artırmaktır. Genç yaşlarda bu irfana erdirildiğim için hayatım boyunca –bazı kişileri takdir ettiysem de- hiç kimseyi gereğinden fazla yüceltmedim. Hiç kimseyi de aşağılık görmedim. İnsanlar katında büyürken Allah katında küçülmekten de hep Rabbimize sığındım.

Sevk-i Kaderle Beyazıt’taki Beyazsaraya/Kitapçılar Çarşısına Gittim

1969 Aralık ayının sonlarıydı. Bir gün sevk-i kaderle olacak Beyazıt’ta, Beyazsaraydaki Kitapçılar çarşısına gitmiştim. İstanbul İmam- Hatip Okulu mezunları cemiyetinin ve yayınladıkları Tohum dergisinin merkezi oradaydı. Merkeze gittiğimde pek de tanımadığım kardeşimiz Ömer Öz top’un yakın ilgisini gördüm.

Rahmetli Ömer Öztop

Ömer kardeşim bana Süleymaniye Camii Hatibi olduğunu, Adapazarı İmam Hatip Okulu meslek dersleri stajiyer öğretmenliğine tayin edildiği için görevden ayrılacağını, kendisinin büyük gayretlerle oluşturduğu Cuma cemaatini benim koruyup artırabileceğimi beyanla Süleymaniye Camii hatipliğine talip olmamı ısrarla istedi.

Eminönü Yeni Cami’de hatipliği ile tanınmakta olan İlyas Atik vesilesiyle gönlümde nedense Yeni Cami hatipliği var gibiydi.

Burada merhum Ömer kardeşimi rahmetle yâd etmek istiyorum. Ömer benim yaşımdaydı. Gencecik yaşta olmasına rağmen, bir dâva adamı şuuruyla hareket ederek kendisinden daha da başarılı olabileceğine inandığı bir kardeşini yürekten teşvik ediyordu. Üzerimde oluşturduğu derin fakat tatlı baskı ile beni ikna etti. Beraberce İstanbul Müftülüğü binasının giriş katında olan Eminönü Müftülüğüne giderek başvurumuzu yaptık.

Başvuranlar arasında Numan Güzey, Zekeriya Beyaz, Sadık Albayrak, Mustafa Lütfi Yılmaz ve çok daha sonraları İstanbul Müftüsü olacak Mustafa Çağırıcı da vardı.

Hatiplik İmtihanı Ciddi ve Seviyeliydi

Hatırladığıma göre toplamda 22 kişiydik. İmtihan günü gelip çatınca imtihanın vaaz hocalığı imtihanı gibi olacağı anlaşıldı. İmtihanın yazılı bölümünde, sorular arasında tercüme edilmesi istenen âyet ve hadîs metinleri de vardı. Yalnızca sesine güvenerek başvuruda bulunan bazı cami görevlileri imtihan başlarken ayrıldılar. Sadık Albayrak gibi başvuruda bulunduğu halde imtihana girmeyenler de oldu. Sonuçta 7 kişi ayrıldı ve fiilen 15 kişi imtihanlara girdik. İmtihan 15 gün sürdü.

Kur’ân-ı Kerim’den 9, Akaid’den 7, Fıkıh’tan 8, Hadîs’ten 9, Tefsir’den 9, Siyer’den 5, İslâm Tarihi’nden 9 ve Hutbe’den 10 alarak birinci seçildim.

Hutbe imtihanında adalet konusunda bir hutbe yazmamız, sonra da okumamız istendi.

Kısa ama adalete ilişkin bazı ayetleri içeren bir hutbe yazdım. Bir öl çüde tecrübeli olduğum, İstanbul Türkçesi ve davudi bir sesle hitap edebildiğim için etkili ve başarılı bir şekilde hutbemi sundum.

Ciddi ve tek rakibim benim gibi her dersten geçer üstü not alan Mustafa Çağırıcı idi. Ama o da Hutbe imtihanına gelmedi. Daha sonra niçin gelmediğini sorduğumda evlenmek üzere olduğunu, camiin ise meşrutası olmadığı için vazgeçtiğini söyledi.

Mustafa Çağırıcı en güçlü rakibimdi ama sanırım katılsaydı da kazanabilirdim. Çünkü hafızdım ve İstanbul Türkçesiyle hitabete daha yatkındım. 29 Ocak 1970’de 450 lira maaşla tayinim gerçekleşti.

Aradan 50 yıl geçti. Kur’ânî bilgilerim ve hayati tecrübelerim ışığında inancım odur ki hayatımıza yön veren, Kadîr olan Rabbimizin düzenlediği kaderimizdir. Bunu pek tabii ki sorumsuz olduğumuz bağlamında söylemiyorum. Böylesi bir söylem Kur’ânî dünya görüşümüze aykırılık olur. Evlilik, mesleki yönelişler ve ömür gibi konular kader dairesi içine alınmıştır.

Özgürlüğümüz ve sorumluluğumuz çizilen daire içindeki tercihlerimizdedir.

Rüyamı Hatırlamam

Konuyu kadere bağlamamın bir sebebi var. Hatiplik imtihanına gelirken İstanbul Müftülüğü’nün yanı başındaki Süleymaniye Camii’nin ihtişamıyla karşılaşınca, bir ay kadar önce gördüğüm bir rüyayı hatırladım.

Salih rüyalar nübüvvetten bir cüzdür ve iyi yorumlanabilirse gerçeği yansıtır.

Canlı ve etkili bir rüya idi. Rüyayı hatırlar hatırlamaz, Süleymaniye Camii hatipliğinin bana mukadder kılındığına kani olur gibi olmuştum. Şimdi bu rüya ve öncesine gidelim.

Müritliğim

1965/1966 yılında gördüğüm bir rüya sonrasında Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı hocamıza mürid olmuştum. Hocamız yaklaşık sekiz yıl kadar sonra İstanbul müftüsü olacaktır. Salı geceleri yapılan hatm-i hâce sohbet lerine katılıyordum. Hocamız edip-şair bir insandı, zarifti. İslâmî bilgisi bizleri doyurucuydu. Hadîs kültürü ise daha bir belirgindi.

Hocamız sohbetlerinde Meşayih- i Nakşibendiye’den olan Muhaddis Ahmet Ziyauddin Gümüşhanevî hazretlerinden çok söz eder, Râmûzu’l – Ehadis isimli eserinden de hadisler nakil buyururdu.

Bu sohbetlerin bereketiyle, bendeniz Ahmet Ziyauddin hazretlerine derin bir muhabbet besler olmuştum. Rahmetullahi aleyh, Süleymaniye camii kabristanında medfundur. Burada beni derinden etkileyen ve sevk-i kader konusunda daha bir gerçekçi kılan rüyama ve bu rüya ile alakalı gelişmeye değinmek istiyorum.

Rüyamın Gerçekleşmesi

1969 yılının sonlarıydı. Henüz 25 yaşına girmemiştim. İstanbul Yüksek Enstitüsü’ne ve Hukuk Fakültesi’ne yeni girmiştim. Selefim Ömer Öztop’un ısrarı ve yönlendirmesiyle Süleymaniye Camii Hatipliği imtihanı için başvuruda bulunmadan bir ay kadar önce bir rüya gördüm:

Bahçesi çiçeklerle bezeli bir medresedeyiz, Ahmet Ziyauddin Efendi geliyor, dediler. Baktım nur yüzlü sarıklı bir hoca efendi. Gittim elini öptüm. Bana bir kitabını hediye etti. Ramûz olduğunu tahmin ettiğim için ilk hadisi tedris etmesi ricasında bulundum. Ve uyandım.

Sınav günlerinden birinde imtihana gelirken Yahya Kemal’in ifadesiyle adeta İslâm’ın mabedi olması için yapılmış Süleymaniye Camiini bütün azametiyle karşımda görünce rüyamı hatırladım ve o anda hatipliğin bana müyesser olacağına inandım desem doğruyu söylemiş olurum.

Öyle de oldu.

İl Müftüsü Ali Fikri Yavuz’du

Hatiplik imtihanımız Eminönü Müftülüğü’nce yapılmıştı. İl Müftüsü Ali Fikri Yavuz’du. İmtihana girip de kazanamayan ve benden kendisi lehine çekilmemi isteyen bir aday çevresini harekete geçirerek kendisinin tayin edilmesi için çalışmış ama doğal olarak etkili olamamıştı. Tayin evrakımı imzalatmak üzere Ali Fikri hocanın önüne koyunca tebessüm etti. Sen miydin imtihanı kazanan, niye daha önce bildirmedin, deyiverdi. Allah rahmet eylesin hocamız beni tanımıştı ama şimdilerde ben nasıl tanıştığı mızı hatırlamıyorum.

(DEVAM EDECEK)

MİRATHABER.COM

[1] Değerlendirme: Vasıflar bunlar. Vakfiyeye göre Süleymaniye Külliyesi’nde iki akçe yevmiyeli görevli de olduğuna göre Hatip asgarî ücretin 15 katı yevmiye alıyor demektir.

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.