islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4884
EURO
34,7733
ALTIN
2.491,83
BIST
9.506,40
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

TEVBE VE İSTİĞFAR

TEVBE VE İSTİĞFAR
22 Ocak 2022 18:20
A+
A-

“Ümmetlerin en hayırlısı” olmak en büyük şereftir. Müslüman sorumlularının dava bilincini kaybetmedikleri müddetçe bu şeref onlara güç ve hâkimiyet kazandırır.

Allah Teâlâ sadık kullarına daima merhamet kapılarının açık olduğu müjdesini verir.

Kur’an ayetleri, rahmet kapıları anahtarının şifrelerini, hikmetlerle sunar. Çoğu zaman insan tasavvuru bu şifreleri algılamada yetersiz kalır. Böyle bir durumda Cenabı Hak başka bir lütufta bulunur; Onlar aşırılık yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri vakit Allah’ı zikrederek günahlarına istiğfar ederler, günahları Allah’dan başka kim bağışlar? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler. (Ali İmran:3/135) Ayette belirtildiği gibi Allah’ı zikretmeleri peşinden istiğfar edebilmeleri onlara yeni ufuklar açar. Böyle bir durumda iki hattan enerji akımı harekete geçer. İnsanın önce kalbine enerji yükler, devamında beynine güç vermeye başlar.

Kalbi mühürlenmemiş, aklı köhneleşmemiş ve ruhu çökmemiş insan böylesi lütuf karşısında benliğine kavuşur. Artık insanın tahammül gücü artar ve davası doğrultusunda azimle harekete geçer;  “Onlar Allah’a ve ahiret gününe iman ederler, marufu emrederler ve münkerden men ederler. Hayır, işlerinde de yarışırlar. Bu özellikleri taşıyanlar Allah katında dürüst olan salihlerdir.” Bu ayetlerden bir diğeri de; “O müminler, eğer kendilerini yeryüzünde iktidara getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, marufu emreder, münkerden menederler” ayetidir. Pekiyi bugün ki müslümanların yaptığı gibi yerine getirmezlerse âkibet nedir? Bu sorunun manidar cevapları elbette vardır ve uyarıcıdırlar;

Ancak buna rağmen Allah Teâlâ’nın kanununda çaresizleri terk etmek yoktur. Yeter ki, kulları yani ümmet, Onun ümit dolu ve garantili iki manidar emrini kabul ederek gereğine sarılsınlar. Evet, o iki emir; TEVBE VE İSTİĞFARdır. Bakın, Hud aleyhisselam kavmine sesleniyor; Ey kavmim! Rabbinize istiğfar edin. Sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize göğün bereketlerini bol bol göndersin ve sizin kuvvetinizi kuvvet ilavesiyle arttırsın. Sakın siz günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz.” (Hud:11/52) Bu muhteşem ayet meali karşısında “ben müminim” diyebilen her birimiz oturup vicdanımızla bağlantı kurup hesaplaşmalıyız.

Hazreti İbrahim’in milleti ve Hazreti Muhammed aleyhimusselamun ümmeti olarak ciddiyet ve ihlasla muhakeme etmeliyiz; Acaba Rabbimiz, biz kullarına; “ya tutarsa” diye boşuna umut mu pompalıyor? Sayısız haşa! O kulları ile kafa mı buluyor? Haşa! Çünkü Rabbimizden gelen ayetlerin her biri birer teminattır; Bu, Allah vaadidir. Allah vaadinden caymaz, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (Rum;30/6) Vaadinden caymayan Allah Semûd kavmi için de buyurur ki; Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Onlara de ki:  “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin ondan başka ilâhınız yoktur. Sizi topraktan o yarattı ve sizi orada ömür sürmeye memur etti. O halde, ona istiğfar edin. Sonra tevbe edip ona yönelin. Muhakkak ki Rabbim, müminlere rahmetiyle yakındır. O duaları kabul edendir.” (Hud:11/61)

Bu güne kadar insanlık tarihi de buna şahittir. Eğer günümüz dünya Müslümanlarının, bütün değerlerini yıkıp yürürlükten kaldıran haçlı gaddarların ve siyonist zâlimlerin etkisi ve baskısından arınıp yalnızca gelen ayete kalben bağlansalar İslam şeri’atına yeniden kavuşur ve kâfirlerin yüreklerine korku salarlar. Ey Resûlüm, sen onların aralarında olduğun müddetçe Allah onlara azap edecek değildir. Onlar istiğfar ettikçe de Allah onlara azap edici değildir. (Enfal:8/33) Yine; Ey mü’minler! Allah’a Tevbe-i Nâsûh ile tevbe edin. Tâ ki Rabbiniz sizden günahlarınızı örtsün ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koysun. (Tahrim:66/8)

Hâlâ Allaha tevbe edip istiğfar etmeyecekler mi? Allah Gafurdur, Rahîmdir. (Maide:5/74)

Bunca ilâhî beyanlar karşısında özellikle DİN hizmeti verenlerimiz, Kur’an ile hizmeti askıya alarak illâki rastgele alıntıları yayınlayarak hizmet verdikleri zehabına kapılıyorlar. Kimileri de birbirlerini kıyasıya hırpalıyor, suçluyor ve rencide ediyorlar. Bunlar, insanlık dışı vahşet, Kur’an dışı fitne ve felakettir. Rabbimiz; O mü’minler ki onlar boş sözden ve faydasız şeylerden yüz çevirir uzaklaşırlar. (Müminûn:23/3) beyanını veriyor ve ulûhiyetini kabul edenleri “Ümmetlerin en hayırlısı” olmaya çağırıyor. TEVBE VE İSTİĞFARA çağırıyor.

Bu çağrıya, ancak “duyduk ve emre uyduk denir! Esselamu aleykum

İlhan ORAL

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.