Ailemizde sporcu olmadığı gibi sporla ilgilenen de yoktu. Ama ben 10-11 yaşları arasında hafızlık yaparken futbol ile de ilgilenirdim. Üç büyük kulüp yanı sıra bazı kulüplerin sporcularını da tanırdım. Milli maçlar öncesinde kendimce mili takımı da kurardım. Çevremde ilgi de görürdü. Bendeki bu ilgi nereden ve nasıl oluştu, hatırlamıyorum.
Gençlik yıllarımda futbolun spor olmaktan çıkarıldığını bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumu uyutucu niteliğe büründüğünü kavramaya başladım. Daha sonraları futbolun emperyalizmin elinde batıl bir dine dönüştürüldüğünü anladım ve bu gerçeği vurgulayan makaleler yazmaya başladım.
Galatasaray’ın Kasımpaşa’ya da Yenilgisi ve Çağrıştırdığı
Kasımpaşa’da doğup büyüdüğüm ve ömrümün ilk kırk yılını orada yaşadığım için Kasımpaşa ilgi alanımdadır.
a.Günlük haberleri okurken Yeni Şafak’ta, Galatasaray’ın Kasımpaşa’ya yenilişi ve eleştirilişi haberi gözüme çarptı.
Okuduğum bu haber bende hiçbir alanda profesyonelliğin yetmediği ve yapılacak işe sevdalı olmak ve başarıya şartlanıp kodlanmak gereğini hatırlattı.
Peygamberimiz ”Allah, her şeyin ihsan üzere; güzel yapılmasını emretmiştir,” buyurduğu için İslamî görevimiz olarak her bir işimizi ihsan üzere yani ”Allah beni görüyor bilinci içinde” yapmakla yani işimizi ibadete dönüştürmekle yükümlüyüz. Aksi takdirde başarıyı yakalayamaz ve Allah’ın rızasına eremeyiz.
Batılperestlerin dünyevî başarıları da işlerine sevdaları sebebiyledir.
Bunun içindir ki Allah, yaptığı işi ihsan üzere Allah görüyor bilinciyle yapanları sevdiğini açıklamakta ve mükâfatlandıracağını bildirmektedir:
”Allah’ın koyduğu kurallara uygun harcamalar yapın. Canlarınızı kendi ellerinizle tehlike atmayın. Allah görüyor bilinci ile güzel işler yapın. Allah, Kendisin görür gibi güzel işler yapanları sever.” (Bakara 195)/
Bu olay bana kutsallaştırılacak bir dava heyecanının profesyonelliği aşacağına ilişkin bir örneği de hatırlattı.
Zenci Bir Gencin Hitabet Birinciliği
Amerika’da bir hatiplik müsabakası yapılmış ve birinciliği kendileriyle yarıştığı profesyoneller arasından seçilen bir zenci genç kazanmıştı.
İkinci, üçüncü sınıf vatandaş görülen, beyazlarla aynı otobüse binmesi ve aynı yerde yemek yenmesi yasaklanan ve her alanda dışlanan zencilerden bir genç. Bu genç, konusunu öylesine içten ve yaşayarak işlemişti ki doğal olarak etkilenen jüri kendisini birinci seçmişti.
Malkom X/Malik el-Şahbaz ve Mandela’nın dünyaca ünlü şöhretlerinin arka planında davalarına olan bağlılık heyecanları olsa gerektir.
Kendi Kültürel Değerlerimizi Yaşamalıyız
b.Yeni Şafak’ta okuduğum haber şöyle bitiyordu:
Taraftarlar, geçtiğimiz hafta Ankara’da geçirdiği trafik kazası sonucunda hayatını kaybeden eski Galatasaraylı futbolcu Ahmet Çalık için maçın ilk 5 dakika sessiz kaldı. 5’inci dakikada sahadaki herkes maçı bırakarak, Ahmet Çalık’ı alkışladı.
Düşündüm, Cennete talip bilgili ve bilinçli Müslümanların kaçınması gereken bir yapıya, Kuran ifadesiyle LAĞİV’e yani faydasıza dönüşen futbol yine de bir hayra vesile kılınamaz mıydı?
Maçın ilk beş dakikası Ahmet Çalık için hareketsiz ve sessiz kalınması ve ardından alkışlanması yerine kısa ama etkili bir dua yapılsaydı çok daha verimli olmaz mıydı? Seyirciye de ölüm ve ahiret hatırlatılıp trafik kurallarına uyulması mesaj verilseydi daha bereketli olmaz mıydı? Üstelik bizim kültürümüze ait bir değerimiz yaşanmış ve yaşatılmış olurdu.
Evet, futbolde bile profesyonellik yetmez. “Allah görüyor bilinci’ gerek.
Ali Rıza Demircan
Esselamualeyküm muhterem hocam futbola karşı ve nefret eden birisi olarak bu yazı beni üzdü Allahı zikirden ALI koyan malayani işlerden biridir futbol futbol ile iştigal eden insanların çoğunda empati yoksunluğu görü yorum yarın mahşerde futboldan değil kurandan amelden imandan sorulacak insanların çoğu dinini bilmiyor ama sorsan futbolu n herşeyin biliyor allah size basiret onlarada akıl fikir bolca versin inşallah