islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,0296
EURO
37,5386
ALTIN
2.754,97
BIST
9.624,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
29°C
İstanbul
29°C
Az Bulutlu
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C
Perşembe Açık
30°C
Cuma Az Bulutlu
30°C
Cumartesi Yağmurlu
24°C

Beyin Göçü mü, Yoksa Beyinleri Değerlendirememek mi?

Beyin Göçü mü, Yoksa Beyinleri Değerlendirememek mi?
2 Eylül 2024 09:35
A+
A-

Beyin göçü konusu, uzun zamandan beri gündemimizde olan bir konu. Fakat, beyinleri değerlendirmeme  konusu nedense hiç gündeme gelmeyen bir gerçek.

Beyin Göçünün Sebepleri:

Beyin göçü, genelde bazı kişilerin kendi ülkesini terkedip, başka ülkelere giderek, bencil ve kendi toplumunu terketme şeklinde değerlendirilmektedir. Belki bu şekilde duyarsız ve ülkesi ve halkını önemsemeden, başka ülkelere giderek hayatını ve mesleğini oralarda sürdürmek isteyenler bulunmaktadır. Fakat, herkesi bu şekilde değerlendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü olay, sadece ülkeyi terkedip yurt dışına gidip, ülkenin sıkıntılarına sırtını dönmek gibi tek boyutlu bir olay değildir.

Belki ondar daha fazla, ülkemizde insanın bilgi ve niteliğine önem verilememesi ve kişilerin belirli statülere getirilmesinde, onların niteliğinden çok, belli anlayış, siyasi görüş veya akrabalık gibi kan ve yakınlık bağlılığının objektif tutumlara engel olup, görevlere atamaların bu tür bağlantılara göre seçilmesi ve değerlendirilmesidir.

İnsanları kendi bilgi, ahlak ve tecrübeleriyle belli görev ve sorumluluk mevkilerine getirilme uygulamasına, ülkemizde son derece az uyulmakta olduğu dillendirilmektedir.
Bu tutum, kanaatimce kişilerin fikir ve inanç farklığı faktöründen çok, onların  belli kişi ve politikalara “adapte olabilecek” özellikte olmalarının aranmasından kaynaklanmaktadır. Maalesef bu  tavır, belli kişi ve akımların insanları bilinçsiz varlıkla olarak görmek istemelerinden kaynaklanmaktadır.

Bu konu, sadece ülkelerin iç idare ve bürokrasilerinde değil, dış politikadaki atamalarda da kendisini göstermektedir.

Beyinleri Değerlendirememek:

Her insan, kendine göre bilgi, anlayış ve tecrübeye sahiptir. İnsanı, kendi irade, bilgi ve tercihleri ile değerlendirmek isteyen kişi ve akımlar, kişileri önemli özelliklerinden soyutlayarak bir eşya gibi “kullanmaya çalıştıkları” görülmektedir.

Bu durum, insanların beyinlerini kullanmak istemeyip, onların sadece fiziki ve organik özelliklerini kullanmak istenmesinden  dolayıdır. Bu durumu gören akıl ve onur sahibi kişilerin, imkan buldukları zaman kendi geleceklerini yurt dışında aramaya çalışmalarını denemekten başka çareleri kalmamaktadır.

Şahsen ben, Türkiye’de akademik ve ilmi çevreler ile öğrencilerinden müsbet değerlendirmeler almama rağmen, siyasi ve bürokratik sistemlere sunduğum proje ve araştırma tekliflerime ciddi ve anlamlı bir cevap bulamamışımdır.
Özellikle siyasi iktidarların, büyük ölçüde kendi programlarına yönelik dışarıdan gelen görüş ve teklifler büyük ölçüde dikkate alınmamaktadır. Özellikle, siyasi karar vericilerin önceden belirlenmiş programları, herhangi bir eleştiri ve tahlile tabi tutmadan  uygulamaya çalıştıklarını, bizzat üst düzey bürokratların kendilerinden dinlemişimdir.

Çünkü, bunun sonuçları, insanı korkutmaktadır. Bu yüzden çok fazla bürokratın, kendi makam ve imkanlarından mahrum olmamak için, bu tür bir sistemi benimsemese de, karşı çıkmadan kabul ettiğini söyleyebiliriz.

Maalesef, önemli niteliklere sahip akademisyen, gazeteci, sanatçı gibi seçkin insanların maddi imkan ve bürokratik makamlar uğruna, şahsi irade ve düşüncelerini geri çektiklerine  dair bilgilere rastlamışımdır.  Bir ülkeda, siyasi programların görüş ve politikalarını, hiçbir fikir ve düşünce öne sürmeden, olduğu gibi benimseyen mevki sahibi kişilerin fazlaca olması, o ülkede yeniliğe yönelme ve toplumu iyi bir geleceğe götürebilme imkanı yoktur. Bunun yanında, doğru ve gerçekleri bildiği halde, makam ve maddi imkan için kendi doğrularını söylemeyen ve itiraz haklarını saklayan kişilerin durumu, bir öncekilerden daha feci ve manevi sorumluluk gerektirmektedir.

Böyle bir durumda, bu tür insanların, “hakikati gizleyenler” grubu olarak, hem ilahi hükümlere isyan, hem de halkın vebalini taşımaları sebebiyle huzur bulmaları zordur.

Öte yanda, kendi ideal ve ilmi çalışmalarına imkan ve destek bulamayan kişilerin, yurt dışına çıkıp oralarda çalışma imkanı bularak ve önemli ölçüde objektif kriterler ile çalışabilmelerini, beyin göçü olarak değil, “beyinleri değerlendirmeyen” yönetimlerin duyarsızlığı ve hatası olarak, açıklamak yanlış olmayacaktır.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.