islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4924
EURO
34,6423
ALTIN
2.478,76
BIST
9.628,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
19°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Yağmurlu
15°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

Borç Verme Görevdir, Erdemdir ve Cennet’e Yoldur

Borç Verme Görevdir, Erdemdir ve Cennet’e Yoldur

Berat Albayrak’ın Borçlanma Paketi Üzerine II

( Devlet Faize Yöneltmemeli, Fakirin Borcunu Üstlenmelidir)

Malların gerçek sahibi Allah’tır.

Allah’ın ve Peygamberi Hz. Muhammed’in koydu­ğu ölçülere göre kazanmak ve harcamak mecburiyetin­de olan biz müminler için, malların meşru kullanma yollarından biri de ödünç vermedir.

Müminlerin birbirlerine karşı mükellef oldukları yardımlaşmanın bir şekli de ödünç verme olduğu için Allah’ın rızasına ermek amacıyla borç vermek, özel ta­biri ile Karz-ı Hasen’de bulunmak, pek önemli bir İslâmî ameldir.

Borç Alabilmek Yardım Almayı Engeller

Zekât verecek ölçüde nisap miktarı mala malik olup da zekât ve yakın akrabaya nafaka vermekle yü­kümlü olan insanlar az olduğu gibi, ayrıca Zekât ve Nafaka yardımı alacak kadar fakir olanlar da azdır. Toplumun büyük çoğunluğunu orta sınıf oluşturur. Kendi yağla­rıyla kavrulabilen bu insanlar, yardıma muhtaç oldukları zaman borç bulabilirlerse, sosyal yardım al­maksızın maddî problemlerini çözümleyebilirler.

Maddî bunalımları gidereceği ve insanların ihtiyaç arz edip karşılıksız yardım istemelerini engelleyeceği için dinimiz borç vermeyi Allah’ın rızasına erdirecek bir amel olarak sunmuş ve teşvik etmiştir.

Borç Verme Erdemi ve Sevabı

Yüce Peygamberimiz müminlerin birbirlerine borç vermelerini teşvik eden bir hadislerinde şöyle buyur­muştur:

«Kim (borç vererek veya borcunu ödeyerek) bir müminin dünya hayatının sıkıntılarından bir sıkıntı­sını giderirse Allah da onun Kıyamet Günü’nün sıkın­tılarından bir sıkıntısını giderir. Kim darda olan borç­luya vade tanır, kolaylık gösterirse Allah da ona dün­yada ve âhirette kolaylık gösterir… Mü’min kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da yardımcı kulunun yardımcısıdır.» (1)

Peygamberimiz borç vermeye teşvik buyurmuş, aynı zamanda borç olarak verilenin sadaka olarak verilmiş gibi sevap sağlayacağını da şöylece açıklamıştır:

«Bir parayı-malı borç vermek sadaka vermekten hayırlıdır.»

Borç Vermede Ölçüler

İslâm Dini’nin teşvik buyurduğu borç vermenin faziletine ve aşağıda açıklanacak âhiret mükâfatına erebilmek için borç verenin riayet etmesi gereken şart­ları da üç madde halinde şöylece özetleyebiliriz:

Haram İşleyeceklere Borç Verilmez

a – Borç veren bir maddî problemi çözmeyi, bir üzüntüyü gidermeyi amaçlayacaktır. Bu sebeple alacağı borçla içki, kumar ve zina gibi bir haramı işleyeceğine veya bir israf ve lüks harcamada bulunacağına kanaat getirdiği kişiye borç vermeyecektir. Çünkü İslâm Dini’nde bile bile haramın işlenmesine sebep olmak da haramdır. İnsanı günahkâr kılar.

Borca Faiz Karışmayacak

b – Mümin yalnızca Allah’ın rızasını gaye edinerek borç verecektir. Verdiği borca karşılık asla faiz almayacaktır. Faiz almayacağı gibi, borçlusundan şu veya bu şekilde ya­rarlanmayı düşünmeyecektir. Eğer borç vermeden ön­ce borçlusu ile arasında hediyeleşme olmuyor idiyse borçlusundan hediye de kabul etmeyecektir.

Zira Pey­gamberimiz şöyle buyurmuştur:

[«Menfaat teinin eden her ödünç verme faizdir.»

«Bir kişi diğerine borç verdiği zaman (ondan) he­diye kabul etmesin.»]  (3)

Son örneğini 2020 Haziran başında gördüğümüz hükümet onaylı faizli kredi paketi yardım değil halka zulümdür. Kardeşlerimizin  kabadayılığını  arz ederken hırsızlığını söyleyen kıptî durumuna düştüklerini anlayamamaları ne hazin bir durumdur.

Borçluya Gereğinde İlave Süre verilecek

c – Borç veren mümin yaptığı iyiliği başa kak­mayacak, ödeyemeyen borçlusuna süre tanıyacaktır.

Rabbimiz şöyle buyurur:

«Eğer borçlu darlık içinde ise, ona ödeme imkânına kavuşuncaya kadar mühlet verin. (Alacağınız mükâfa­tı) bilirseniz alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız si­zin için hayırlıdır.» (4)

Borçluya vade tanınması ile alâkalı hadislerinde ise Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

«Borcun ilk süresi doluncaya kadar alacaklıya, ver­diği borç kadar sadaka sevabı verilir. İlk vade dolduktan sonra verdiği sürenin her bir günü için ise alaca­ğının iki katı kadar sevap verilir.» (5)

Borcunu ödeyemeyene alacağı bağışlamak fazileti bir tarafa sadece süre tanıyıp kolaylık göstermek bile pek çok sevaplı bir ameldir. Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurur:

«Bir mümin borçlusuna vade tanır veya alacağını ona bağışlarsa Kıyamet Günü’nde Allah’ın Arşının göl­gesinde (güvencede) olur.» (6)

Borçluya kolaylık göstermenin, alacağını tahsilde müsamahakâr davranmanın faziletini öğreten bir diğer hadislerinde de Peygamberimiz kendisine vahiy yolu ile bildirileni gerçeği şöylece açıklar:

“Kıyâmet Günü’nde Allah’ın huzuruna kullarından bir kul getirilecek.  (Rabbimiz) ona soracak:

–   Dünyada benim rızam için ne yaptın?

–   Allahım! Senin için (affını ve rahmetini) ümit etmeme vesile olacak küçücük bir hayır dahi yapama­dım.

Rabbimiz bu sualini üç defa tekrarlayacak.    Kul üçüncüsünde şöyle diyecek:

-Allah’ım! Sen bana (ihtiyacımdan) fazla mal vermiştin. Ben insanlarla alış-veriş yapan bir adam­dım. Kolaylık göstermek ahlâkımdı. Zenginlere kolay­lık gösterir, darda kalanlara vade tanırdım.

(Katında kabul olunur bir amelim olsa olsa bu­dur.)

Gizli ve açık her şeyi bilen fakat yüceltmek için kulunu muhatap kılan şanı yüce olan Allahımız şöyle buyuracak:

– Kolaylık göstermeye asıl lâyık olan benim. (Yaptıklarına armağan olarak) gir Cennetime.” (7)

Yukarıda özetlediğimiz şartlara riayet ederek özel­likle yaşadığımız dönemde borç vermek, borç verme fa­ziletinin yanı sıra bir tür cihâddır. Zira faiz kurumları­nın aylık mevduatlara faiz verme kampanyasını baş­lattıkları ve propagandalarını sürdürdükleri devrimiz­de ödünç verme, nefsi ihtirasları dizginlemeyi, görünür maddî menfaatlerden geçmeyi gerekli kılmakta­dır. Kaldı ki ekonomisine faiz sistemi ile işlerlik kazandırılmaya çalışılan toplumumuz gibi toplumlarda özel­likle kâğıt para en az, yürürlükteki faiz oranları ölçüsünde de­ğer kaybedeceği için ödünç para vermek zararı göze al­maktır.

Nefse ağır gelebilecek böylesine bir direnç ve fedakarlık elbetteki bir cihâddır.

Borç Veren Mağdur Edilmemelidir

İslâm Dini borç vermeye teşvik eder. Ancak nafa­kamızı sağlayacak bir iş kurma, oturulacak bir mes­ken edinme ve hastalıkları tedavi ettirme gibi hayati zaruretler olmadıkça borçlanmayı onaylayamaz. Zira borçlanma nefsimizi tedirgin edeceği gibi bizi yalan söylemeye ve sözümüzden dönmeye yöneltebilir. Öden­meden ölüm halinde ise varisler tarafından ödenme­dikçe de kabirde mahkûm hayatı yaşamamıza sebep olur.

Sunduğumuz dini ölçüler ışığında borç verelim. Ama borçlanmamaya çalışalım. Uzun vadeli borçlan altın veya gümüş üzerinden alalım ki borç ve­reni bir de zarara sokmayalım.* Borçlarımızı zamanında ödeyelim.

Borçlarını zamanında ödemeye çalışmayan­lar günahkârdır. Borç verme duygularını körelttikleri ve faiz siste­mine dolaylı olarak yardımcı oldukları için de ayrıca günahkârdırlar.

Devlet Borca Yöneltmez, Fakirin Borcunu Üstlenir

Borcun kasten ödenmemesi bir tarafa, iflas hastalık ve ölüm gibi borcun tediyesini engelleyecek tabiî manilerin zuhuru müm­kün olacağından, İslâm Dini borç vermelerini teşvik ettiği müminlere toplum/devlet garantisi vermektedir. Değinelim:

Kur’ân ve Sünnet kanunlarına göre yönetilecek cemiyetler­de, İslâmî Devlet tarafından tahsil ve tevzi olunacak dini-sos­yal vergi olan zekâttan, Allah’ın emri ile kendilerine fon ayrıla­cak bir zümre de, meşru sebeplerle borçlananlardır.

Eğer borçlu mümin borcunu ödeyemez veya borcunu öde­meden ve miras bırakmadan ölürse, alacaklının belgelendirmesi üze­rine borç İslâm Devleti aracılığı ile mezkûr zekât fonundan ödenir. Alacaklı mağdur edilmez.

Bu nevi tatbikat, ilk İslâm Devleti Başkanı olan Peygambe­rimizle başlamış ve O’nun aşağıdaki emri ile meşruiyet kazan­mıştır.

«Herhangi bir mümin ölür de mal bırakırsa bu mala  onun varisleri  varis olsun. Herhangi bir mümin de borç yahut fakir bir aile bırakırsa o da bana gelsin.» 

(Hadis ve izahı için bak. S.B.M.T. Sarih Tercemesi,7/389)

Yüce Rabbimden cümlenize mutluluklar diler yazımızı  bir hadisle bitiririm:

“… Allah’ın en çok sevdiği insan insanlara en fazla fayda sağlayandır. Allah’ın en çok sevdiği amel­ler de bir Müslümanı sevindirmen veya üzüntüsünü gidermen veya borcunu ödemen ya da açlığını giderip doyurmandır. Bir mümin kardeşimin ihtiyacını gidermek için onunla beraber yürüyerek işini takip etmeyi Medine Mescidi olan bu camide bir ay itikâfa girip ibadet etmekten çok se­verim…” (8)

Ali Rıza DEMİRCAN

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

1) R. Salihin B.Kazâ-i Havâicü-Müslimin, Hn. 2.

2) C. Sağîr, 2/86;Müsned, 1/463.

3) S. Sağîr, 2/94; M.Mesâbîh, Hn. 2832.

4) Bakara, 280.

5) İ. Kesir, Bakara,280, 1/331.

6) İ. Kesir, Bakara,280, 1/331.

7) İ. Kesir, Bakara,280, 1/330-1.

8) M. Zevaid, K. EdebB. Fazl-i Kazail-Havâic, 8/191. 4/126.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.