islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
22°C

Bir Ârife Soralım: Maddî Kaygılara Karşı Kanaat Bir Çare midir?

Bir Ârife Soralım: Maddî Kaygılara Karşı Kanaat Bir Çare midir?

Soru: Hocam; Merhaba…Sizinle karşılaşmam çok isabetli oldu. Son günlerde aklıma bir soru takılıyor. Son dönemlerde insanlarımız belki de şu korona virüs meselesinden dolayı varoluşsal konulara daha çok eğilmiş olmakla birlikte geleceğe yönelik daha büyük sıkıntı ve felaketler yaşayacağı endişesiyle geçim derdine girdi. Zaten modern hayatta insanlarımız daha az huzurlu iken gelecekte durumlar daha da kötüye gideceğini düşünerek, yoksulluk ve açlık korkusu daha da belirgin olmaya başladı. Bu kötü duygulardan kurtulmanın yolu nedir?

Ârif: Evladım! Maalesef modern materyalist dünya, insanların daha çok sahip olma duygusunu körükledi. Yeteri kadarına almayı veya sahip olmayı değil de mümkünse hepsine sahip olma isteği ve hırsı kamçılandı. Kanaat bilincini geliştiremediği için, insanlarımızın ekseriyeti itidalden uzaklaştı, kısmetine razı olamadı ve az ile yetinmekte mutlu olamadığı için, doyumsuz oldu…

Soru: Hocam! Sözünüzü kestim ama insan, nasıl doyumsuz olur?

Ârif: Doyumsuz insan, elindeki ile yetinemez, o şeyden ne kadar yararlanırsa yararlansın yine de mutlu olmaz. Sahip olduğu nimetleri yeterli görmeyen bir insan, artan rızkını dahî küçümsemeye başlar. Doyumsuz insan, hırslıdır, nankördür ve dolayısıyla kanaatkâr değildir.

Soru: Hocam! Anlar gibi oldum ama bize kanaat kavramını iyice açıklayabilir misiniz?

Ârif: Kanaat, elinde bulunanla yetinme, verilen nimetlerden razı olma, az veya çok rızkı her zaman mübarek sayma, dengeli ve sosyal duyarlı yaşama, ihtirastan ve israftan kaçınma hasletidir. Nefsin bütün temayüllerinde ve ihtiyaçlarının temininde iktisat, tasarruf ve itidal dairesinde hareket etmek, başkalarının nimetlerine göz dikmeyip hakkına razı olmak ve gönül huzuruyla yaşamaktır.

Soru: O halde çok çalışmak yerine az çalışmak mı gerekiyor kanaatkâr olabilmek için?

Ârif: Hayır evladım. Kanaat, az çalışmak, az kazanmak veya tembel olmak anlamına gelmez. Bilakis, çok çalışmak ve helal yoldan rızkını artırmak için çaba göstermektir. Az çalışıp azla yetinmek veya hiç çalışmadan kendini başkalarına muhtaç hâle getirmek kanaat değil olsa olsa tembelliktir, miskinliktir. Kanaat, elinden geldiği kadar azimle çalıştıktan sonra kaderden kısmetine düşen hisseye razı olmaktır. Ancak bazen piyasanın şartlarından kaynaklanan sebeplerden dolayı kişi, her zaman planladığı ve arzu ettiği gibi gelir elde edemeyebilir. Bu durumda kişi, az veya çok eline ne geçerse, öfkelenmeden kaderine boyun eğerek, buna razı olmalıdır. Kişi, zor dönemlerde gerektiğinde kaybetmeyi, kazanmak kadar önemsemeli ve bunu bir öğrenme ve tecrübe aracı olarak değerlendirebilmeli ve sabretmesini bilmelidir.

Soru: Kanaatin bir de sosyal boyutu var mıdır? Yani diyelim ki kişi, umduğundan daha fazla kazanç elde etti. Bu durumda gerçek kanaat sahibinin özelliği nasıl olmalıdır?

Ârif: Sosyal ve ahlâkî bir vasıf olarak kanaat, zenginleşmeyi istemekle birlikte, artan veya azalan serveti, hiçbir zaman manevî değerlerin üstünde tutmamak ve buna delil olarak da servetinden bir kısmını muhtaçlara dağıtmak ve hâline her zaman şükretmektir. Kanaatkârlık, aynı zamanda şükrü gerektiren ahlâkî bir meziyettir.

Soru: Hocam! Kanaat etmek, kişiye ne gibi sosyal ve ruhsal faydalar sağlayabilir?

Ârif: Evladım kanaatkâr bir insan, iktisatlı olmayı öğrenir ve her halükârda geçim sıkıntısı çekmez. Kanaat bilincini gönülden içselleştirdiği için, hırs, israf, endişe, gelecek korkusu, stres ve depresyon gibi menfi duygulardan ve davranış bozukluklarından uzak mütevazı ve rahat bir hayat yaşar. Böyle bir kişinin geliri azalsa da az ile yetineceğinden dolayı başkalarına mutlak anlamda muhtaç olmaz. Evladım kanaatten şimdiye kadar hiç kimse ölmedi. Binaenaleyh gerçek zenginlik, kanaatten başka bir şey değildir. Peygamberimizin (sav) kısa ve fakat çok özlü bir ifadesiyle “Kanaat, tükenmez bir hazinedir.”

Soru: Hocam; Allah korusun ama gelecek günlerde daha az ile yetinmek zorunda kalırsak imanımızı ve insanlığımız koruyarak, nasıl geçinebiliriz?

Ârif: Eğer insanlarımız hayat boyunca dünyaya fazla bel bağlamdan kanaatkâr olsalardı, olası sıkıntılı dönemlerde de bu kanaat kültürü ile geçinebilme ümidini koruyabilecek ve panik yapmayacaklardı. Aslında yeryüzünde bütün maddî ve manevî ıstıraplar, aza kanaat etmemekten doğmaktadır. Öyle ise kanaat kültürünü şimdiden benimseyelim ve gelecek günlerde de sebeplere müracaat ettikten sonra, Allah’ın ihsan etmiş olduğu neticeye razı olalım. Eğer bizler bu neticeye razı olursak ve bunu iktisatlı bir biçimde kullanırsak yani tutumlu ve yerinde değerlendirirsek C. Hak, az da olsa sahip olduğumuz nimeti bereketlendirir ve böylece bizler de geçimimizi yine de kolayca sağlayabiliriz.

Soru: Hocam! Siz böyle gönlümüze su serpercesine anlatırken, gayri ihtiyari olarak kanaat ile iktisat arasındaki ilişkiye dair aklıma külli irade ile cüzi irade kavramları geldi. Ne dersiniz?

Ârif: Aferin evladım! Tabiri yerinde ise; Allah’ın külli irade kapsamında bizlere takdim ettiği rızka cüzi irademizle razı olmak kanaat, geçimimiz için o rızkı yine cüzi irademizle akıllıca idare edip tutumlu bir şekilde harcamak da iktisattır. Dolayısıyla imanî bir bakış olarak kanaat etmek ne kadar önemli ise onu somut olarak hayatta uygulamak olan iktisat da bir o kadar elzemdir. Velhâsıl, mevcut kaynakları en verimli ve etkin bir biçimde, yerli yerinde ve maksadına uygun olarak kullanmak, savurganlıktan kaçınmak ve tasarrufa önem vermek, kanaatkâr ve iktisatlı bir Müslümanın şiarı olmalıdır.

Soru: Demek ki bizi hayatta tutacak en önemli iki anahtar kavram, kanaat ve iktisattır. O zaman geleceğe ümitle bakabiliriz değil mi?

Ârif: Evladım! Kur’ân, “ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin!” (Zümer: 53) demiyor mu? O halde ümidimizi hiçbir zaman yitirmeyelim. Yeter ki haddi aşmayalım, günahlardan ve zulüm yapmaktan uzak kalalım, İsâr ruhuyla sosyal dayanışma içinde olalım, az da olsa sahip olduğumuza şükredelim, adalet, kanaat ve iktisat ölçülerinden ayrılmayalım. Bu durumda Allah’ın inayeti ve bereketi ile milletçe hiçbir zaman maddî sefalete ve manevî zillete düşmeyeceğiz.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.