islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5143
EURO
34,9020
ALTIN
2.432,10
BIST
9.813,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

BİR KULLUK GÖSTERGESİ: NAMAZ

BİR KULLUK GÖSTERGESİ: NAMAZ

İbadetler, Allah Teâlâ’nın koyduğu kurallara ve Hz. Peygamber’in uygulamalarına göre sırf Allah rızası için yapılan ve faydası da yapana ait olan kulluk göstergeleridir.  Dolayısıyla kulluğun Allah’a dönük yönüne ibadet, insana dönük  yönüne ahlak ve yeryüzüne dönük yönüne ise halifelik  adı verilmektedir. Zira  kulluk,  hem bütün ibadetleri, hem ahlak kurallarını, hem de insanın yeryüzündeki halifelik görevini kapsamaktadır. Çünkü Kur’an’ın önerdiği hayat tarzı bir bütündür ve hayatın hem başını hem sonunu; bir başka ifade ile hem dünya hem de ahiret hayatını kapsar. Bu nedenle Kur’an’da hayatın öncesine “dünya hayatı”, sonuna ise “ahiret hayatı” denilmektedir. Bu tanımdan dolayıdır ki sadece dünya hayatını merkeze alıp ahiret hayatını kabul etmeyenler ve onu yok sayanlar ya da unutanlar  şiddetle kınanır.

Namaz, “ta’zim için eğilmek, kulluk etmek” anlamlarına gelen  Farsça  bir sözcüktür, Kur’an’daki “salat” kavramının karşılığıdır.  Salat kavramı ise “dua etmek, ibadet etmek, yalvarmak, desteklemek” anlamlarına gelir ve bağlamlarına göre de  anlam kazanır.   Kur’an’a göre namaz, muttakîlerde bulunması gereken önemli vasıflardan biridir. Nitekim  “Allah katından geldiğine dair  hiçbir şüphe  bulunmayan bu kitap, muttakiler için bir hidayet rehberidir. Bu takvâ sahipleri, gayba inanır, namazı kılar, kendilerine verdiğimiz nimetleri, servetleri infak ederler. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilen kitaplara iman ederler, ahirete de yürekten inanırlar” [1]  ayeti, takva ile namaz, bir başka deyişle ibadet ile ahlakî davranışlar arasında  oluşan ilişkiyi  göstermesi açısından dikkat çekicidir. Zira bu ayetlerde  namaz,  iman ve infakla  birlikte  muttakilerin bir vasfı olarak  zikredilir.    Muttaki, genel anlamda  haramlardan ve yasaklardan sakınan kimsedir. Bu nedenledir ki Allah Teala, namazı kötü ve iğ­renç şeylerden insanı  alıkoyan bir ibadet olarak tanımlar ve “Namaz fuhşiyâttan ve  çirkin şeylerden  insanı men eder[2] buyurarak namazın özellikle  bu fonksiyonuna  dikkat çeker.

Namaz,  insanı Allah’a yaklaştırır ve  insana O’nunla beraber olduğu bilincini aşılar. Gönlü Allah’a bağlı olan ve O’nun kendisiyle beraber olduğunu  düşünen ve bu  bilinç içinde yaşayan    insan,  günah işlemekten ve  haya­sızlık yapmaktan çekinir.  Dolayısıyla kötülü­ğün ve hayasızlığın kiri, namaz kılan  Müslümana bulaşmaz.  Bu özellik sadece namaza ait de değil, aynı zamanda  oruç , hac ve kurban için de söz konusudur.  Nitekim  Kur’an’da oruç ve kurbandaki temel amacın  da  takva olduğu  anlatılır. “Kestiğiniz bu hayvanların  etleri de kanları da Allah’a ulaşamaz. O’na ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır”  [3] ayeti  de bu  amacı en bariz  şekilde açıklar.

Müslümanı haramlardan ve kötülükten alıkoyan namaz ise mutlak anlamdaki namazdır. Yoksa gerçek anlamda kılınmayan ve­ya değişik duygular veya düşünceler  içinde kılınan ve  ihlastan uzak olan namaz değildir.[4]  Bu nedenle  ihlastan yoksun  olan  namazın, fonksiyonları da eksik olur. Namaz kıldığı halde,  ahlakî tutum ve davranışlardan yoksun olan Müslüman, buna bir örnektir.  Sadece ihlasla yapılan ibadetler,  insanı Allah’a yaklaştırır. Nitekim   “Dini  yalnız O’na has kılarak O’na yalvarın[5] ayeti, kulluğun ihlasla yapılmasına; “Secde et ve yaklaş” [6] ayeti de , namazın insanı Allah’a yaklaştırıcı  fonksiyonuna işaret eder.  Allah’a yaklaşan ve O’nunla beraber olan kul  da  O’nun ko­ruması ve himayesi  altında demektir.  Dolayısıyla Allah’ın koruduğu ve himaye etiği insan,  Allah’ın  her an kendisini gördüğünü ve  denetlediğini  bilir ve  O’nun  huzurunda olduğu  bilinciyle  haramlardan sakınır ve yasakladığı şeyleri yapmak istemez. Zira haya duygusu  buna  engel olur. Haramlara yönelme  tavrı ise  ancak haya duygusunu yitiren insanlarda  görülür. Bu nedenle insanın haya duygusunu koruması ve  kaybetmemesi gerekir.

İnsan, her ne kadar toplum içinde yaşasa da, ger­çek anlamda yalnızdır. Zira çoğu zaman tanıdıkları ve dostları, bazen de evlatları onu terk edebilmektedir. Bu nedenle her insan,  kendini asla terk etmeyecek ve daima yanında bulunacak bir dosta  ihtiyaç hisseder. İnsanın en iyi  dostu ise Allah’tır. Allah’ı her an yanında hissetmek, insana huzur  ve güven ve­rir. Bu nedenle namaz, insana Al­lah’ı hatırlatır ve O’nunla  beraber olma duygusunu  da  canlı tutar. Bu  da  insana psikolojik rahatlık  sağlar. Nitekim  Hz. Peygamber’in Sevr Mağarası’nda Hz. Ebu Bekir’e söylediği “Üzülme Allah bizimle beraberdir” sözü,  söz konusu bu rahatlığın en güzel örneğidir.

Bu konuda  “Sabır ve salât (namaz/dua) ile Allah’tan yardım iste­yiniz[7]  ayeti de  bize bir fikir verir ve yol gösterir. Zira günde beş defa Allah’ın huzuru­na çıkan insan, kendini  daha huzurlu ve daha  güvende hisseder; Allah’ın  kullarına  kafi geldiğini bilir,[8]  bu nedenle de iç boşluğu­nu doldurmak için farklı şeylere yö­nelmez. “Kim Rahman’ın zikrinden uzak yaşarsa, ona bir şeytanı musallat ederiz ve o onun arka­daşı olur[9] ayetiyle ifa­de edilmek istenen şey de budur. Zira şeytan kendisiyle arkadaş olan  insandan, Allah’ın buyruklarını bir kenara bırakıp nefsinin arzu ve isteklerini  yerine getirmesini ister [10] , o da şeytanın   kendine  fısıldadığı  şeyleri yerine getirir,  dolayısıyla nefsini/hevasını da tanrı edinmiş olur.[11] Allah’la beraber olan insana ise  şeytanın hiç bir etkisi olmaz. Zira “İnanan­lara ve Rablerine dayananlara o şey­tanın bir gücü yoktur. Onun gücü sade­ce kendisini dost tutanlara ve Allah’a ortak koşanlaradır.”[12]  Hiç şüphesiz  bu açıklama, inanalar için bir müjdedir. Ne var ki  bu müjdeden çoğu insan da haberdar değildir.

Namaz,  aynı zamanda bir kulluk sınavıdır. Bu nedenle tercih etmeyi ve iradeyi gerektirir. Dünya hayatının meşgalele­ri, alış-veriş, eğlence vs. gibi konularla Allah’a yakın olma arasındaki tercih de bu sınavın bir gereğidir. Bu nedenledir ki Kur’ân, dünya meşgalelerinin, Müslümanı Allah’ı zikirden alıkoymamasını ister. Yine Kur’ân, namazı, Allah’a kullukta samimiyetin bir ölçüsü olarak kabul eder. Nitekim münafıkların na­maza üşene üşene kalktıklarını[13], Yahu­di ve Hıristiyanların da namazla alay ettiklerini[14]  belirterek na­mazın, bir Müslüman için vazgeçilmez ve ayrılmaz bir kişilik özelliği olduğunu açıklar. Ayrıca namaz kılan kişinin, elde ettiği bazı  kazanımları da vardır. Bunlar arasında  zorunlu olarak günde beş defa elleri ve yüzü yıkayarak temizliğe  riayet etmek;  vakit­lere dikkat ederek daha disiplinli, ilkeli  ve huzurlu bir hayat yaşamak, bilinen  kazanımlar arasında yer alır.

Prof. Dr. Celal Kırca

[1] Bakara, 2/2-4.

[2] An­kebut, 29/45

[3] Hac,22/37.

[4] Mâ’ûn, 107/4-6.

[5] Mü’min,40/65.

[6] Alak, 96/19.

[7]  Bakara,2/153.

[8] Zümer, 39/36.

[9] Zuhruf, 43/36.

[10] Ba­kara, 2/268.

[11] Furkan,25/23.

[12] Nahl: 16/99-100.

[13] Nisa: 4/142; Tevbe: 8/54

[14] Maide: 5/58

Yorumlar
  1. Mehmet Alkan dedi ki:

    Tanımlamaları ve tedbirleri yanlış yapıyorsunuz sayın hocam.
    Namaz ibadetinin sadece yapana faydası olduğunu Kur’an’da hangi ayette yazıyor?
    Mâûn suresinde MUSALLÎN olanlara ALLAH’ın bedduası neden var?
    Ankebut-45 neden Fuhuş ve Münker’le Salât ilişkisini kuruyor?