islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5139
EURO
34,9434
ALTIN
2.435,50
BIST
9.792,26
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Yabancı Bilgiler Çerçevesinde Yürüyen Eğitim Ve Problemleri

Yabancı Bilgiler Çerçevesinde Yürüyen Eğitim Ve Problemleri

Türkiye, yıllardır “eğitim”de reform”u konuşuyor ve eğitim sisteminin yaz-boz tahtasına döndüğünden şikayet ediyor. Genel olarak bakıldığında bu şikayet haksız değil. Özellikle, yedi sekiz yıl öncesi için bu değerlendirme son derece doğru. Eğitim muhtevasına baktığımızda, bugün için de geçerli bir sıkıntı.

Çünkü eğitim sistemini derinden etkileyen sosyal bilgiler, bize yani kültürümüze ait değil. İlk bakışta bu cümle bazılarına tuhaf gelebilir ve bilginin toplum veya kültüre göre değişmediği fikrini ön plana getirebilir. Ama öyle değil. Bazı bilgiler, toplum ve medeniyetlerin, dinin insan anlayışı ve ahlak değerlerine göre şekil almaktadır. Bilginin “felsefi” niteliği, onun insanların temel değerlerine göre üretildiğini gösteren bir işaret. Dolayısıyla bilgi, hayat ve geleceği belirleyen ve aynı zamanda insanın fikir, duygu ve idealleri doğrultusunda şekillenerek o toplumun veya medeniyetin insanına rehberlik eden mucizevi bir rehber.

Bu rehber, öncelikle “temel bir değer”e dayanmak zorundadır. Çünkü bilginin kalkış noktası yine bir başka bilgi değil, “hayat tasavvuru”dur. Hayat tasavvuru ise, hayatın nasıl yaşanacağını ve yaşayışta neleri doğru ve gerekli, nelerin yanlış ve faydasız olduğuna dair “insanüstü bir irade”ye dayanmak zorundadır.

Bizim kültürümüzde bu iradenin adı “din”dir ve dinin böyle bir rolü üstlendiği de Allah”ın kitabı Kur”anda açıklanır. Kur”an, insanın bir kaynak ve rehber”e ihtiyacı olduğundan bahsederek onun kendi istek ve ihtiraslarına terkedilmeyerek ilahi rehberliğe muhtaç olduğunu söyler. Bu çerçevede gerçekleşen hayat, Allah”ın birliği inancı ve kültürüne uyan bir yaşama felsefesi ve düşüncesini gerçekleştirir.

İşte bu nokta, insanın düşünce, sanat, iktisat, hukuk ve felsefe olarak belli bir amaç ve ideali oluşturarak ilginin hangi doğrultuda gelişmesini belirleyen “düşünce çerçevesi” meydana getirir.

Günümüzdeki sosyal türdeki bilgilerimiz, batı”nın kendisi için oluşturduğu ve kendi tarihi, sosyal ve kültürel dünyasından faydalanarak gerçekleştirdiği bilgidir. Bundan dolayı, batı toplumunun sıkıntıları ve arayışlarına cevap verici niteliktedir. Bu yüzdende bize ve bizim tarihi ve sosyal gerçeklerimize uygun değildir. Özellikle de bizim sosyal bilgilerimiz, dini ve ahlaki değerler ile iç içe bulunmakta ve bu yönüyle batı bilgi niteliğinden farklı özellik taşımaktadır.

Bütün bunlara rağmen, yıllardır toplumumuz, eğitimimiz; düşünce ve duygu dünyamız, bilerek veya bilmeyerek inanç, kültür ve sosyal değerlerimize ters bilgi sistemleriyle hırpalanmakta ve asıl mecrasından saptırılmaktadır.

Bu konuda söyleyeceğimiz ilk örnek, bilginin “yegane hakikat” olduğu görüşüdür. Bilgi, insan aklı ve tecrübesi ile ortaya çakan zihni bir üründür. Onun gerçekliği, öncelikle doğru ve yönde kullanılmasıyla mümkün olmaktadır. Aksi halde, bilginin önemli zararlara yol açabildiği görülmüştür.

İkinci örnek ise, bilgi ve sanayi münasebetidir. Bilginin sanayiye uygulanmasıyla meydana gelen Sanayileşme olayı, insanın bilgiyle hayatı daha kolay hale getirilmesi hadisesidir. Fakat batı bilgisi, Sanayi”nin bir hayat tarzı ve ilişkiler düzeni olduğunu söylemektedir. Sanayinin kendi başına insanı ve toplumu yönlendirecek bir güç olduğunun kabulü, başlıbaşına zihnin problemli çalıştığını ortaya koymaktadır.

Bu iki örnek, bilginin farklı hayat tasavvuru ve kültürünün doğrultusunda şekillendiğini göstermekte ve bizim dünyamızla ilgili olmayan bir dünyanın, bizce kabulünü istemektedir.

Dolayısıyla bilginin yeniden yerli ve inanç-kültür çerçevesinde üretilmesine ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu durum, hayati bir mesele olup; geçiştirilecek veya ihmal edilecek bir konu değildir. Bu yanlış veya faydasız bilgi ile, ne sağlıklı bir düşünce ve ne de sağlam bir yaşama sistemi oluşturma imkanımız yoktur. Halihazırdaki kararsızlıklarımız, çelişkilerimiz ve sapmalarımız, bünyemize uymayan bu bilginin bizi yanlış idrake sürüklemesinden kaynaklanmaktadır. Konunun artık farkına varılması ve kendimize ve ruhumuza uygun bilgi sistemi ile hayatın ve olayların değerlendirilmesi kaçınılmaz bir görev olmaktadır.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.