islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5961
EURO
34,7231
ALTIN
2.497,98
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

BOBBY S. SAYYID: “Türkiye’nin yeri AB değil”

BOBBY S. SAYYID: “Türkiye’nin yeri AB değil”
26 Mayıs 2022 12:28
A+
A-

Konuşan: Ebru AFAT

Bir yan­da ABD iş­ga­li ve iç sa­vaş sar­ma­lı ara­sın­da şid­det ve ölüm kı­sır dön­gü­sü­ne hap­sol­muş bir Irak, di­ğer yan­da tam da be­li­ni doğ­rult­ma­ya baş­la­mış­ken İs­ra­il’in sal­dı­rı­la­rı ile bir kez da­ha yer­le yek­san olan Lüb­nan… Yö­ne­ti­ci­le­ri­nin çı­kar­la­rı ile halk­la­rı­nın çı­kar­la­rı ara­sın­da­ki uzak­lı­ğın ade­ta bir uçu­ru­ma dö­nüş­tü­ğü Or­ta­do­ğu ül­ke­le­ri… Bir tür­lü si­ya­sî is­tik­ra­ra ka­vu­şa­ma­yan, mez­hep ve et­nik ça­tış­ma­la­rıy­la bo­ğu­şan Pa­kis­tan… Mu­ci­ze ola­rak gös­te­ri­len eko­no­mi­si­nin ana da­mar­la­rı Çin­li azın­lık ta­ra­fın­dan kon­trol edi­len Ma­lez­ya… ABD ve Av­ru­pa’nın bas­kı­la­rı al­tın­da bu­na­lan İran… AB’nin si­hir­li değ­ne­ği do­ku­nun­ca tüm dert­le­rin­den kur­tu­la­ca­ğı­nı düş­le­yen Tür­ki­ye… İlk ba­kış­ta in­sa­na kas­vet­ten baş­ka bir şey ver­me­yen böy­le­si bir İs­lam dün­ya­sı man­za­ra­sı kar­şın­da sar­sı­cı çö­züm­le­me­ler ya­pan fark­lı ba­kış açı­la­rı­na faz­la­sıy­la ih­ti­yaç var. Biz de bu ay böy­le bir ba­kış açı­sı or­ta­ya ko­yan Arap asıl­lı İn­gi­liz aka­de­mis­yen Dr. Bobby S. Say­yid ile ko­nuş­tuk. Say­yid’in, Fun­da­men­ta­lizm Kor­ku­su: Av­ru­pa­mer­kez­ci­lik ve İs­lam­cı­lı­ğın Do­ğu­şu isim­li bir ki­ta­bı bu­lu­nu­yor. Le­eds Üni­ver­si­te­si, Sos­yo­lo­ji ve Sos­yal Po­li­ti­ka Bö­lü­mü’nde öğ­re­tim üye­li­ği gö­re­vi­ni sür­dü­ren Say­yid, İs­lam dün­ya­sı­nın du­ru­mu ve Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği ko­nu­la­rın­da çar­pı­cı gö­rüş­le­re sa­hip.

Ko­nuş­ma­mı­za, mev­cut dün­ya dü­ze­ni­ne iliş­kin de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni­zi so­ra­rak baş­la­mak is­ti­yo­rum. Ya­şa­dı­ğı­mız dün­ya­nın di­na­mik­le­ri­ni ve ka­rak­te­ris­tik­le­ri­ni na­sıl ta­nım­lı­yor­su­nuz? Kü­re­sel öl­çek­te si­ya­se­tin di­na­mik­le­ri­ni ne şe­kil­de de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?
Mev­cut şart­lar­da ön­ce­lik­le ev­re­nin ge­ri ka­la­nı­nın ye­ni­den keş­fe­dil­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı bir dö­nem­de­yiz. An­cak bu, zor kul­la­na­rak ik­na et­me ve te­rör­le sa­vaş söy­le­mi yo­luy­la ya­pı­lı­yor ve bu da Ba­tı’nın ta­rih­sel di­na­mik­le­ri­ni ev­ren­sel bir ol­gu gi­bi dün­ya­ya ka­bul et­tir­mek üze­re kul­la­nı­lan bir araç ola­rak gö­rü­lü­yor. Bu­nun sa­de­ce Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­nun ge­le­cek­te­ki dün­ya dü­ze­ni­ni oluş­tu­ra­cak te­mel il­ke ola­rak ku­rum­sal­laş­tı­rıl­ma ça­ba­sı ol­du­ğu­nu söy­le­ye­cek du­rum­da de­ği­lim. An­cak bu­ra­da “te­rör­le sa­vaş” söy­le­mi­nin bu sa­va­şı kü­re­sel dü­zey­de sür­dür­mek is­te­yen­ler açı­sın­dan ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin gra­me­ri iş­le­vi gör­dü­ğü de açık­tır. Ame­ri­ka, Ba­tı’yı tek­rar mer­ke­ze al­ma­yı ve ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin gra­me­ri ola­rak te­rör­le mü­ca­de­le­yi kul­lan­mak su­re­tiy­le Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­nu tam an­la­mıy­la sağ­la­ma­yı he­def­li­yor.

Me­de­ni­yet kav­ra­mı özel­lik­le So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­den son­ra dün­ya si­ya­se­ti­nin bir ara­cı ola­rak kul­la­nıl­ma­ya baş­lan­dı. Araş­tır­ma­cı­lar ve ya­zar­lar ya me­de­ni­yet­ler di­ya­lo­ğu­nun ya da me­de­ni­yet­ler ça­tış­ma­sı­nın üze­rin­de dur­du­lar. Bu ko­nu hak­kın­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? Me­de­ni­yet kav­ra­mı si­ya­se­tin bir ara­cı ya­pı­la­bi­lir mi ve­ya ya­pıl­ma­lı mı?
Me­de­ni­yet­ler hak­kın­da ko­nuş­mak için çok is­tek­si­zim. İlk ola­rak bir ta­nım prob­le­mi­nin ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer Sa­mu­el Hun­ting­ton ve­ya Ar­nold Toyn­be­e’ye ba­ka­cak olur­sak me­de­ni­yet­le­ri eko­no­mi şe­kil­len­di­ri­yor. Me­de­ni­yet ne­dir? Kaç ta­ne me­de­ni­yet var­dır? Ve ne za­man ku­rul­muş­lar­dır? Bu ne­den­le bi­rin­ci prob­le­min me­de­ni­ye­tin ta­nı­mın­da ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. İkin­ci prob­lem ise, me­de­ni­ye­tin bir araç olup ol­ma­dı­ğı hu­su­su­dur. Bir ön­ce­ki yüz­yıl­da bu araç bir tür ha­yat kay­na­ğı ola­rak ta­nım­la­nı­yor­du; an­cak ben böy­le ol­du­ğu­nu dü­şün­mü­yo­rum.
Kı­sa­ca­sı araç/va­sı­ta/ira­de in­sa­nı tem­sil eden iç­sel ya­pı­la­rın­dan gel­mek­te­dir. Bu yüz­den me­de­ni­yet dü­şün­ce­si­ni dün­ya si­ya­se­ti­nin bir ara­cı ola­rak gör­mek prob­lem­li­dir. Ay­rı­ca fark­lı me­de­ni­yet­le­rin ol­ma­dı­ğı­nı, bi­lim mer­ke­zi ola­rak bir tek kü­re­sel me­de­ni­yet ve­ya kül­tü­rün var ol­du­ğu­nu öne sü­ren­ler de var­dır. Bun­dan böy­le ger­çek­ten bi­li­min ve ras­yo­na­li­te­nin mer­ke­zin­de olan bü­yü­lü bir kül­tür yok. Bu ne­den­le bu­ra­da ta­nım prob­le­mi­nin ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer me­de­ni­yet be­lir­li bir ta­ri­hi et­ki­yi an­lat­ma yo­luy­sa, me­de­ni­yet kav­ra­mı­nı bir me­ta­for ola­rak kul­la­na­bi­lir­ler. Ama her ha­lü­kar­da me­de­ni­yet ön­ce çok net bir şe­kil­de ta­nım­lan­ma­lı­dır.

Ama özel­lik­le 11 Ey­lül’den son­ra bir­çok Ba­tı­lı araş­tır­ma­cı İs­lam me­de­ni­ye­tin­den bah­set­me­ye baş­la­dı. Hat­ta sa­de­ce aka­de­mis­yen­ler de­ğil po­li­ti­ka­cı­lar da me­de­ni­yet kav­ra­mı hak­kın­da çok faz­la ko­nu­şur ol­du. Ve siz de bi­li­yor­su­nuz ki on­lar ay­nı Hin­dis­tan ve Çin me­de­ni­yet­le­ri gi­bi İs­lam me­de­ni­ye­ti­ne de vur­gu ya­pı­yor­lar.
Ön­ce­lik­le bu­ra­da­ki te­mel çe­kiş­me, me­de­ni­yet kav­ra­mı­nın bar­bar­lık­ta ve­ya te­rö­rizm­de na­sıl kul­la­nıl­dı­ğın­da­dır. Han­gi me­de­ni­yet te­rö­riz­mi des­tek­li­yor? Ve­ya te­rö­rist­ler me­de­ni­leş­me­yi sa­vun­du­lar mı? Bu esa­sen sö­mür­ge­ci dö­nem­de kul­la­nıl­mış bir ta­nım­la­ma bi­çi­mi­dir. Av­ru­pa ko­lon­ya­liz­mi­ni des­tek­le­yen­ler uy­gar­laş­tı­rıl­dı ve bu sü­re­ce di­re­nen­ler bar­bar­lar ve za­lim­ler ola­rak ni­te­len­di. As­lın­da in­san­lar bu ko­nu­lar­da sı­nır­lı şey­ler söy­le­ye­bi­lir­ler; on­la­rın çok yön­lü ko­nu­şa­ma­ya­cak­la­rı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Ba­tı’yı ve Ame­ri­kan he­ge­mon­ya­sı­nı mer­ke­ze al­ma ve ken­di­le­ri­ne da­ha faz­la fay­da sağ­la­ma şek­lin­de­ki iki ama­cı ay­nı an­da ger­çek­leş­tir­mek is­te­yen bir Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­na rağ­men, dün­ya­da­ki çok yön­lü­lük git­tik­çe art­mak­ta­dır.
Me­de­ni­yet hak­kın­da ko­nu­şu­la­cak­sa eğer ba­zı ta­nım­la­ma­lar­la il­gi­li öy­le ya da böy­le ta­raf­sız ol­mak ge­rek­mek­te­dir. Me­se­la Hin­dis­tan me­de­ni­ye­tin­de ne gö­rü­yor­sun ve­ya han­gi bi­çim­de gö­rü­yor­sun? Eğer kla­sik Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nu­şa­cak­san ata­er­kil­li­ğe ve ne­sil­den ne­si­le ge­çen mut­lak hak­la­ra ya­ni kas­ta aşi­na ol­ma­lı­sın. Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nuş­tu­ğu­muz za­man, şu yük­se­len Hin­dis­tan ya­ni Hin­dis­tan’ın bil­gi tek­no­lo­ji­si ve çağ­rı mer­kez­le­rin­den de bah­set­me­li­yiz. Gü­nü­mü­zün ger­çe­ği Hin­dis­tan­lı mü­hen­dis­le­rin Ame­ri­ka’da ça­lış­ma­ya baş­la­dık­la­rı ve Ame­ri­kan şir­ket­le­ri­nin Hin­dis­tan’ı yut­tu­ğu­dur. Bu ne ka­dar Hin­dis­tan’dır?

Ya da bu­ra­da Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti ne­re­de­dir?
Evet, bu an­lam­da bir Hint me­de­ni­ye­ti­nin var­lı­ğın­dan söz edi­le­mez. Ben­ce ne hak­kın­da ko­nuş­tu­ğu­mu­zu bil­mek önem­li­dir. Me­se­lâ, İs­lam me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nu­şu­yo­ruz. Es­ki­den eğer ka­dı ise­niz, me­se­la, Fas’ta ya­şı­yor olur­du­nuz. Muh­te­me­len hem Arap­ça hem de Fars­ça ko­nu­şur, her­han­gi bir kı­sıt­la­ma­ya ma­ruz kal­mak­sı­zın so­run­lar­la uğ­ra­şır, her­han­gi bir yer­de iş bu­la­bi­lir, Ka­hi­re’de ya da İs­tan­bul’da ya­yım­la­nan ki­tap­la­ra sa­hip ola­bi­lir­di­niz. Bu­gün­se bü­tün ki­tap­lar ya New York’ta ba­sı­lı­yor ya­hut da Lon­dra’da. Tür­ki­ye dı­şın­da kaç in­san Türk­çe ki­tap okur ki? Öy­ley­se me­de­ni­yet, fik­ri me­tin­le­rin do­la­şı­mı­dır; bu­gün için de Ba­tı’dan Ba­tı-dı­şı­na doğ­ru sey­re­den bir do­la­şım­dır bu. Ayı­rı­cı çiz­gi, “me­tin do­la­şı­mı”dır.
Dün­ya­da­ki bü­tün üni­ver­si­te­ler Av­ru­pa üni­ver­si­te­le­ri gi­bi gö­rü­nü­yor; hep­si de ay­nı tür­den ko­nu­lar­la hem­hâl. Me­se­la İs­lam dün­ya­sı­na ba­ka­cak olur­sa­nız, an­tro­po­lo­ji bö­lüm­le­ri­nin ol­du­ğu­nu gö­rür­sü­nüz. Ne­den İs­lam dün­ya­sın­da an­tro­po­lo­ji bö­lüm­le­ri var? An­tro­po­lo­ji bir ko­lon­ya­lizm ku­ru­mu­dur ve Av­ru­pa­lı kim­lik­le­rin bir par­ça­sı­dır. İs­lam ül­ke­le­ri­nin, bil­has­sa ye­ni ül­ke­le­rin, an­tro­po­lo­ji­yi me­se­le edin­mek için ne gi­bi bir se­be­bi ola­bi­lir? Ta­mam, on­la­rın bir kıs­mı İs­lam an­tro­po­lo­ji­siy­le uğ­raş­tık­la­rı­nı söy­lü­yor ola­bi­lir­ler. Fa­kat bu saç­ma­lık­tır. Di­sip­lin­ler, ken­di­le­ri­ne öz­gü bir­ta­kım önem­li ta­ri­hî ge­liş­me­ler içe­ri­sin­de do­ğup bü­yür­ler. Bu di­sip­li­ne edil­miş ka­te­go­ri­ler, her şey­den ön­ce Ba­tı fik­ri­ni, ta­ri­hi­ni ve ge­le­ce­ği­ni yan­sı­tan için bir an­lam ifa­de eder. Hâl böy­ley­ken, me­de­ni­ye­ti­mi­zin gün­de beş va­kit na­ma­zın ge­rek­li­li­ği­ni açık­la­ya­cak güç­lü bir ar­gü­man ge­liş­tir­mek zo­run­da ol­du­ğu­nu na­sıl söy­le­riz?

Bu nok­ta­da sö­zü, si­zin geç­ti­ği­miz Ma­yıs ayın­da İstanbul’da dü­zen­le­nen “Me­de­ni­yet­ler ve Dün­ya Dü­zen­le­ri” baş­lık­lı ulus­la­ra­ra­sı sem­poz­yum­da sun­du­ğu­nuz teb­li­ğe ge­tir­mek is­ti­yo­rum. O teb­liğ­de siz ha­li­fe nos­yo­nu­nun bu­gün­kü dün­ya için öne­mi­ni vur­gu­lu­yor­du­nuz. Ar­gü­ma­nı­nı­zı bi­raz aça­bi­lir mi­si­niz? Ta­ri­hî ge­liş­me sey­ri içe­ri­sin­de ha­li­fe­nin na­sıl bir ye­ri ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­su­nuz?
Ben­ce bu­ra­da ha­li­fey­le il­gi­li iki önem­li nok­ta var: Ha­li­fe be­nim için Müs­lü­man­la­rın bü­yük gü­cü­nü tem­sil eden bir sem­bol­dür. Müs­lü­man­lar yer­yü­zü nü­fu­su­nun beş­te bi­ri­ni teş­kil edi­yor; fa­kat kü­re­sel dü­zey­de Müs­lü­man­la­rın bir tem­sil­ci­si yok. İl­ginç­tir ki, İn­gil­te­re ve ABD hü­kü­met­le­ri ani­den ha­li­fe üze­ri­ne ko­nuş­ma­ya baş­la­dı­lar. ABD’nin sa­vun­ma ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ya­yın­la­nan bir ra­por­da ye­ni ha­li­fe­den bah­se­dil­di­ği­ni ya da İn­gil­te­re’nin Müs­lü­man­la­rın ha­li­fe­si­nin ye­ni­den or­ta­ya çı­kı­şı­nı sa­vun­du­ğu­nu teb­li­ğim­de de be­lirt­miş­tim.

Hi­la­fet ma­ka­mı­nın, Müs­lü­man dün­ya­yı Ba­tı’nın çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da dö­nüş­tür­me­si ya da mev­cut eşit­siz dün­ya dü­ze­ni­ni sür­dür­mek için Ba­tı­lı güç­ler ta­ra­fın­dan ma­ni­pü­le edil­me­si gi­bi bir ih­ti­mal ya­hut teh­li­ke yok mu siz­ce?
Ba­tı dün­ya­sı, İs­lam dün­ya­sı­nın par­ça­lan­mış­lı­ğı­nı ve za­yıf­lı­ğı­nı vur­gu­la­mak­la il­gi­le­nir. Eğer bir ha­li­fe­niz olur­sa, Müs­lü­man hü­kü­met­le­re, Müs­lü­man hü­kü­met­le­rin de Müs­lü­man halk­la­ra bağ­lı ol­ma­la­rı ge­re­ke­cek­tir. Ger­çek­ten de dün­ya­ya ve Ba­tı dü­ze­ni­ne et­ki ede­bi­len bir dev­le­ti­niz ola­bi­lir. Muh­te­me­len İran’ın nük­le­er si­lah­la­rı var; bu­nun se­be­bi de İran’ın hâ­ki­mi­ye­ti­ni ko­ru­ya­bi­len az sa­yı­da­ki Müs­lü­man dev­let­ler­den bi­ri ol­ma­sı­dır. Bi­li­yor­su­nuz ki, Müs­lü­man ül­ke­le­rin bü­yük gü­ce sa­hip ol­ma­la­rı­na izin ver­me nok­ta­sın­da bü­yük bir is­tek­siz­lik var. Do­la­yı­sıy­la ben­ce hi­la­fe­tin her bi­çi­mi­ne bir kar­şı çı­kış söz ko­nu­su dün­ya­da.

Siz­ce ön­gör­dü­ğü­nüz ka­dar güç­lü ve yer­yü­zün­de­ki bü­tün Müs­lü­man­la­rı tem­sil eden bir ha­li­fe­ye sa­hip ol­mak müm­kün mü?
Ne­den ol­ma­sın?

Fa­kat siz az ön­ce Müs­lü­man ül­ke­le­rin pek ço­ğu­nun za­yıf ve ABD’ye ba­ğım­lı ol­du­ğu­nu söy­le­di­niz.
Az ev­vel söy­le­di­ğim şe­yin, şu an­da söy­le­mek­te ol­du­ğu­mu im­kan­sız kıl­dı­ğı ka­na­atin­de de­ği­lim. Ga­yet ta­bii ki zor; ama im­kan­sız de­ğil.

İs­ter­se­niz bu­ra­dan Av­ru­pa Bir­li­ği’ne ge­çe­lim. Bu bağ­lam­da Tür­ki­ye’nin AB’ye üye­li­ğe yö­ne­lik ça­ba­la­rı ko­nu­sun­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? Bu me­se­le­yi hem Av­ru­pa­lı­la­rın hem de Tür­ki­ye’nin ba­kış açı­sın­dan na­sıl yo­rum­lu­yor­su­nuz? Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ni, ge­nel ola­rak İs­lam dün­ya­sı pers­pek­ti­fin­de na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?
Bu so­ru­yu İs­lam dün­ya­sı pers­pek­ti­fin­den de­ğer­len­di­rir­sem; Tür­ki­ye’nin AB’ye üye ol­ma­sı­nın İs­lam dün­ya­sı için bir fe­lâ­ket ola­ca­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­rim.

Ni­çin böy­le söy­lü­yor­su­nuz; pek çok uz­man ve ya­zar, si­zin söy­le­di­ği­ni­zin ak­si­ni ifa­de edi­yor.
On­lar ya­nı­lı­yor ola­bi­lir­ler, ben de ya­nı­lı­yor ola­bi­li­rim; bu­nu za­man gös­te­re­cek. Siz ba­na Tür­ki­ye AB’ye üye ol­du­ğun­da her­han­gi bir ül­ke­ye de­ğil, sek­sen yıl ön­ce­si­ne ka­dar İs­lam dün­ya­sı­nın kal­bi ol­muş bir ül­ke­ye ne­ler ola­ca­ğı­nı so­ru­yor­su­nuz. İs­lam dün­ya­sın­da­ki en bü­yük his­si­yat­tan bi­ri, üm­me­tin baş­ka bir öy­kü­ye dâ­hil ola­rak ka­de­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­ya­ca­ğı­dır. Bu ba­na sö­mür­ge­leş­tir­me sü­re­ci­nin de­va­mı gi­bi gö­rü­nü­yor; tıp­kı Rus­ya ta­ra­fın­dan mer­ke­zî bir ya­pı içe­ri­si­ne çe­ki­lip alı­nan cum­hu­ri­yet­ler, ya­hut Hol­lan­da­lı­lar ta­ra­fın­dan ida­re edi­len En­do­nez­ya, ya da İn­gi­liz hâ­ki­mi­ye­ti al­tın­da bu­lu­nan Hin­dis­tan gi­bi. Açık­ça­sı ben, hem AB’ye üye olup hem de ye­ni baş­la­yan bir çı­kar­lar bir­li­ğin­den na­sıl pay ala­bi­le­ce­ği­ni­zi hâ­lâ an­la­mış de­ği­lim. Tür­ki­ye, AB içe­ri­sin­de As­ya­lı bir azın­lık ola­rak ka­la­cak­tır. Fa­kat bu­ra­da asıl önem­li hu­sus, Müs­lü­man­la­rın da­ha iyi bir dün­ya ta­sav­vur eder­ken bu­nu Av­ru­pa­lı­lık­la öz­deş­leş­tir­me­le­ri­dir. Bu tam bir tra­je­di!

Av­ru­pa’da halk­la­rın de­ğil de si­ya­set­çi­le­rin ve en­te­lek­tü­el­le­rin zih­ni­yet­le­ri­nin de­ğiş­me ola­sı­lı­ğı var mı? Çün­kü halk­la­rın zih­ni­ye­ti çok zor ve ya­vaş de­ği­şir.
Halk­la­rın zih­ni­ye­ti­nin de­ği­şi­mi­nin si­ya­set­çi­le­rin­ki­ne oran­la da­ha müm­kün ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer bu­nun ter­si olur­sa ben ger­çek­ten çok şa­şı­ra­ca­ğım. Bu­ra­da bir yan­lı­şın ya­pıl­dı­ğı­nı, ay­rı­ca Türk si­ya­set­çi­le­rin ar­gü­man­la­rı­nın çok za­yıf ve gün­dem­le­ri­nin de prag­ma­tik ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. On­lar Tür­ki­ye AB’ye üye olur­sa, öy­le ya da böy­le si­ya­sî po­zis­yon­la­rı­nı ko­ru­ya­bi­le­cek­le­ri­ne ve böy­le­ce AB’nin in­san hak­la­rı ve de­mok­ra­si re­ji­mi­nin Tür­ki­ye’de de ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği­ne ina­nı­yor­lar. An­cak ben bu ko­nu­da in­san hak­la­rı ve de­mok­ra­si­nin do­ğa­sı­nın yan­lış an­la­şıl­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. 11 Ey­lül’den son­ra bu pren­sip­le­rin ne den­li güç­lü bir ya­nıl­sa­ma ol­du­ğu­nu an­la­ma­yan kal­ma­dı.
İn­gi­liz­ler İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan ön­ce 300 bin in­san kay­bet­tik­le­rin­den bah­se­di­yor­lar­dı. An­cak 7 Tem­muz’da Lon­dra Met­ro­su’nda ger­çek­le­şen pat­la­ma­lar­da 56 ki­şi­nin öl­me­siy­le bir­lik­te in­san hak­la­rı­na da­ir ya­sa­lar as­kı­ya alın­dı. Lon­dra pat­la­ma­la­rın­dan son­ra bir­çok İn­gi­liz ya­zar bü­tün Müs­lü­man­la­rın düş­man ol­du­ğu­nu yaz­ma­ya baş­la­dı; Müs­lü­man­lar sus­tu­rul­ma­lı, Müs­lü­man­la­rın in­ter­net si­te­le­ri ka­pa­tıl­ma­lı, vs… AB’nin ka­rak­te­ri­nin Müs­lü­man­lar ve Tür­ki­ye ile Av­ru­pa ara­sın­da sağ­lık­lı bir iliş­ki­ye im­kan ta­nı­ya­ca­ğı­na inan­mı­yo­rum.

Fa­kat özel­lik­le AB ta­raf­ta­rı Türk si­ya­set­çi­ler, üye ol­du­ğu tak­dir­de Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tü­re­ce­ği­ni söy­lü­yor­lar. Siz bu gö­rü­şe ka­tı­lı­yor mu­su­nuz?
Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tür­me ko­nu­sun­da hiç şan­sı yok. AB’nin meş­ru­lu­ğu­nu ön­cül fak­tör ola­rak ka­bul et­ti­ği­niz tak­dir­de AB’yi na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Ya da İn­gil­te­re, Fran­sa ve Hol­lan­da’da­ki Müs­lü­man top­lu­luk­la­ra sert dav­ran­ma­yı içi­ni­ze sin­di­re­rek onu na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Ba­şör­tü­sü Tür­ki­ye’de de Fran­sa’da da ya­sak.
Ve ben 2022-2023’den son­ra -muh­te­mel bir rö­por­taj­da- yi­ne Tür­ki­ye’nin AB’ye üye­lik ta­ri­hi ko­nu­sun­da tah­min­de bu­lu­nu­yor ola­ca­ğım. Rus­ya’nın Tür­ki­ye’den ön­ce AB’ye ka­tı­la­ca­ğı­nı siz de bi­li­yor­su­nuz. Bu ko­nu­da yan­lış dü­şü­nü­yor ola­bi­li­rim ama Tür­ki­ye’nin üye­lik baş­vu­ru­su­nun ile­ri­ki bir dö­nem­de ve­to edi­le­ce­ği ka­na­atin­de­yim. Çün­kü Tür­ki­ye’nin ni­hai an­lam­da üye­li­ği, AB’nin kim­li­ği­ni dö­nüş­tür­me­si­ni ge­rek­ti­re­cek­tir. Ve ben AB’nin, kim­li­ği­nin dö­nüş­me­si­ni is­te­di­ğin­den emin de­ği­lim. İkin­ci ola­rak, Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tü­re­bi­le­cek ka­dar güç­lü bir si­ya­sî bi­ri­ki­me sa­hip ol­du­ğu­na da inan­mı­yo­rum.
AB’yi dö­nüş­tür­mek için Tür­ki­ye ilk ön­ce ken­di kül­tü­rü­ne dö­nüp bak­ma­lı; çün­kü ken­di kül­tü­rü şu an için Ba­tı­lı­laş­mış Av­ru­pa­lı ve Müs­lü­man Türk kim­li­ği ara­sın­da bö­lün­müş du­rum­da. Tür­ki­ye na­sıl Av­ru­pa­lı kim­li­ği­ni dö­nüş­tü­re­cek? Kim­li­ği­ni­zin han­gi par­ça­sı AB’ye ka­tı­la­cak? Av­ru­pa­lı­lar, Av­ru­pa kim­li­ği­nin -o as­lın­da nef­ret et­tik­le­ri- Tür­ki­ye’nin is­te­di­ği şe­kil­de dö­nüş­me­si­ni is­te­mi­yor­lar. Çün­kü Ba­tı­lı elit­ler Türk­le­ri me­de­ni­leş­ti­ril­me­si ge­re­ken fa­kir, bar­bar ve Av­ru­pa’nın dı­şın­da Do­ğu­lu bir mil­let ola­rak gö­rü­yor­lar. On­lar dö­nüş­mek is­te­mi­yor­lar. Bu nok­ta­da Tür­ki­ye AB’ye ne ge­ti­re­cek? Ke­bap mı? Ke­bap­la AB’yi na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Şu an­da Av­ru­pa’nın bir­çok ül­ke­sin­de ke­bap res­to­ran­la­rı var an­cak on­lar Av­ru­pa­lı­la­rı dö­nüş­tü­re­mi­yor­lar. Bir mil­yar nü­fu­sa sa­hip Çin bi­le Av­ru­pa kül­tü­rü için­de dö­nüş­tü. Tür­ki­ye AB’nin ha­zır­la­dı­ğı şart­lar için­de üye ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la Tür­ki­ye, AB ile mü­za­ke­re ya­pa­bi­lir ve onu dö­nüş­tü­re­bi­lir­se çok şa­şı­ra­ca­ğım. Şim­di­ye ka­dar han­gi üye AB’yi dö­nüş­tü­re­bil­di? Me­se­la Yu­na­nis­tan AB’ye gir­di­ği za­man onu de­ğiş­ti­re­bil­di mi?

Ama Tür­ki­ye ve Yu­na­nis­tan çok fark­lı­lar. Tür­ki­ye’nin nü­fu­su 70 mil­yon.
İs­pan­ya’nın nü­fu­su da 40 mil­yon ve Tür­ki­ye’nin yap­ma­yı um­du­ğu­nun ya­rı­sı­nın ya­rı­sı­nı ya­pa­bil­di. As­lın­da AB, Fran­sa ve Al­man­ya’nın bir­bir­le­riy­le bir da­ha sa­vaş­ma­ma­la­rı için ku­rul­du. Bu esas, AB’nin çe­kir­de­ği­ni oluş­tu­ru­yor ve müş­te­re­ken alı­na­cak bir AB ka­ra­rı da bu doğ­rul­tu­da ola­cak­tır. Ka­rar­lar An­ka­ra ve­ya Mad­rid’de alın­ma­ya­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la bu ko­nu­da çok ih­ti­yat­lı olun­ma­lı­dır.

İn­gil­te­re ge­nel ola­rak Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ni des­tek­li­yor. Bu ko­nu hak­kın­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? AB ile İn­gil­te­re ara­sın­da ne tür­den bir iliş­ki söz ko­nu­su­dur?
İn­gil­te­re ile AB iliş­ki­si çok kar­ma­şık­tır. İn­gil­te­re AB’nin ikin­ci en bü­yük eko­no­mi­si­ne sa­hip ül­ke­si ve Tür­ki­ye’nin üye­li­ği­ni des­tek­li­yor. Böy­le bir des­te­ğin as­lın­da var ol­ma­dı­ğı­nı çün­kü AB Ana­ya­sa­sı için re­fe­ran­du­ma gi­dil­di­ğin­de ço­ğun­lu­ğun red oyu ve­re­ce­ği­ni ile­ri sü­ren­ler de çı­ka­bi­lir. Ben­ce İn­gi­liz des­te­ği, Irak’ta­ki as­ker­le­rin du­ru­mu vb. ge­liş­me­le­re bağ­lı ola­rak da­ha kı­sa da sü­re­bi­lir. Des­te­ğin ne ka­dar sü­re­ce­ği­ni gör­mek il­ginç ola­cak.

Or­ta­do­ğu’nun ge­le­ce­ği­ni ve ABD’nin böl­ge­ye mü­da­ha­le­si­ni na­sıl gö­rü­yor­su­nuz? Irak’ta­ki du­rum­la il­gi­li bek­len­ti­le­ri­niz ne­ler­dir? Ya­kın ge­le­cek­te mev­cut du­rum­dan da­ha kö­tü ne­ler ola­bi­lir?
Mev­cut du­rum ile­le­bet de­vam ede­bi­lir.

ABD’nin ken­di çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da is­tik­rar­lı bir Or­ta­do­ğu te­sis ede­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­mü­yor mu­su­nuz?
ABD’nin yap­ma­yı is­te­di­ği ile yap­tık­la­rı ta­ma­men fark­lı şey­ler. ABD ih­ti­yaç duy­du­ğu her şe­yi el­de ede­cek di­ye de bir şey yok. Kal­dı ki, Müs­lü­man­la­rın ih­ti­yaç duy­duk­la­rı ile el­de et­tik­le­ri de fark­lı şey­ler. On­lar da ih­ti­yaç duy­duk­la­rı şe­yi il­le de el­de ede­cek di­ye bir şey yok. Af­ga­nis­tan’da­ki, Irak’ta­ki ve Lüb­nan’da­ki ça­tış­ma ile İran ve Su­ri­ye’ye sıç­ra­yıp sıç­ra­ma­ya­ca­ğı­nı bil­me­di­ği­miz ge­ri­lim, hü­lâ­sa şu an için­de bu­lun­du­ğu­muz du­rum, böl­ge­yi kon­trol al­tı­na al­mak üze­re ya­pı­lan Os­man­lı son­ra­sı gi­ri­şim­ler­dir.
Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan son­ra İn­gi­liz ve Fran­sız­lar ida­re­yi ele al­dı­lar, İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan son­ra ise böl­ge­nin yö­ne­ti­mi­ni Or­ta­do­ğu ül­ke­le­ri­ne terk et­ti­ler; fa­kat as­lın­da yö­ne­tim do­lay­lı ola­rak ABD’nin eli­ne geç­miş ol­du. Ame­ri­ka­lı­lar şim­di bu sü­re­ce doğ­ru­dan dâ­hil ol­du­lar. On­la­rın pro­je­le­ri­nin ba­şa­rı­ya ula­şıp ulaş­ma­ma­sı ise Müs­lü­man­la­ra bağ­lı. Fa­kat ke­sin­lik­le te­rör­le sa­vaş sü­re­ci­nin ve İs­lam ül­ke­le­ri­nin iş­ga­li­nin Müs­lü­man ka­mu­oyu­nu ve Müs­lü­man yö­ne­tim­le­ri bi­linç­len­di­re­rek si­ya­sî an­lam­da olup bi­ten­le­rin da­ha da far­kın­da ol­ma­la­rı­nı sağ­la­dı­ğı ka­na­atin­de­yim. Ben­ce böl­ge­de­ki en bü­yük ge­liş­me de bu­dur. Müs­lü­man­lar ar­tık Ba­tı­lı ül­ke­le­rin İs­lam kül­tü­rü­nü sığ­laş­tır­ma ça­ba­la­rı­nı gör­me­ye baş­la­dı­lar.

ABD’nin şu an­da Or­ta­do­ğu’da­ki bü­tün ge­liş­me­le­ri ma­ni­pü­le ede­bi­le­cek ye­ter­li gü­ce sa­hip ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?
ABD’nin bu­nu ya­pa­bi­le­cek ye­ter­li gü­ce sa­hip ol­du­ğu ka­na­atin­de de­ği­lim. Doğ­ru­su böl­ge­de gör­dü­ğü­müz şid­det uy­gu­la­ma­la­rı bu güç­süz­lü­ğün açık bir gös­ter­ge­si­dir. Şa­yet ger­çek­ten bi­ri­ne bir şe­yi yap­tır­ma­ya gü­cü­nüz ye­ter­se, şid­det uy­gu­la­mak zo­run­da kal­maz­sı­nız. Eğer ger­çek­ten gü­cü­nüz var­sa, sa­de­ce bir te­le­fon ya da bir zi­ya­ret ye­ter­li olur. ABD var ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti­ğin­den ya­hut gös­ter­di­ğin­den çok da­ha az bir gü­ce sa­hip. Ame­ri­ka­lı­lar, el­li bin­den faz­la as­ker­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men Irak’ta kon­tro­lü el­de tu­ta­ma­dı­lar. Af­ga­nis­tan’da da kon­tro­lü el­de tu­ta­ma­dı­lar, çün­kü ora­ya on bin­ler­ce as­ker gön­der­me­miş­ler­di. Bi­ze Irak­lı­la­rın ül­ke­le­ri­ni pa­şa pa­şa Ame­ri­ka­lı­la­ra tes­lim ede­cek­le­ri ma­sa­lı an­la­tıl­mış­tı ama du­rum hiç de öy­le ol­ma­dı, ola­maz da…

Çok te­şek­kür ede­riz.

Kaynak: Anlayış Aylık Siyaset, Ekonomi, Toplum Dergisi  

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.