islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
21°C

Bir Ârife Soralım: Bilim İnsanı Zâlim Olabilir mi?

Bir Ârife Soralım: Bilim İnsanı Zâlim Olabilir mi?

Soru: Hocam! Bütün dünya bilimi çok önemsiyor. Ama ilmin asıl gâyesi nedir? Yani ne için ilim ile uğraşmak gerekir?

Ârif: Hakikî ilim, Allah’ı bilmek, kendini bilmek ve Yaratan’a iman etmektir. Tüm diğer bilimler bu hakikî ilmin sadece alt dallarıdır ve onların da aslî görevi ona yardımcı olmak ve hizmet etmektir. Bu bağlamdaimana hizmet etmeyen bilim, bu ulvî gaye için ilim yapmayan bilim insanından mahşerde şikâyetçi olacaktır.

Soru: Nasıl yani? Bunu hiç anlayamadım. Biraz bunu izah edebilir misiniz?

Ârif: Yani ilmin de kendine mahsus bir kimliği ve Hak katında kendisine tevdi edilen bir vücudu vardır. Dolayısıyla tevhidî imana hizmetçi olmayan ilim, kendisini tahsil etmek isteyenden Cenâb-ı Hakk’a sığınır. Allah’ın emrinde kullanılmayan ilim, hakkını mahkemede arayan şahıs gibi kâdı-yı mutlak olan Cenâb-ı Hak’tan adalet ister ve bu haksızlığı yapan gâfil bilim insanın elinden kurtulmak için müracaat eder.

Soru: Peki; ilim, öbür dünyada imanı kabul etmeyen pozitivist bilim insanlarına dava açtığında sonuç ne olur? Bunun dünyada da manevî cezası var mıdır?

Ârif: Vardır. İman ve maneviyat içermeyen bilim, yeryüzünde nerede baş gösterirse güya o bilim sahibi olduğunu iddia eden kişiler, bundan sorumlu tutulur. Allah katında bunlar cemiyetin en zalimleridir. Çünkü ilmin kendilerinden bîzâr olmasıyla Allah, hakikî ilmi onların elinden alır ve kalplerini mühürler.

Soru: İmana dayanmayan ve hakikatin ortaya çıkmasına hizmet etmeyen bilim, faydasız bilim olsa gerek. O halde fayda sağlamayan bilimi nasıl tanımlayabiliriz?

Ârif: Hakikî ilme haksızlık yapan, hakikati perdeleyen bilim ve onun bütün alt dalları, Hak nazarında zulme hizmet eder. İlim, hakikati görmeyi sağlayan bir araştırma ve geliştirme yolculuğudur. Amma bilim insanı, ilim yolculuğundan ayrılırsa yani akıl ve kalp izdivacında bulunmazsa faydasız ve hatta zararlı alanlara kayar. Örneğin zinayı veya bütün cinsel sapkınlıkların adını değiştirerek, bunlara başka bilimsel teoriler ekseninde farklı isimler koyarak, ilmî ve manevî istikametten kopar. Zinaya “gönül nikâhına bağlı birliktelik” derse veya cinsel sapkınlıklar yerine “cinsel tercihler” derse işte o zaman bir bilim insanı, ilmin kaynağı olan Kur’ân ve Sünnete ihanet etmiş olur ve zalim sıfatını kazanmış olur. Çünkü bütün bu sapkın bilimsel yaklaşımlar, ilmî olmaktan ziyade nefsanî ve şehvanîdir.

Soru: Bir bilim insanının zalim olabileceğini hiç düşünmemiştim. Buna birçok bilim insanı tepki gösterecektir. Onun için bu tespitinizi biraz daha açar mısınız?

Ârif: Gaddar ve şiddete meyilli evli bir erkek, evinde hep hanımına zulüm yaparsa o aile çatırdar ve yıkılır. Despotik devlet, vatandaşına zulmederse o devletin rejimi er veya geç yok olur. Kişi, günahlarla kendi nefsine zulmederse o kalp gitgide kapkara olur. Kişi, tevhitten uzaklaşır ve şirke bulaşırsa kendisine zulmetmiş olur ve mahşerde pişmanlık duyanlardan olur. Bir bilim insanı da nefsine, dünyaya, şöhrete, paraya, makama, kariyere uyarak, iman ve ilim hakikatlerini bile bile göz ardı ederek, bilimsel hurafelerle toplumun geniş bir kesimini kandırırsa o bilim insanı, toplumu aydınlatmadığı için, kolektif boyutuyla zulüm yapmış olur. İmandan nasibini alamamış bilim insanları, yanlış bilgi ve yönlendirmeleriyle binlerce insanı yanıltmış olmanın vebalini taşıyacaktır.

Soru: Hocam; “Faiz, ekonomi sistemi için şarttır” diyen bilim insanları var. Bunlar hakkında ne dersiniz?

Ârif: Serbest piyasa ekonomisini savunan bu liberal bilim insanları, insanları sömüren bir iktisadî modeli savundukları için, insanların maddî yönden zulüm görmelerine sebebiyet vermektedir. Bunlar Allah ve Resulüne savaş açmış en büyük zalimlerdir. Allah, faizli bir sistemden yana olanları, şiddetle uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’tan korkup (her türlü haram ve haksızlıktan) sakının ve eğer (gerçekten) inanmışsanız, faizden artakalanı (alacak olarak anaparanızdan fazlasını) bırakın (faizci düzenden uzaklaşıp kurtulmaya bakın). Şayet böyle yapmazsanız, (faizci düzeninden vazgeçmezseniz) Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilip anlayın. Eğer tövbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.”[1] Müslüman bilim insanları, faizsiz düzene geçmek için, buna uygun bir ekonomi modeli üretmek zorundadır. Aksi takdirde onlar da zalim olma durumuna düşer.

Soru: Bir insan, hakikî ilmi nasıl elde edebilir?

Ârif: Ali Rıza Demircan Hocamız, hakikî ilmi, yaratılan ve indirilen âyetlerden meydana geldiğini söyler.

Bir delil hükmünde olan yaratılan âyetleri, yani bütün varlık âlemini Yaratıcısından, Kur’ân’dan yani indirilen âyetlerden bağımsız olarak ele almak, hakikî ilim değildir. Böyle parçalı materyalist bilim dünyasında zulümler, işgaller, sömürüler ve hayatı çökertici üretimler olur. Nitekim Batı’nın materyalist bilimleri, insanlığın başına nice belalar getirdi. Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların üretimi ile ilgili teknolojik bilim, tamamen indirilen âyetlerin ruhundan koparıldığı için, ortaya çıkmıştır ve insanlığı tehdit etmektedir. Onun için yeni bir manevî ve ilmî diriliş için yani Rabbimizin rızasını kazanmak için, yaratılan ve indirilen âyetleri birlikte okumak, tahkik etmek ve uygulamak gerekir. Materyalist bilim, sadece yaratılan âyetleri esas aldığı için, eksik olduğu gibi manen temiz de değildir. Halbuki ilim de tâhir yani temiz olmalıdır. Hakikî ilmin tahareti vardır. İlmi, yaratılan ve indirilen âyetlerden almak ve bu ilmi, yerli yerinde ve insanlık hayrına uygulamak, ilm-i zâhirî tahâretidir. Bu tahâret üzere uygulanan ilim, bereket sırrıyla toplumsal adalete ve saadete vesile olur.

Soru: Anladığım kadarıyla hakikî ilim, Allah’ı bilmek ve imana ulaşmaktır. Bir nevi bilinçli bir arayış sonunda kişi, Allah’ın lütfu ile imana sevk ediliyor. Bu izah doğru oldu mu?

Ârif: Evet, güzel ifade ettin. Kullandığın “bilinçli bir arayış” cümleni kısaca tefekkür olarak da açıklayabiliriz. Kişinin tefekkür makamına çıkabilmesi için, kişi manevî eksikliğini hissetmeli ve ilmî hakikat bağlamında dert sahibi olmalıdır. Bu vasıfları taşıyorsa bir kişi, Allah’ın izniyle hakikî ilmin iklimine girer ve hadiselere Kur’ân’ın nuruyla bakmaya başlar ve ilmin hakkını vermiş olur vesselâm.

Prof. Dr. Ali SEYYAR


[1] el-Bakara: 278-279.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.