islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4208
EURO
34,6292
ALTIN
2.494,86
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
23°C

ABD Sonrası Dünya ve Alternatiflerin Mücadeleleri

ABD Sonrası Dünya ve Alternatiflerin Mücadeleleri
15 Ekim 2022 12:01
A+
A-

Yazar Rıdvan Seyyid’in kaleme aldığı “ABD sonrası dünya ve alternatiflerin mücadeleleri” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…

ABD merkezli ‘Foreign Affairs’in son sayısında yalnızca iki konu var: ABD’nin Çin ve Rusya ile olan çatışması ve demokrasinin ne kadar devam edebileceği. Elbette, ister uluslararası sistem ve Amerikan dünyası üzerindeki çatışmanın kaderinin belirlenmesi ister demokratik rejimlerin kaderinin belirlenmesi açısından olsun, Amerikan tarzı stratejik araştırmalarda ve çalışmalarda sonların veya akıbetlerin ucu açık kalır!

Sovyetler Birliği, İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri arasındaydı. Dünyanın paylaşımında büyük pay aldı. Metinleri ve kurumlarıyla hâlâ var olan uluslararası sisteme gelince, ABD tarafından kuruldu ve müttefikler ve muhalifler buna yönlendirildi. Sistemdeki (filozof Kant’ın ifadesinden ödünç alınan kalıcı barış sistemi) kurumlardan daha önemli olan fikir ve değerlerdi: Demokrasi yoluyla barışı sürdürmek ve insan hakları. ABD’nin Soğuk Savaş’taki (1950-1990) ekonomik ve askeri üstünlüğünün, uluslararası sistem üzerindeki egemenliğinin en önemli faktörü olduğu doğrudur. Ancak ABD’liler Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar geçen kırk yıllık süre boyunca propagandalarını kültürel soğuk savaşta “ahlaki üstünlük” ve Birleşmiş Milletler Şartı (1945) ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde (1948) olduğu gibi demokrasi ve insan haklarının temsil edilmesine odakladılar.

Amerikan bakış açısından önemli olan ise, ABD’nin uluslararası veya küresel sistem üzerindeki kontrolüne yönelik bir tehdidin yalnızca küresel ekonomik istikrarı değil, dahası demokrasi ve insan haklarının değerlerini tehdit ettiği yönünde dünyayı ikna etmektir. ABD’liler, demokratik olmayan rejimler oldukları için Rusya ve Çin’i “uluslararası hukuka ve dünya barışına” yönelik birer tehdit olarak değerlendiriyorlar. Ayrıca Afrika ve Latin Amerika’daki kırılgan demokratik rejimlerin çöküşüne, Rusya veya Çin tarafından desteklenen diğer rejimlerin bunların yerlerini aldığına işaret ediyorlar. Şu anda Ukrayna meselesine gömülü olan ve ABD desteğine şiddetle ihtiyaç duyan Avrupa ülkeleri bu argümanlara itiraz etmiyorlar. Bu duruma itiraz, uluslararası sistem üzerindeki Amerikan hegemonyasına karşı doğrudan mücadele eden Rusya ve Çin’den geliyor. Bu itiraza katılan diğer taraf ya da taraflar ise artık kendilerine bir yararı dokunmayan ve Amerikan hegemonyasından da bıkmış yükselen orta çaplı ülkelerdir. Bu ülkelerin çoğunun ABD’nin müttefikleri arasında sayıldığını unutmamak gerek. Hindistan, Türkiye, Körfez’deki Arap ülkeleri, Mısır, Avrupa ve Latin Amerika’daki ülkeler her ne kadar ABD’nin müttefikleri olmasalar da diğer kampa da mensup değillerdir.

Diğer taraftan Amerikan hegemonyasına zımnen de olsa karşı çıkan ülkeler, Rusya’nın Ukrayna ve çevresindeki hareketlerini kabul edemezler. Ancak buna alenen itiraz etmediler ve nihayete erdirmek ya da yatıştırmak için arabuluculuk yapmaya çalışıyorlar. Ayrıca ABD ve Avrupa’nın Rusya ve Çin’e yönelik yaptırımlarını desteklemiyor, ikili ile ekonomik veya stratejik gruplara katılıyorlar. Fakat OPEC+’ın petrol üretimini düşürme yönünde aldığı son karar bu ülkelerin yanı sıra Rusya’nın ve ABD’nin çıkarına aykırıdır. ABD’deki taraflar bu karara karşılık vermek üzere alelacele cezalandırma amaçlı yasalar çıkardılar. Halihazırda ABD’nin Hindistan ve Arap ülkeleriyle olan ayrılıkları ekonomik görünüyor. Fakat diğer ülkelerle olan meseleleri daha çok siyasi ve stratejik.

ABD tarafından kontrol edilen bir dizi ekonomik, finansal, parasal kurum ve tedbirler mevcut. Alternatifler olmadan bunlardan çıkmak güç. Burada 2008-2009 krizine bakılabilir. Bunun yanı sıra mevcut enerji krizi üzerindeki Amerikan kontrolünün de olumsuz yanları olduğu görülüyor. Pek çok gözlemci, ABD, Çin ve Rusya arasındaki çatışmanın abartılmaması gerektiğine dikkat çekiyor. En nihayetinde karşılıklı tavizlerle sonuçlanabilir ve böylece -geçmişte de olduğu gibi- çatışma ve rekabet azalır. Amerikan hegemonyasına karşı çıkanların argümanlarının en önemli zayıflığı, ekonomik, finansal ve stratejik tutarlı alternatifler sunmamalarıdır. Ayrıca, Rusya’nın Ukrayna’ya ve diğerlerine saldırarak Amerikan hegemonyasına karşı çıkışının, çok kutupluluğu ve uluslararası hukuku öne sürmesi açısından hiçbir inandırıcılığı yoktur. Çin de Tayvan’ı ilhak ederken şiddete başvurdu. Şu anda Amerikan hegemonyası stratejilerinde, altmışlı ve yetmişli yıllardaki Vietnam krizinden daha büyük bir kriz var. Büyük ve orta çaptaki muhalifler, kalıcı barışı yeniden tesis etmek ve bir arada yaşama ülküsünü canlandırmak için öne çıkan projelerin sahipleri olarak değil, ‘isyancılar’ olarak görülüyorlar.

Ne zaman ‘Amerikan sonrası dünya’ hakkında çok fazla konuşulsa, bunun mantıksız olduğunu söylerim. Bunun sebebi sadece alternatif eksikliği de değil, aksine ABD’nin dünyadaki ‘yaşam düzenini’ de kontrol etmesidir. Ancak bu yaşam düzeni yaygınlaştı ve tüm insanlar tarafından sahiplenildi. ABD artık onu kontrol edip istediği gibi dağıtamıyor.

ABD’nin kontrol ettiğini veya koruduğunu iddia ettiği diğer dosyaya, yani demokrasi dosyasına gelelim. Demokrasinin avantajları ve dezavantajları üzerine tartışmalar uzun bir süredir devam ediyor. Ancak bugün dünyayı tehdit eden sadece demokrasinin aşınması değil; aksine savaşlar, yoksulluk, açlık ve salgın hastalıkların küreselleşmesi, çevre ve iklim kirliliğidir. ‘Koronavirüs’ salgını karşısında zengin ülkelerin ilaca nasıl el koyduğuna, Çin’deki büyük ilerlemenin halkın ilaç ihtiyacını gidermede nasıl başarısız olduğuna tanık olduk. ABD’nin ve onun ekonomik ve stratejik politikalarına karşı çıkan muhaliflerinin ötesinde her alanda uluslararası işbirliğine acil ihtiyaç vardır. Ancak ‘savaşların küreselleştiği’ bir ortamda işbirliği nasıl olacak? Biz Araplar, savaşın küreselleşmesinden en çok etkilenenler arasındayız. Bitmek bilmeyen çatışmaların ve müdahalelerin nüfuz ettiği dört beş ülkemiz var. Bu nedenle Arap liderler ABD’ye “Bunu kabul ediyoruz, şunu kabul etmiyoruz” derken, tüm anlaşmazlıklarda arabuluculuğa başvuruyorlar. Suudiler mahkum takasına müdahale etiler. Şimdi de BAE Devlet Başkanı barışı sağlamak için Putin’e müdahale ediyor.

Amerikan sonrası dünya henüz ortaya çıkmadı. Amerikan dünyası her ne kadar mutlak anlamda iyi değilse de bu, muhaliflerinin hazır alternatifleri olduğu anlamına gelmiyor. Alternatifler ya da değişimler, ancak çatışma veya çatışmaların ilk sonuçlarının ortaya çıkmasıyla görünecektir!

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.