islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3544
EURO
35,1415
ALTIN
2.301,58
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Sünnet’i İtibarsızlaştıranların Yalanı Ve Utanmazlığı

Sünnet’i İtibarsızlaştıranların Yalanı Ve Utanmazlığı
28 Ekim 2017 06:58
A+
A-

Sosyal medya öyle bir curcuna ki, herkes ipliğini pazara döküyor. Hadisten anlayanlar sahnede yerini alırken, Buhari’nin bir hadisini bile harekesiz okumaktan aciz olanlar da sahne alıyor. Bildiğinden değil, bağımlısı olduğu dâl ve mudıl/sapan ve saptıran birkaç klavye ve ekran hocasının ezberini tekrar ediyor o kadar.

Hadisleri itibarsızlaştırmayı marifet sayan biri: “Rüyamda peygamberimizi gördüm ve hadislerin durumunu sordum. Buhârî ve Müslim dâhil olmak üzere büyük çoğunluğa ‘Bunlar uydurmadır’dedi” diye dalgasını geçiyor.

Fetö lideri Fethullah da, Ravzayı Mutahhara’da Rasulullah’ın kabrini ziyaret ederken güya peygamberimiz tecessüm etmiş ve Fetö hemen “Dünyanın hali ne olacak?” diye sormuş. “Dünyayı bırak da Türkiye’nin kurtuluşunu sana verdim” cevabını almış Rasulullah’tan… “Müjdeler olsun size ki kutlu bir vazife ifa ediyorsunuz” diye haşhâşîlerini motive etmişti gördüğü hanisülasyonla…

Buhari ve Müslim adını duyunca kırmızı görmüş boğa kesilen hadis münkirleri ve itibar cellâtları, bu tür paylaşımları görünce kahkahaya boğulmakta. Ezberlerindeki uydurma hadisleri bahane ederek, hadislere bel altından müstehzi bir eda ile vurmaktalar. Gece gündüz hadis tespiti için o günün şartlarında canhıraş bir şekilde emek sarfeden bu güzide insanlara, -harcanan emeğe zerre kadar saygı duymadan- oturduğu yerde klavye başında alaylı bir üslupla saldırarak, bir hadisi harekesiz okumaktan aciz olan goygoycularını sevindiriyorlar. Bundan nasıl bir haz alıyorlar, onu bilmiyorum ama hadislere saldıranlar, İslam tarihinin ilk dönemlerinde de ortaya çıktı ve tarihin çöplüğünü boyladılar. On bir asır kıpırdayamadılar. Şimdi bir takım çöplük kurtları, oryantalistlerle koordineli bir şekilde çöpten deşeleyip bu konuları servis ettiler. Bazı gafiller de balıklama atlayarak keyfini çıkarıyorlar. Ama bir gün bu anlayış da yine, ya mevta olacak ve çöplüğü boylayacak, ya da Edip Yüksel gibi, tutunabilmek için Amerika’nın yolunu tutacak. Bu Amerika’da ne varsa bütün paralel akımların kurucuları orada. Yarın etrafındakiler, gittikçe azalarak yalnızlaşan, hadis ve sünneti itibarsızlaştıran azgın azınlığa önderlik eden dâl ve mudıllar da Amerika’nın yolunu tutarsa şaşmamalı. Çünkü Fetö’nün yerini doldurmaya yeltenenlerin acı akıbeti böyle oluyor.

Samimi olarak zayıf ve uydurma hadisleri tespit edip seçici olmak başka; Kütüb-ü Sitteyi, tî’ye alarak itibarsızlaştırmak başkadır. Siz Buhari ve Müslim’i, dolayısıyla onların şahsında hadisleri itibarsızlaştırınca cennetteki derecenizin yükseleceğini mi zannediyorsunuz? İyi ki bütün ihtilafların gün yüzüne çıkacağı bir gün var. Ortak akla meydan okuyan azgın azınlık, o gün traşını görecektir. İlkel hurafe ve bidat üretenlerle, çağdaş hurafe ve bidat üretenlerin bir farkının olmadığı görülecektir inşallah o günde…

Şimdilerde biri de çıktı ve ümmetin değerlerine savaş açtığı Dırar mescidinde okuduğu hutbesinde söyle höykürdü: “Sözlerine ‘Allah Rasûlü dedi ki’ diye başlayanlar, en büyük şaibeyi bulaştıranlardır. O demedi… Duydun mu? Yok. Ondan duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı duyanı duyandan duydun mu? Yok. Zaten rivayet zincirinde en az beş adam var. Eğer bu haberi Ahmet b. Hanbel rivayet edecekse yedi oluyor. Eğer Buhari rivayet edecekse sekiz oluyor. Daha başkası rivayet edecekse dokuz, on, onbir, oniki kişi rivayet etmiş oluyor. Allahtan kork yahu… Ben şuradaki arkadaşımızın kulağına ortalama bir hadis metni kadar biz sözü söylesem ve arkadaşa da, ‘kulaktan kulağa oyunu oynuyoruz, kapıdaki söyleyecek bana’ desem; ne çıkar biliyor musunuz? Çıkan söze kahkaha ile gülersiniz. Allah’tan korkun. Peygamberinize iftira etmekten utanmıyor musunuz? ‘Kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki koltuğuna hazırlansın’ buyuruyor. Bu sözden dolayı sahabe içerisinde insaflı ve akıllı olan insanlar ömürlerinde hiç rivayet etmemiştir. Rasul’ün yanında yirmi üç sene geçirmiş, yirmi üç tane rivayet etmemiş. Sen Allah’tan korkmaz (Ebû Hureyre) gelmişsin karın tokluğuna on dokuz ay geçirmişsin, bize 5400 tane

yumurtlamışsın. Allah’tan da korkmamışsın. Bunun da yarısını Yahudi kültürü üzerinden yapmışsın. Peygamberimize iftira edeceksin biz ağzımızı açmayacağız öyle mi?”

Evet, bir zamanlar geniş kitlelerce sevilip takip edilen, son iki yıldır Edip Yüksel refikine iyice benzeyerek marjinalleşen ve taraftarlarının bile göğüslerini gere gere ismini zikirden çekinerek alıntılar yapan bir zavallının, iki dakika yirmi saniyelik son hezeyanları bunlar… Şu üslubuna bakar mısınız ey benim üslubumu sert bulanlar! Bu üsluba hangi üslupla cevap verilmelidir?

En çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre’yi (r.a) “Allah’tan korkmaz” olarak ilan eden bu adam, yeni bir şey söylemiyor. Meşhur, Hadis münkirlerinden Mısırlı Mahmut Ebu Reyye’nin papağanlığını yapıyor. O da ve bilumum oryantalistler de aynısını söylüyor. İşin garibi bu herif:

من كذب علي متعمدا فليتبوأ مقعده من النار “Her kim, yalan söyleyerek söylemediğim şeyleri bana isnâd ederse cehennemdeki yerine hazırlansın!” (Buhârî, İlim, 38) hadisini nasıl elde etmiş de delil olarak kullanıyor? Rasulullah’tan mı duymuş, yoksa duyandan mı duymuş? Ya da Ondan duyanı duyanı duyanı duyandan mı duymuş? İki dakika yirmi saniye içerisinde -hiç yüzü kızarmadan- bir adam kendiyle bu kadar çelişir mi?

Efendiler! Rasûlullah (s.a.v), Allah tarafından iki görevi ifa etmek için gönderilmiştir. Bunlardan biri tebliğ (Maide:5/67), ikincisi de Tebyin (Nahl:16/44) yani “açıklama.” Nahl suresindeki ayette “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik” (Nahl:16/44) ifadesi ile verilen “açıklama” görevini yerine getirirken Rasulullah’ın sarfettiği sözler nerede? Yoksa Rasûlullah bu görevi yapmadı mı? Sadece Kur’an okuyup geçti mi? Dilinizden düşürmediğiniz “O’nun örnekliği vardır” sözünüz pratiğe nasıl yansıyor? Onu nasıl elde ettiniz? Gördünüz mü? Göreni gördünüz mü? Ya da göreni, göreni, görenden gördünüz mü? Onun örnekliğini nasıl tespit ettiniz?

“Hadisler iki yüz yıl sonra yazılmıştır” diye müsteşrik ağzı kullanarak yalan söyleseniz de Sahabe döneminden beri hadislerin yazıldığı ve koleksiyonlar halinde ilim ehli sahabenin yanında mevcut olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. (Bak: Prof. Dr. Fuat Sezgin, Buhari’nin Kaynakları).

Bütün bu yerli kaynaklara rağmen hâlâ İslam’ı içerden parçalamak için çırpınan oryantalistlerin goygoyculuğunu yapan yerli piyonlarına ve onların peşine sorgusuz sualsiz takılan haşhâşîlerine ne demeli? Allah ıslah etsin.

Kafayı takmışlar “Hani Buharî’nin aslı nerede? Bilen var mı?” diye. Ben de soruyorum; Hz. Osman zamanında çoğaltılıp Mekke, Medine, Şam, Mısır, Kufe, Bahreyn gibi İslam merkezlerine gönderilen Kur’an nüshalarının aslı olan ve o güne kadar Hafsa validemizin yanında bulunan “İMAM” adlı Kur’an’ın asıl nüshası nerede???!!! O yok diye bugünkü elimizdeki Kur’anlar -hâşâ- meşruiyetini mi kaybediyor?

Kur’an hakkında Rasullah’ı susturup kendileri saatlerce konuşan, ya da ciltler dolusu kitaplar yazanlara ithaf etmek üzere, Şanlıurfa Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlilerinden Murat Padak hocanın paylaştığı “Rakamlarla Hadisler ve yanlış bilinen gerçek” başlıklı araştırmasından alıntılar yaparak yazımı bitirmek istiyorum:

“Başta Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebû Davud…gibi eserleri içine alan Kütübü Tis’a (Dokuz hadis kitabı) ve diğer muteber hadis kitaplarında rivayet edilen hadislerin toplamı:102.691’dir

Bu toplam sayı tekrar edilen hadis sayılarıyla birliktedir.

Bu sayının içinde peygamber efendimizin sözleri de var. Bir sahabenin anısı da var. Bir olayın anlatılması da var. Yani tüm sayı peygamber efendimizin sözleri değildir.

Tekrarsız haliyle yaklaşık 28000 hadis kalmaktadır. Bu 28000 hadisin içerisindeki sadece peygamber efendimize ait olan hadisleri esas alırsak bu sayı 11.000 civarına düşmektedir.

Bu 11.000 hadisin içinde Sahih, hasen ve zayıf hadisler de yer almaktadır. Sadece sahih olan hadisler esas alınınca 4400 civarında hadis kalmaktadır.

Hadis kitap sayısı arttıkça rakamlar değişir. Ama sonuç değişmez. Örneğin “Ameller niyetlere göredir” hadisi tüm hadis kaynaklarında 221 defa geçmektedir. Ama mana olarak tek bir hadistir.

Hadislerle dalga geçenlerin dediği gibi bir milyon hadis yoktur. Zaten yüzde doksan altısı dokuz kitapta geçmektedir. Onun da toplam sayısı tüm tekrarlarıyla, zayıflarıyla ve peygamber efendimiz ile ilgili olmayan tüm rivayetlerle birlikte 60.000 civarındadır.

Hadis eserlerinde geçen sayılar bazı âlimlere göre bir kaç rakam değişkenlik gösterebilir.

23 yıl peygamberlik yapan peygamber efendimizin sahih ve hasen hadislerinin toplamı 10.000 civarında olması normal değil midir? Nitekim bu hadislerin büyük kısmı namaz, oruç, zekât, abdest, ahlak ile ilgilidir.

Bir cümle dahi olsa ona hadis deniyor. Örneğin: “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Bu da rakam olarak bir hadis sayılır. Bu yönüyle baktığımız zaman peygamber efendimizin tüm hadisleri yaklaşık 300 sayfalık bir kitap kadar yer tutar.

Hadislerle dalga geçenlerin on yılda 50 kitap yazması normal gelirken, peygamber efendimizin tüm sözlerinin bir kitap kadar olması onlara garip gelmektedir.”

Görüldüğü gibi geçmiş âlimler hadis diye gelen sözleri kalburdan eleyerek sahihini sakîminden ayırmışlardır. Sizin de ilmî gücünüz varsa, gözden kaçanları elekle eleyin. Sünnetle dalga geçmeden… İlim adamlığı edebini koruyarak… Saldırarak ve yok sayarak değil…

Evet, son olarak deriz ki; elbette hüküm yalnızca Allah’ındır ve o hükmünü Kur’an ile de iletir, Rasulü ile de iletir. Rasûl, Allah’a rağmen hüküm icra etmez. Gerisi lâf-ı güzaf.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.