islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5487
EURO
34,8620
ALTIN
2.424,10
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

“Bize Kur’an Yeter” Diyenler Gibi Kur’an’ı Anlamaktansa, Hiç mi Anlamamalı?

“Bize Kur’an Yeter” Diyenler Gibi Kur’an’ı Anlamaktansa, Hiç mi Anlamamalı?

Bir mesajın yaşanabilmesi için, anlaşılması şarttır. Kur’an da Allah’ın kullarına mesajı olduğuna göre, hayata geçebilmesi için anlaşılması ama doğru anlaşılması gerekir.

Rasûlullah (s.a.v), tebliğ etmekle sorumlu olduğu Kur’an’ı; okuyordu, anlıyordu, düşünüyordu, özümsüyordu, benimsiyordu, iman ediyordu, amel ediyordu, aynı zamanda bu Kur’an’ı başkalarına okuyordu, onların da anlaması ve yaşaması için uğraşıyor, çalışıyordu. Rasûlullah’ın dizinin dibinde yetişen ilk nesil Müslümanları da, Kur’an’ın sadece lafzını okuyup geçmediler. Tam tersine onlar Kur’an’ı düşünerek okudular, anlayarak ve inanarak da uyguladılar. Ayrıca onlar nazil olan her ayeti yüce Allah’tan gelen bir mesaj anlayışıyla karşılıyorlar, hükmünü hayatta tatbik etmek için okuyorlar, öğrendiklerini de vazgeçemeyecekleri bir ilke olarak yaşıyorlardı.

Ancak Kur’an’ın anlaşılmasının derecesi nedir? Kültür açısından her seviyedeki insan Kur’an ayetleri üzerinde yorum yapabilir mi?

Herkesin Kur’an’ı anlama konusunda birbirleriyle eşit olmaları mümkün değildir. İbn Kuteybe’nin dediği gibi “Şayet K.Kerim’in tamamı, âlim-cahil herkesin anlayacağı tarzda açık olarak indirilmiş olsaydı,  insanlar arasındaki ilmî üstünlük kalkar, imtihan düşer ve kalpler ölürdü.” (İbn Kuteybe, Te’vil, s.86).

Şah Veliyyullah Dehlevi, ümmet içerisinde Allah’ın emriyle hareket eden, sapıklığa düşmeyen, Kur’an’ı toplum içinde koruyan âlimlerin bulunmasının gerekli olduğunu söyleyerek bir toplum için âlimlerin zaruretine parmak basar.(Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, Huccetullahi’l Bâliğa, 1/487)

Bütün bu ifadeler, “Kur’an’ı sadece âlimler anlar, avamın anlama imkânı yoktur” anlamına gelmez. K. Kerim’i, amatörce ve profesyonelce olmak üzere iki şekilde anlamak mümkündür. Kur’an, bütün insanlığa gönderildiği için her millet, onu kendi diline çevrilmiş mealinden amatörce, kabiliyeti ve ihtiyacı ölçüsünde anlayıp ders alabilir. Bu okuyuşundan istikametini de düzeltebilir. Dağdaki çobanın da, üniversitedeki profesörün de Kur’an’dan anlayacakları ve alacakları dersler vardır.

Şurası da önemlidir ki; amatörce okuyup faydalananlar, Kur’an’dan hüküm çıkarmaya kalkmamalıdırlar. Hastalıklardan bahseden kalın bir tıp kitabını okuduğunuz zaman birçok hastalığın tedavi yöntemini ve korunma çarelerini öğrenmiş olabilirsiniz. Ama reçete yazıp ameliyat yapmaya kalkamazsınız. Bunları yapabilmeniz için tıbbın belli bir dalında uzmanlaşmanız gerekir. Kalın bir cilt kanun kitabını okuduğunuz zaman da anlarsınız ama avukatlık bürosu açamazsınız, savcı ve hâkimlik yapamazsınız. O meslekleri ancak o alanda ihtisas yapmış olanlar yapabilir. İşte bir Müslüman da, haddini ve sınırlarını bilerek Kur’an’ı okur, büyük çapta istifade eder ve anladıklarını hayatına yansıtır. Fakat fetva vermeye ve ictihad yapmaya kalkamaz. Bu, profesyonelce bir iştir. Profesyonelce okuyup anlamak da ihtisas gerektirir.

Bildiğiniz gibi “Kuran bize yeter” diyen Kuraniyyun ekolüne mensup olanlar, ellerine bir meal alıyorlar (çoğu doğru dürüst yüzüne okumaktan da aciz) ondan sonra da geçmiş ulemanın ortak akılla anladıkları anlayışa ters düşen ve nerdeyse geçmiş müktesebatın tamamını inkâr eden ayet yorumları yapıyorlar. Mesela onların önde gelenlerinden, adını zikre değer bulmadığım ve durmadan fikir değiştiren biri var ki yorumları evlere şenlik. Bu beyimiz ömrü boyunca “uydurulmuş dini” elemeye tâbi tutmuş, üstte kalanları bir kenara koymuş, sonra onlar üzerinde çalışmış ve onların da işe yaramadığını tespit edip elemiş. Dolayısıyla elinde, geçmiş âlimlerin anlattığı dinden hiçbir şey kalmamış. Bu süper zeki (!) beyimiz kolları sıvamış ve önüne Kur’an’ı açarak ondan yeni “indirilmiş din” üretmeye başlamış.

Bu üretim esnasında kendince Allah’a din ve merhamet öğretmeye kalkışmadan da edememiştir. O’nun merhametine yakıştıramadığı Maide 33’üncü ayeti tahrif ederek “Allah böyle bir ceza koymamıştır. Bu ceza Firavunun sihirbazlara uyguladığı cezadır” diyerek “Kuttau’t Tarîk” denen yol kesip soygun yapan ve adam öldüren teröristlerin cezası olarak, geçmiş ulemanın ittifak ettiği anlamı vermemektedir. Yine “Hırsız erkekle hırsız kadının yaptıklarına karşılık, Allah tarafından ibret verici bir ceza olması için ellerini kesin. Allah yücedir, hakîmdir.” (5Maide:38) ayetiyle ilgili olarak da; “Hırsızın ellerini kesin” demek ‘ellerini çizin’ ya da “Hırsızın elini başkalarının cebinden çekin” demektir diyerek şeytanca tahrifini yapmıştır. Yine Hz. Âdem’in topraktan yaratılışı ile ilgili onlarca ayeti yok sayarak “Âdem de spermden yaratılmıştır” demesi ve bir de “Ben demiyorum Kuran diyor” diyerek buna “Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık” (76İnsan:2) ayetini delil getirmiş olması, 1400 yıllık müktesebatı altüst etmiştir. Güya ayetteki “el-İnsan” kelimesinin başındaki “elif-lâm” takısı cins içinmiş, Âdem de insan cinsinden olduğundan, o da spermden yaratılmışmış. Hay senin aklına tüküreyim.

Onun saz arkadaşı başka biri de, “Hz. İbrahim’in rüyasında Hz. İsmail’i boğazladığını gördüğünü, İsmail’in de; “Babacığım emrolunduğunu yap” dediğini anlatan Saffat 102-106. ayetlerde anlatılan olayı “İbrahim oğlunu yatırıp boğazlamaya teşebbüs etmemiştir, o bir rüyadır” diyerek ulemanın ortak aklının dışında, inkâr temeline dayalı bir yorum ortaya koymuştur. Yine aynı süper zekâ(!), Bakara 222. Ayette anlatılan adetli kadınlarla ilgili olarak “Kadınlar cinsel ilişki hariç regl döneminde oruç tutup namaz kılarlar” demektedir.

Daha misalleri çoğaltabiliriz. Fakat bu birkaç misalden de anlaşılıyor ki, Peygambersiz Kur’an’ı anlamaya çalışan bu modern bidat ve hurafeciler, mevcut Kur’an’a değil, kendilerinin tahrif ederek yorumladıkları Kur’an’a çağırıyorlar.

İnsanlar, özellikle gençler Kur’an’ı bunlara tâbi olarak anlamaktansa hiç anlamasınlar, ilmihal bilgileriyle yetinsinler daha iyi değil mi? İyi niyetle okuyanlar, amatörce anlamaya çalışsın, anlamadığı yerde de, mealle yetinmeyip tefsir kitaplarına baksın. Yine içinden çıkamazsa, hakiki uzmanına sorsun. Peygamberi pas geçen Kur’an tahrifçilerine, keyfine göre yorum yapanlara değil.

Haliyle her meal okuyan da “Ben Kuran’ı tamamen anlıyorum” ukalalığına düşmemelidir.

Allahu Teâlâ, bize Kur’an’ı ve Rasûlünü doğru anlamayı nasip etsin, ayrıca da âlimlerimizden doğru anlayıp doğru yorumlayanlara muhatap kılsın.                                                                             

Musab SEYİTHAN

Yorumlar
  1. Tefsir dedi ki:

    Peygambersiz Kuranı anlamaya çalışanları eleştirdiğin kadar,Kuransız peygamberi anlamaya çalışanlardan bir şeyler söylemelisiniz.Eleştiri başka şey göbekten aşağı vurmak tükürmek başka şey yazının başlığı ilke anlatılanlar uyuşmuyor Bir kavme olan kininiz sizi adaletli yorum yapmaktan alımoymadın Kıran ve zPeygambef kimsenin tekelinde değil ortak aklı açıklamalısın?????