islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5196
EURO
34,8612
ALTIN
2.423,96
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

Âyetleri anlamaya çalışmak yerine tarihseldir, nasih-mensûhtur demek Kur’ân’a bühtan değil midir?

Âyetleri anlamaya çalışmak yerine tarihseldir, nasih-mensûhtur demek Kur’ân’a bühtan değil midir?

Bizim tarihselcilerimiz metotlu ve müşterek Kur’ân çalışması yapmadıkları için edinebildikleri bölük pörçük bilgilerle geleneksel fıkhımıza eleştiri getirirler. Bazı eleştirilerinde hakikat payı vardır.

Anlayışta yeniliği yansıtan bir çalışmaları olmadığı için kendi acziyetlerini örtmek maksadıyla anlamadıkları ayetler çizgisinde eleştirilerini dolaylı olarak Kur’an’a da teşmil ederler. Ederler de, kendileri bir şey söyleyemezler. Bunlardan bazıları Kur’ânın tarihsel olduğunu kanıtlama sadedinde bazı âyetler arasında Mücadele 12-13 de misal gösterirler.

Kur’ânî bir hükmün diğer bir hükmünü her zaman ve şart yürürlükten düşürdüğü anlamına neshi savunan bazıları da anlamaya çalışmaksızın Mücadele 12-13 örneğini verirler. Oysaki Kur’ân özel anlamda Neshi konu ederse de nasih ve mensûh âyetler şeklinde bir açıklama yapmaz.

Biz mezkûr âyetler üzerinde hatalı olma ihtimali ile doğru olduğuna inandığımız bir çalışmamızı sunuyoruz.

 MÜCADELE 12-13’ün Anlamı

Önce meâli verelim:

“Ey inananlar! El-Resûl ile bir konuda özel olarak konuşmak istediğinizde, bu konuşmadan önce bir sadaka verin! Bu sizin için geçekten hayırlı ve tertemiz bir uygulama olur. Eğer verecek bir şey bulamazsanız, 
(bilin ki),Allah, çok bağışlayan çok şefkatli olandır. Özel konuşmanızdan önce sadaka vermekten kaçınır mı oldunuz? Kaçınır olduğunuzave Allah da sizi affettiğine göre, artık namazı kılın, zekâtı verin Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğin! Allah gerçekten de yaptıklarınızdan haberdar olandır.”

Kur’ân’ın Arap bilgisi ve örfine göre indirildiğini söyleyen mânen özürlü tarihselciler ve neshi şartsız savunalar –samimi bir yürekle anlamaya çalışmadıkları için- bu âyetleri anlayamazlar. Biz anlamaya çalışalım:

a. “Allah’a ve O’nun Resul’üne itaat edin…”şeklindeki âyetlerde (Enfal20,46 ve diğerleri) itaat edilmesi emredilen el-Resûl ile Abdullah’ın oğlu Muhammed değil onun risaleti kabul edilir. Bir diğer ifadeyle onun Kurân çizgisindeki emirleri ve yasaklarına itaat kabul edilir. Bu genel kabul gören bir gerçektir.

Devam edelim:

b. Nisa 80’ ne göre göre el-Resûl’e itâat Allah’a itaattir.

Nisa 59’da “el-Resûle ve Üli’l-emre itaat edin…” buyrulur.

Kur’ân’ göre el-Resûl’ün Kur’ânî emirlere ve yasaklarına itaati Allah’a itaat olduğu gibi, Sünnet çizgisindeki Üli’l-emre itaat de el -Resûle itaatir.

Kur’ân gibi Kur’ân’ı anlama ve yorumlama yeteneği olan el-Hikmet kendisine verilen Allah’ın Nebisi-Resûlü (Nisa 4/113)  şöyle buyurur:

Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana karşı gelen de Allah’a karşı gelmiş olur. El-Emîr’e/Devlet başkanına, itaat eden bana itaat etmiş, devlet başkanına karşı gelen de bana karşı gelmiş olur.” (Buharî Cihad 109;Müslim İmare 32 )

Açıkça anlaşılacağı üzere Nebevî Sünnet çizgisindeki Üli’l emir el-Resûl makamındadır. Bu konuda pek çok hadîs vardır.

Âyetteki Sadaka ise Peygamberimizin “Küllü marûfin sadekatün“ şeklindeki tarifine gör maddi yardımlar dâhil topluma yönelik bütün hayırlardır.
c. Şimdi de günümüze gelelim: Yukarıda değinildiği üzere bir İslâm Ülkesi’nin el-Resûl olan Peygamberimizin izindeki Uli’l-emre/ Devlet Başkanına itaati el-Resûl’e itaattir.

Üli’l-emr’in mesai saatleri Ümmet’in/yönettiği insanların bütüne aittir. Özel görüşmelerle onun zamanını almak ümmetin haklarından almaktır. Bu sebeple Uli’l-Emrin vaktini alan kişi, almadan önce topluma yönelik olarak bir sadaka verecektir. Mücadele 12’nin özü budur.

d. Hac kurbanı, Yemin keffareti ve Zıhar’da keffaret olarak verilmesi gerekenlerin bulunamaması halinde yapılacak işlemler gösterilir. (Bakara 196; Mâide 89; Mücadele 4) Ama Mücadele 12’de gösterilmemesi, verilecek sadakanın bulunamaması halinde Sadaka emrinin vacip olmaktan çıkacağına işarettir. İsm-i Tafdil anlamı verilebilecek olan “Hayır ve Ether” ifadeleri de bunu gösterir.

Hâsılı. Devlet Başkanı ile özel görüşme öncesi sadaka verilmesi öğüt olarak varlığını Kıyamet Günü’ne kadar sürdürecektir.

Ha bir hatırlatma daha yapalım: Bu iki âyetin ilki çağrıştırılan anlamda nasih ve ikincisi de mensûh değildir.

Not: Laik ülke ve yöneticileri konumuz dışıdır. Onlara teşmil edip etmemek okuyucumuzun takdirindedir.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.