islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Ahir Ömründe Tanıştığım Bir İstanbul Beyefendisi Muharrir: Merhum Vecdi Bürün (I)

Ahir Ömründe Tanıştığım Bir İstanbul Beyefendisi Muharrir: Merhum Vecdi Bürün (I)

Doktora öğrencisi olduğum İstanbul yıllarımda (1994/1997), bir İstanbul Beyefendisi ile tanışmıştım. Size bu önemli şahsiyet hakkında pek bilinmeyen bazı özel bilgiler vermek istiyorum: 1918 İstanbul (Beşiktaş-Yıldız)doğumlu rahmetli Vecdi Bürün, daha iki yaşındayken babasınıkaybetti. Henüz beş yaşındayken annesinin babası olan ünlü felsefe hocası Mustafa Meyli Efendiden Osmanlıca okuma ve yazma öğrendi. Büyükbabasından da Fransızca öğrendi. İlk tahsilini Turan Ana Mektebinde, orta tahsilini Galatasaray’da tamamladı. Paris Sefaretinde görevli amcası Osman Bey, onu yanına aldırdı ve “Condorcet” Lisesine imtihanla girdi.

Lise ikinci sınıftayken amcasının yakın dostu olan meşhur Fransız romancısı ve Nobel edebiyat ödüllü (1952) François Mauriac (1885-1970) ile tanıştı. Cahit Sıtkı Tarancı ile beraber Fransa’da felsefe okumak isteyen Vecdi Bürün, 2. Dünya Savaşı belirdiğinden ailesinin ısrarı üzerine İstanbul’a döndü. Vecdi Bürün, Mauriac’ın tavsiye mektubuyla, yazıldığı İstanbul Üniversitesi, Felsefe şubesinde yeni mantık dersleri veren Prof. Dr. Hans Reichenbach ile yakın münasebet kurdu.

Yazı hayatına Varlık’ta çıkan şiirleri ile başlayan Bürün, aynı zamanda 1942 yılına kadar armatörlük mesleği ile de ilgilendi. Türk fikir hayatının usta kalemlerinden Peyami Sefa ve Memduh Şevket Esendal’ın teşvikiyle kendisini tamamen yazı hayatına verdi. Yazı hayatına iyice ısınmış olan Vecdi Bürün, felsefe bölümünü bitirince Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’ın ısrarına rağmen üniversitede kalmak istemedi. Ancak 1970’lı yılların sonlarında ilköğretim yılı dönemi Heybeliada Lisesinde felsefe öğretmenliği yaptı. Dönemin büyük tirajlı gazetesi Yeni Sabah’ta fıkra yazarlığını sürdürdü ve Yeni İstanbul gazetesinde “Nasıl Öldüler?” adlı Osmanlı Padişahları üzerine yazdığı deneme ile “Eyyüp” adlı romanı bu yıllarda yayınlandı.

Nasıl Tanıştım?

Rahmetli Vecdi Bürün ile ilk görüşmemiz 1994 yılına rastlar. İstanbul’da doktora öğrencisiydim ve serbest zamanlarımı tarihçi, yazar Kadir Mısıroğlu ile birlikte sahibi olduğu Sebil Yayınevinde geçiriyordum. Bu dönemlerde yayınevine epey yaşlı, kısa boylu ve belki de 30-40 yıldan beri giydiği takım elbisesiyle yine de şık görünümlü olmayı başaran bir İstanbul beyefendisi geliyordu. Hayatımda böyle kibar, nazik, incelikli, mütevazı, bilgili ve kültürlü bir insan görmedim desem mübalağa etmiş sayılmam. Yayınevi sahibi bazen geç gelirdi, bazen de misafirleri olurdu. Onun için yan odada kendisiyle ilgilenirdim. İsminin Vecdi Bürün olduğunu öğrendiğim şahıs, her defasında koltuğunun altında bir Milliyet Gazetesi ile gelirdi yayınevine. Meğerse zamanında Milliyet Gazetesinde de köşe yazarlığı yapmış.

Biraz zor ve ara sıra hafifçe kekeleyen bu meçhul yazarı tanıdıkça, kendisine ilgim daha da arttı. Türk edebiyat dünyasının en tanınmış kalemlerinden olan rahmetli Peyami Safa’nın arkadaşı olduğunu öğrenince karşımda canlı bir tarih abidesinin olduğunu fark ettim. Kendisi bana Türkiye’nin ilk armatörü olarak 1942 yılına kadar armatörlük mesleği ile yazarlığı birlikte sürdürdüğünü söyledi. Fransız lisanına çok iyi hâkim olan ve kendisiyle okul yıllarımdan kalma Fransızca ile konuşmuş olduğum Vecdi Bürün, sohbetlerimizde Fransız edebiyatına dair derin bilgilerini benimle paylaştı.

Ben de biraz kendimden bahsettim, Fransızcamı büyük çapta unuttuğumu fakat Birlik Vakfı’nda Almanca ve İngilizce dersleri verdiğimi söyledim. Bunu öğrenince biraz heyecanlanır gibi oldu ve bana şöyle bir teklifte bulundu: “Ali Beyefendi; Ne güzel; Sizleri takdir ettim. Acaba vakıfta bu yabancı dillerin yanında Fransızca lisanına da alaka duyanlar olabilir mi? Bizim de böyle bir vazife almamız münasip midir acaba?” Ben ilk anda nasıl cevap verebileceğimi bilemedim. İçimden yazarlıktan emekli olmuş böyle ünlü ve zengin görünümlü yaşlı bir muharririn, bir vakıfta birkaç kişiye ders vermek istemesine bir mana veremedim. Üstelik bazı kelimeleri zor telaffuz ediyor ve dolayısıyla bu hâliyle akıcı bir şekilde ders verebilmesi zor görünüyordu. Bulacağım öğrenciler de bu şartlar altında sabırla onun derslerini tâkip etmeyip kendisini belki de yarı yolda bırakabilirler endişesini o anda içimde yaşadım. Böyle bir durum da kendisini daha çok üzülebilirdi. Kırılmasını istemediğim için nazikçe şöyle cevap verdim: “Neden olmasın? Sizin Fransızcanız mükemmel. Kim sizden ders almak istemez ki? Fakat gördüğüm kadarıyla eskisi kadar Fransızcaya ilgi pek fazla yok. Almanca için de bu geçerli. Daha çok İngilizceye rağbet var. Ama ben yine de girişimde bulunayım. Bu vesile ile daha çok birlikte olmuş oluruz.”

Vecdi Bürün’ün maddî durumu hakkında Kadir beyden biraz bilgi aldım. Anladığım kadarıyla Vecdi ağabeyinin emeklilik maaşı çok cüzi imiş. Kendisi ve eşi özel tedaviler gördüğü için, masrafları son yıllarda çoğalmış. Kısacası daha fazla geçim sıkıntısı yaşamasın diye Kadir Bey, günümüz Türkçesine tercüme edilmesi için, Vecdi ağabeyimize Osmanlıca bazı belgeler veriyormuş, bunun karşılığında kendisine zarf içinde para takdim ediyormuş. Sık sık yayınevine gelmesinin sebebini böylece anlamış oldum.

O günlerde Kadir Mısıroğlu, benden “Türkçenin Müdâfaası” isimli bir kitap hazırlamamı istedi. Bunun için eski dergilerden ve kitaplardan konu ile ilgili değişik yazarlara ait yazılar ve makaleler topluyor ve derliyordum. Bu vesileyle iyice samimî olduğum Vecdi ağabeyimden de bir yazı istedim. Kendisini çok bahtiyar hissetti ve bir hafta geçmedi bana “Büyük Diller Küçük Dilleri Yutacaktır” başlığı taşıyan bir yazı verdi. Bu yazıyı da kitabımın içine yerleştirmek için tasnif ettim ve kitap çalışmama devam ettim. Henüz kitabımın son şeklini vermemiştim ki Bâbıâli’nin güzide simâlarından olan Vecdi Bürün ağabeyimiz, 3 Şubat 1997 tarihinde aramızdan ayrıldı. Vefatından haberdar olamadığım için, maalesef cenaze namazına katılamadım. Basının da bu ünlü yazara gereği kadar yer vermediğini düşünüyorum.

Peyami Sefa’nın teşvikiyle kendisini bütünüyle yazı hayatına vermiş olan, hikâye, fıkra, tiyatro tenkitleri, pek çok gazete ve dergide telif ve tercüme yazılarının yanında makale ve romanları ile yazarlığını devam ettirmiş olan Vecdi Bürün’ün ahir ömründe maddî sıkıntılar içinde olmasından dolayı üzüntü duymuştum. Bu hâliyle bile hep vakur ve zengin duruşunu hatırlarım. Gelecek yazımda inşallah 25 yıl önce bana takdim ettiği ve hiçbir yerde yayınlanmayan “Büyük Diller Küçük Dilleri Yutacaktır” isimli makalesinin akıbeti hakkında sizlere bazı bilgiler vereceğim.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.