islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5379
EURO
34,9850
ALTIN
2.429,46
BIST
9.805,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Yaşlıların Kristalize Zekâsı Ne İşe Yarar?

Yaşlıların Kristalize Zekâsı Ne İşe Yarar?

Değerli okuyucularım;

Bilimsel dergileri tâkip etmek gerekir. İnsana dair yeni bilgiler, sizin ufkunuzu açar. Bu bağlamda Karatahta Dergisinde Dr. Yunus Köleoğlu’na ait “Yaşlı İşgörenlerin Katma Değerinin Etmenleri ve Çalışma Hayatına Etkileri” başlığı taşıya makalesi dikkatimi çekti.

Burada, ben de artık 60 yaşıma ulaştığım için, 50 yaşın üzerinde olan işsiz işgücünün emek piyasasında iş bulmalarında en sık karşılaştıkları engellerin başında kendileri hakkında genelde işverenler tarafından ortaya atılan çalışma performanslarının düşük olduğu yönündeki iddialardan bahsedilmektedir. İşte bu önyargılı bakış sebebiyle birçok yaşlı işgücünün istihdamı o kadar kolay olmamaktadır.

Halbuki işgücünün çalışma performansının yaş ilerledikçe fiziksel ve duygusal yönden azaldığına dair laboratuvar ortamında deneysel olarak yapılmış olan eksilme modeline dair iddiaların gerçek çalışma hayatı ile tam olarak bağdaşmadığı ve yaşlanma ile çalışma performansı arasında direkt bir bağın bulunmadığı, birçok araştırmacı tarafından kanıtlanabilmiştir.

Burada ağırlıklı olarak yaşlı işgörenlerin zihinsel ve bilişsel performans becerileri üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda zihinsel/bilişsel performans becerilerinin genetik kökenli akıcı ve kristalize zekâ kavramı önem arz etmektedir.

Yaşlılarda Akıcı ve Kristalize Zekâ

Akıcı zekâ deneyimi, durumlara uyum becerisi, sonuç odaklı düşünme, karmaşık ilişkileri tanımlayabilme, kavramaya dayalı olarak çıkarımlar oluşturabilme, bilgi işlemdeki hız ve sorun çözme kabiliyetini temsil ederken, kristalize zekâ, birikmiş kelime hazinesi, bilgi ve tecrübenin genişliği, kavrama ve bilgeliğe dayanan sorun çözme yol ve yöntemlerine işarettir

Yaşlanma sürecinde ve yaşlılıkta akıcı ve kristalize zekânın gelişimi birbirinden farklıdır. Akıcı zekâ belirli bir yaştan sonra (ortalama olarak 35 yaşında) tedrici olarak gerilirken, beyinde depolanan bilgileri içeren kristalize zekâ düzeyi artışı az da olsa devam etmektedir

Ancak çalışan işgücü, yaşlanma sürecinde akıcı zekâ düzeyinde meydana gelen doğal düşüşü, kristalize zekânın sunduğu hayat bilgi ve tecrübesi ile telafi edip ortalama zekâ performansını koruyabilmektedir. Yani C. Hak, hikmetinin bir gereği olarak, bir taraftan yaşlanmaya bağlı olarak daha önce vermiş olduğu bir nimetini geri alırken, diğer taraftan da yaşlılık hâlinde de kişilerin üstün performans gösterebilmeleri için, alternatif veya tamamlayıcı nimetler de vermeye devam etmektedir.

Genelde genç işgücünde akıcı zekâ ortalaması 35-40 yaşlarına kadar sistematik olarak yaşlı işgücünden daha yüksek çıkmakta ancak kristalize zekâ bu yaşlardan sonra yaşlı işgücüne göre nispeten daha düşüktür. Böylece yaşlanmakta olan işgörenler, yüksek kristalize zekâ sayesinde çalışma performanslarını koruyabilmektedir. Yaşlılıkta akıcı zekâ yani bilgi işlem hızı ve birden fazla işi aynı anda yapma becerisi gibi bilişsel performanslar nispeten düşse de yaşlı işgücü, genç işgücüne göre meselelere ve işlere daha çok ve daha dikkatli bir şekilde yoğunlaşabilmektedir.

Dolayısıyla her ne kadar bazı yaşlı işçilerde öğrenme ve kendini geliştirme isteğinde bir azalma olsa da kristalize zekâ becerilerine bağlı olarak yaşlılar, eğitim öğretim bağlamında yeni meslekî geliştirme programlarına bile başarılı bir şekilde katılabilir. Kaldı ki yaşlılarda duygusal zekâ ve duygusal yetenek de hayli gelişmiştir. Duygusal zekâ, aklın yanında özellikle sosyal ilişkilerde duygusal ve sosyal yetenek gösteren, neyin doğru olduğunu rahatlıkla kavrayabilen bir zekâ türüdür. Duygusal zekâsı yüksek olan insanlar, sosyal açıdan dengeli, dışa dönük neşeli, korkaklığa ve strese yatkınlığı olmayan kimselerdir. İnsanlara ve işe bağlanma, duygularını doğrudan dile getirme, sorumluluk alma, etik bir görüşe sahip olma, hayata olumlu bakma, hayatta bir anlam bulma hususiyetleri dikkat çekmektedir.

Ayrıca toplumun üyeleriyle ilişkilerinin devamını sağlayabilmek için gerekli olan sosyal yetenek de duygusal zekânın bir dış yansımasıdır. Duygusal yetenek, bu açıdan sosyal yeteneği meydana getiren bir iç kaynaktır. Duygusal yetenek, karmaşık dünyanın kompleks sorunlarıyla baş edebilmede ve hayatı duygusal denge için yürütebilme becerisidir.

Bilgeliğe ve bilişselliğe açılan bir kapı olarak görülen yaşlılık sürecine girmiş olan işgörenlerde duygusal uyum, gençlere göre daha gelişmiştir. Yaşlı işgörenler, sağduyulu ve bilinçli davranmayı müsaade eden sağlıklı bir ruh haline sahip olmanın avantajı ile değişik olumlu ve olumsuz uyarılarına rağmen genelde duygularını kontrol altında tutulabilme becerisini gösterebilmektedir. Çalışma hayatında ve sürecinde heyecan ve öfke gibi duygusal tepkilerin normal ölçülerde sergilenmesi, çatışma ortamına sebep olacak tavırlardan sakınılması, stresin yönetimi ve duyguların değişen hayat ve çalışma şartlarına uyum sağlayabilmesi, işyerinde aranan önemli bir katma değerdir.

Dr. Yunus Köleoğlu, makalesinde bu bağlamda duygusal zekâ kavramını popüler hale getiren Goleman’a atıfta bulunarak, duygusal zekânın duygusallığın ötesinde karakter, içgüdüsel değerler, kişilik yani maneviyat ile yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. İşte bu insanî özellikler, gelecekte çalışma hayatının ahenkli bir şekilde sürdürebilirliğin temel taşlarıdır. Nitekim yaşlı işgücünün duygusallığına ve kişiliğine önem verilen ülkelerde 55-64 yaş grubuna giren işgörenlerin istihdam oranı, % 70’in üzerinde seyretmektedir.

O halde ülkemizde de yaşlıdır diye insanlarımızı dışlamayalım, tam aksine yaşlılık hâlinde dahî onların kristalize ve duygusal zekâlarından, tecrübelerinden ve şahsiyetlerinden yararlanmak suretiyle onları emek piyasasında işgücü olarak değerlendirelim ve toplumsal kalkınmaya destek verebilen önemli büyüklerimiz olarak görelim. Yaşlılarına hürmet etmeyen, onları toplum hayatından uzaklaştıran bir milletten hayır gelmeyeceği gibi ülkeye de bir faydası olmaz. Unutmayalım; yaşlı dostu bir ülke oluşturmak, dinimizin de bir emridir.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.