islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5101
EURO
34,7821
ALTIN
2.423,12
BIST
9.709,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Yoksul Sahabi Hz. Ebu Said (R.A.) Bir Koyun Sürüsüne Nasıl Sahip Oldu?

Yoksul Sahabi Hz. Ebu Said (R.A.) Bir Koyun Sürüsüne Nasıl Sahip Oldu?

Hz. Ebu Said El-Hudrî, henüz çocuk yaştayken Medine’de İslâm’ın yayıldığı ilk dönemlerde Müslüman oldu. Hz. Ebu Said’in minik kalbindeki imanı o kadar coşmuştu ki, Peygamberimizle (sav) her an birlikte olmayı arzuluyordu. Mescid-i Nebevî inşa edilirken, mübarek mabede o da taş taşıdı. Bedir muharebesine katılmayı o kadar arzu etmesine rağmen yaşının küçüklüğünden dolayı kabul edilmemişti. Uhud muharebesi için ordu hazırlandığında 13 yaşındaydı. Savaşa katılma hususunda babasını ikna etmişti ama Peygamberimiz (sav) ona yine izin vermedi. Hz. Ebu Said’in babası ise Uhud muharebesine katıldığı gibi orada şehadet mertebesine ulaştı.

Fakirlerin Zenginlere Göre Daha Önce Cennete Gireceğini Öğrenmesi

Hz. Ebu Said, 15 yaşından sonra diğer bütün gazalara iştirak etti, çocuk ve gençlik yıllarının çoğunu Suffe medresesinde geçirdi. Orada hadis ezberliyor, ilim tahsil ediyordu. Hz. Ebu Said, Suffe okulunda iken, hem ashab-ı suffe, hem de Peygamberimiz (sav) ile ilgili birçok tatlı hatıralar yaşadı. Şimdi onlardan bir tanesini bizzat kendi ağzından dinleyelim:

“Ensar’dan meydana gelen bir halka içinde idim. Bazımız bazımızın açık yerlerini örtmeye çalışıyordu. Birisi Kur’ân okuyor, biz de dinliyorduk. Bu arada, aniden Resulullah (sav) yanımıza geldi. Kendisini de bizden sayarcasına aramıza oturdu. Bunun üzerine Kur’ân okuyan zat, okumasını kesti. Resulullah (sav), ‘Ne yapıyorsunuz?’ diye sordu. Biz de, okunan Kur’ân-ı Kerim’i dinlediğimizi söyledik. Resulullah (sav), sonra eliyle işaret ederek, bir halka teşkil etmemizi istedi. Halka teşekkül etti. Resulullahın (sav) benden başkasını tanımadığını gördüm. Bizlere şöyle buyurdu: ‘Ey fakirler topluluğu, size müjdeler olsun! Sizler, zenginlerden yarım gün önce cennete gireceksiniz. Bu da 500 senedir.”

Sabrederek Rızka Kavuşması

Hz. Ebu Said’in babası, fakir birisiydi. Kıt kanaat geçinebiliyorlardı. Babasının Uhud’da şehit olmasından sonra zaruret içerisinde kalmışlardı. Hz. Ebu Said ve ailesi bir ara büyük bir maddî sıkıntıya uğradılar ve günlerce aç kaldılar. Hatta o kadar ki bir sabah Hz. Ebu Said, karnına taş bağlamak mecburiyetinde kaldı. Bu duruma üzülen annesi, Hz. Ebu Said’den Peygamberimizden (sav) yardım isteğinde bulunmasını söyledi. Hz. Ebû Said, başlangıçta buna razı olmadı. Ama annesinin ısrarlarına daha fazla dayanamadı ve Peygamberimizin (sav) huzur-u saadetlerine gitti. Mescid-i Nebevi’ye vardığında Peygamberimiz (sav) hutbe okuyordu. Hz. Ebu Said, Peygamberimizden (sav) işittiği ilk sözler şunlar oldu:

“Ey iman edenler! Artık sizin için iffet ve başkalarından bir şey istememe zamanı gelmiştir. İffetli yaşayana Allah verir. İstiğna göstereni (gözü tok olanı) Allah zengin eder. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, kişiye sabırdan daha geniş bir rızık verilmemiştir. Mutlaka benden isterseniz, ben ancak bende olanı veririm.”

Başka bir rivayete göre Peygamberimiz (sav) şunları söyledi veya sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Kim ki dilenmeye tenezzül etmezse Cenab-ı Allah, o kimseyi dilenmeye muhtaç kılmaz. Kim ki zengin imiş gibi davranırsa Cenab-ı Allah, o kimseyi zengin kılar ve kim bizden isterse biz o kimseye veririz. Fakat el açmayan kimse, bizim nezdimizde bizden isteyenden daha sevimlidir.”

Peygamberimizin (sav) bu hutbesinin sebebi, bazı bedevilerin, ihtiyacı olsun veya olmasın ısrarla kendisinden sürekli olarak bir şeyler istemiş olmasıydı. Ancak, Hz. Ebu Talha, bu sözlerden kendine düşen paydan nasibini almıştı Fakirlikten ve sıkıntılardan kurtulmanın yollarını öğrenmişti: Sabretmek ve zenginmiş gibi davranmak. Hz. Ebu Said, Peygamberimize (sav) derdini açmadan, Onu rahatsız edip, ondan bir şey istemeden tevekkül ederek hemen evine geri döndü. Ensar içinde en çok mala sahip olan Hz. Ebu Said oldu. Hz. Ebu Said, bundan sonraki hâlini şöyle anlatır: “Resulullah’tan bir şey istemeden döndükten sonra, Cenab-ı Hak bize rızkımızı gönderdi. İşimiz öyle düzeldi ki, Ensar’ın zenginlerinden olduk.”

Dua Karşılığında Servet Elde Etmesi

Çoğumuz şimdi merak etmişsizdir. Nasıl oluyor da sabrederek ve tevekkül ederek, bir insan zengin olabilir? O halde bir örnek olsun diye size küçük fakat anlamlı bir anekdot. Bir defasında Peygamberimiz (sav), Hz. Ebu Said ve arkadaşlarını bir görev için bir yere göndermişti. Yolda bir bedevi kabilesinin kaldığı köye misafir olmak istedilerse de her nedense köye alınmadılar. Olacak ya o gün bedevi kabilesinin reislerini bir akrep soktu. Ne yaptılarsa tedavi edemediler. Bunun üzerine çaresizlikten köyün dışında dinlenen sahabilere geldiler ve durumlarını arz edip bu hususta kendilerine yardım edip edemeyeceklerini sordular.

Hz. Ebû Said ortaya atılarak, “Ben yardım edebilirim. Ancak bizi misafir etmeniz için size başvurduğumuz hâlde kabul etmediniz. Karşılığında bir şey vermezseniz (dua) okumam!” dedi. Bedeviler, Hz. Ebu Said’in şartını kabul ettiler. Hep birlikte reisin yanına gittiler. Hz. Ebu Said, içten gelerek, yedi defa Fatiha’yı okudu. Biraz sonra reis, eski sıhhatine kavuştu. Bedeviler, buna karşılık sahabilere bir sürü koyun hediye etti. Sahabiler, koyunları kendi aralarında paylaşmak istedilerse de Hz. Ebu Said, hediyelerin helal olup olmadığından şüphe etmeye başladı ve şöyle dedi:

“Resûlullah’a sormadan bu taksimatı yapmayalım. Hadiseyi Resûlullah’a anlatırız, koyunları da kendilerine arz ederiz. Neyi uygun görürlerse öyle hareket ederiz. Olur mu arkadaşlar?” dedi. Hepsi bu güzel görüşe iştirak etti. Medine’ye döndüklerinde Hz. Ebu Said, olayı Peygamberimize (sav) nakletti. Resulullah (sav), bu enteresan olayı öğrenince tebessüm etti ve sürüyü kendi aralarında paylaşmalarında bir mahzurun bulunmadığını söyledi.

Böylece Hz. Ebu Said, başkasına şifa olsun niyetiyle okuduğu yedi Fatiha suresinin bereketini gördü ve elde ettiği nimeti, Peygamberimizin (sav) müsaadeleriyle arkadaşlarıyla paylaştı. O paylaştıkça, rızkı açıldı ve Allah, Hz. Ebu Said ve ailesine bol bol ihsanda bulundu.

Hz. Ebu Said, Peygamberimizin (sav) vefatından sonra hadis ve fıkıh ilmiyle meşgul oldu. 1.170 hadis rivayet etti. Böylece, “en çok hadis rivayet eden sahabilerin yedincisi” oldu. Birçok talebe yetiştirmiş olan Hz. Ebu Said, Hicrî 74’te 86 yaşındayken vefat etti.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.