islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
23°C

Bu güzellik sende de kalmaz!

Bu güzellik sende de kalmaz!

Niğdeli Ozan Ali Ercan, ne güzel demiş: Karakaş gözlerin elmas / Bu güzellik sende de kalmaz / Pişman olursun kimseler almaz / Annene bak gör hâlini.

Fizikî güzelliğin gelip geçiciliğini anlayabilmek için, yıllarını geride bırakmış yaşlı kadınların hâlinden anlayabiliriz. Nice güzeller, yaşlandıklarında geçmişteki güzellikleriyle övünmekle belki teselli bulabilir. Ne var ki artık o güzellikten bir eser kalmamıştır. Etrafında kul köle olan sevgililer çoktan kaybolmuş, onlar için yanıp tutuşanlar bile başka âlemlere göç etmiştir.

1957’de yapılan bir güzellik yarışmasında Tunus’taki en güzel İtalyan kız seçilen karakaşlı, elmas gözlü Claudia Cardinale gibi nice güzel bayanlar, yaşlanmaya karşı güzelliklerini koruyamadılar. Güzellikleri ile şöhret buldular, güzellikleri sayesinde para kazandılar, şatafatlı bir ömür sürdüler. Ammâ aynı güzeller, güzelliklerini pavyonlarda, festivallerde, sahnelerde, film stüdyolarında arz-ı endâm ettikçe ruhî güzelliklerinden de oldular.

Güzellik Nimet Olduğu Kadar Bir Risktir

Her çeşit güzellik, hem bir nimettir, hem de bir risk unsurudur. Nimete şükredilse ve helal yolda değerlendirirse, manen ziyadeleşir, şükredilmez ve Allah rızasına uygun olmayacak bir şekilde veya günah teşkil edecek bir alanda kullanılırsa manen çirkinleşir. Bu durum güzellik için de söz konusudur.

Ruhî güzelliğini kaybettiren bedensel güzelliğinin manevî risk boyutunu göremeyen nice yerli ve millî güzellerimiz, bir nimet, bir kazanç kapısı olarak gördükleri güzellikleri ile sadece şöhret sahibi olma peşinde koşmadılar aynı zamanda zengin olup rahat bir hayat yaşamak istediler. Güzellik, para getiren bir araç olduğunu görmek bir marifetmiş gibi algılandı ammâ nice güzeller bu uğurda nelerinden oldular.

Değişik vaatlerde bulunan nefsine düşkün menajerler, yönetmenler, senaristler, aranjörler, model olmak, artist olmak, ses sanatçısı olmak isteyen güzellerin güzelliklerinden yararlanmış olduklarını düşündükçe güzelliğin ne kadar çok maddî avantaj sağlayan bir olgu olursa olsun bu şekilde kullanıldığında manevî kaybının daha çok olduğunu görmek lazım.

Hz. Ali,Güzel bir karakter, güzel bir yüzden daha uzun ömürlüdür.” derken güzelliğin aynı zamanda bir imtihan ve fitne sebebi olabileceğinin de altını çizmektedir. Kişi, sahip olduğu güzellik nimetinin imtihanını ancak iffetini, namusunu koruyarak geçebilir, aksi takdirde hem kendisini, hem de toplumu fitne ve fesada sürüklemiş olur. Güzel ahlâk kalıcı, güzellik geçicidir. Ancak güzel ahlâk sayesinde kişi, cennette ebediyen genç ve güzel kalacaktır.

İffetini, namusunu, haysiyetini elinden alan bir güzelliğin ahlâkî ve manevî kalıcılığından artık bahsedilemez. Fizikî güzelliğin sürdürebilirliği yıllar geçtikçe, insan yaşlandıkça zaten mümkün değildir. Amma manevî, ruhî güzelliğin korunması her yaşta mümkündür. Fizikî güzellik gitse de manevî güzelliğini koruyabilmiş nice yaşlıların yüzlerindeki bakış bir nuranî boyuta işaret etmektedir. Yaşlılığa rağmen görenin gözündeki muhteşem ve hayranlık uyandıran kalıcı güzellik işte bu gizemli manzarada gizlidir.

Demek ki bir şeyin çirkin olmaması veya görünmemesi, sadece gençlikteki güzellikle sınırlı tutulamaz. Bir şeyin insan gözünde hoş ve güzel görünmesini sağlayan aslında ferasetli bakıştır, bu sayede sadece fizikî olan değil görünmeyen ammâ var olan manevî güzellik de fark edilebilir. Asıl anlamlı ve kalıcı güzel olan işte bu manevî güzelliği ile birlikte fizikî güzelliği de sahip olandır.

Güzel, her yönüyle fizikî yönden güzel olmayabilir, ammâ aşk, sevilenin noksanlarını ve ayıplarını göstermez, hep iyi ve güzel taraflarını ön plana çıkartır ve seven de sadece bunları gördüğü için, sevdiğini derinden sever. Bu da Allah’ın bir lütfudur. Yoksa seven ve sevilenin buluşması mümkün olamazdı. Çünkü her güzelde ne kadar da gizlenirse gizlensin mutlaka bir noksan vardır.  Âşık Veysel, kendisini terk eden eşine boşuna “Güzelliğin on para etmez, Bu bendeki aşk olmasa” dememiş. Âşık Veysel, hayırsız eşinin güzel olup olmadığını bilemezdi, nitekim o bir görme engelliydi. Lakin belki de o, sevdiğinin yüz ve beden güzelliğinden ziyade lisan, davranış, akıl-zekâ, duygu, düşünce veya ruh güzelliğini görmüş olabilir.

İç Güzelliklerin Dış Görünüşü İle Münasebeti

Dolayısıyla dış görünümü, pek o kadar güzel olmayan insanların, ilk bakışta daha güzel görünen insanlardan bize bazen daha sevimli ve hoş gelebilir. Ancak fizikî boyutuyla güzel görünen insanlar konuştukça, manen çirkinleşirken, ilk bakışta pek beğenmediğimiz insanlar da, jest, mimik, tebessüm, konuşma, tutum ve davranışları ile bazı insanlara tatlı ve sıcak gelebilmektedir. Tevazu, zarafet, hoşgörü ve cesaret gibi güzel ahlâk kaidelerini bir hayat tarzı olarak kabul eden ve bunları yaşayan insanlar, güvenilir kişi sıfatını kazanmakla beraber, gönüllerde taht kurabilirler.

İnsanların yaratılıştan fiziken çok güzel olmaları, belki her zaman mümkün değildir. Bu, o kişinin elinde değildir. Ancak, tutum ve davranışlarını, ahlâkî ve manevî değerlere göre tanzim eden sosyal duyarlı insanların dışa pozitif enerji vermeleri ile şahsiyetleri yükselmektedir. Dolayısıyla toplumda sevecen, sempatik olmak, yani toplumun gözünde güzel (ahlâklı) insan olmak, insanın elindedir. Görenler, böyle insanlara hemen ısınır, onlara yakınlık duyar ve onlarla çabucak kaynaşır.

Güzel (görünümlü) insanı görebilmek zor değildir, ammâ insandaki güzelliği görebilmek asıl marifettir. Bu da ancak basiret ile yani kalp gözüyle bakmak ile mümkündür.

Velhâsıl

Hz. Mevlana, güzel bedenini kendi hür iradeleriyle modern köle pazarlarında satmakla ruhuna azap verenlere şu ikazda bulunmaktadır: “Ruh, bedene seslenir de der ki: Sen kim oluyorsun? Ey süprüntülük. Bir iki gün benim ışığımla dirilip yaşadın. Halbuki işven, nazın cihana sığmıyor. Dur hele, senden bir ayrılayım, hâlini o zaman gör.” Ölümü ve mahşeri unutup da güzelliğine güvenen her bir gâfil insana son olarak şu mesajımızı verelim: Bu güzellik sende de kalmaz / Mahşerde kimse sana bakmaz / Ölenlerin bak bir hâline / İmandan başka güzellik olmaz.

Prof. Dr. Ali SEYYAR