islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3397
EURO
35,1175
ALTIN
2.311,98
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Din Yüzünden mi Geri Kaldık?

Din Yüzünden mi Geri Kaldık?

“Din yüzünden geri kaldık” cümlesine kızdığım kadar hiçbirşeye kızmıyorum. İlk emri “oku” olan bir dinin mensubu ve tarihin akışı içerisinde ki olayları az çok bilen biri olarak, bu cümle beni o kadar çok rahatsız ediyor ki anlatamam…

Bu konuda hiçbir araştırma yapmamış, bir kitap dahi okumamış, kulaktan dolma dedi-kodular ile böyle bir yargıya varmak, kendini modern zanneden yobazların işidir, diye düşünüyorum. Tamam, değerli dostlar! Bu konuda ki özel terimi buldum. Modern yobazlık…

Toplumumuz, herşeyi çok iyi bildiğini iddia eden müptezel insanlarla dolu. Oturduğu yerden ahkâm kesmekle mahir olan bu mübtezelller, bırakın “Din” kelimesinin bir tanımını yapmayı, Peygamberinin ismini dahi telaffuz edemeyen bu insanlar, kuru gürültüye savundukları batı hayranlığının arkasına gizlenmeyi, maalesef modernlik olarak görüyorlar.

Güya avrupa ilerici ve modern, biz doğulular veye Müslümanlar geri kafalı ve bağnaz. Onlar ilerici, biz ise gerici ve yobaz.

Peki gerçekler böyle mi? Tabiki de hayır! Gelin bu tezi çürütecek olan argümanları hep birlikte ortaya koymaya çalışalım.

Shakespeare bütün eserlerinde İslam dinini ve Türklerin nezdinde Müslümanları “Sünnetli köpek” ve “Uzun burunlu Türk” diye aşağılayıp, İstanbulun fethinden iki asır sonra dahi Türkü sakalından yakalayıp Konstantinopolden atmaktan bahsederken; günümüzün sözüm ona Modern batı hayranı olan aklıevveller, “Zulüm 1453 de başladı” fikrini savunabiliyor. 

Amerika kıtası, 9yy da zaten Müslümanlar tarafından keşfedilmişken, bu kıtanın keşfini Colmb’a bağlayanlar; Colob’un yanında, El- İdrisi’nin meridyen ve paralel hesaplarının, Piri Reis’in haritasının ve Müslüman bilim adamlarının çalışması sonucu geliştirilen Usturlap’ın[1] olduğunu unutmuş durumdalar veye bilmiyorlar. En önemlisi, Colomb’un, Endülüs İslam devleti hazinelerinin Katoliklerin eline geçmesinden sonra ortaya çıktığını unutmuşlar veye hiç mi hiç hatırlamak istemiyorlar.

İslami değerleri ve Müslümanları aşağılamakla Modern ve ilerici olduğunu zanneden insanlarımıza, batıda ki insanların Parşömen[2] üzerine Roma rakamlarıyla dört işlem yapmakta zorlanırken, El-Harızmi’nin “El-Cebir vel-mukabele”  eserinde, ilk defa sıfırı kullanarak modern Matematik’in temellerini attığını ve uzay hesaplamaları yaptığını hatırlatmak istiyorum.

Müslümanların, 751 yılında Çinliler ile yaptığı Talas savaşının sonunda; aynı Peygamberimiz (sav)’in Bedir savaşından sonra okuma yazma bilen esirlerden istifade ettiği gibi; Müslümanların Çinli esirlerden kâğıt yapmını öğrendiklerini ve bunu Avrupaya taşıdıklarını, bizim içimizde ki Batı hayranlarına gene gene hatırlatmak istiyorum. Evet, Batı hayranı kardeşlerim! Kâğıt yapımını batılılar, Müslümanlardan öğrendi. Eğer öğrenmeselerdi, Avrupa’nın kâğıtla tanışması 12yy da değil, 17 veya 18yy sarkacaktı.

Yeri gelmişken, matbaanın ülkemize geç geldiğinden dem vuran ve bunu İslamiyete bağlayan, ileri düşündüğünü iddia eden ama gerici bir kafayla hezeyan içinde olduğunun farkına bile varamayan insanlarımıza da birkaç cümle söylemeye çalışalım.

İlk öce şunu ifade edelim ki yazı, İslam dinine göre kutsaldır. İyi bir hattatın yetişmesi için, on beş yıl gibi uzun bir süre gerekmektedir. Yani bugünkü lisans veye lisansüstü eğitime denk gelebilecek bir eğitim ve öğretimden geçmesi, dirsek çürütmesi, hattat olabilmenin olmazsa olmazıdır. Zira iyi bir hattatın icazet alabilmesi için dini ilimlerin yanında, çok iyi derecede matematik ve diğer bilimlere de vakıf olması istenmektedir. Hal böyle olunca, Gutenberg’in bulduğu matbaadan çıkan İnciller ile birgünde yüz-yüzelli sayfa yazabilen hattatların el yazması eserlerini mukayese etmek, herhalde yanlış olur. Zira matbaa denilince, bugünkü ofset baskılar aklımıza gelmesin. İlk matbaa’nın bastığı İnciller, karmaşık harfler, bazen çıkmayan puntolar, bazende çamur gibi çıkan ve anlaşılamayan harflerden ibaretti. Oysa yazı, islam dinine göre kutsaldı ve böyle kitap basımı kabul edilemezdi.

Anlamsızca din yüzünden geri kaldığımızı savunanlar, özellikle Osmanlı da okuma yazma oranını %5 olduğu gibi komik rakamlar ileri sürerek yalan söyleyenlere; ortaçağ avrupasında Londra ve Paris gibi merkezlerde bulunan kitap sayısının 600-700’ü geçmediğini hatırlatmak isterim. Bu kitapların çoğu da İncil kopyalarıdır. Aynı dönemde ise biz de ki medreselerde bulunan kitap sayısı yüzbinler ile ifade ediliyordu. Ortaçağ Avrupasının başkentlerin de kitap sayısı bu kadarken, Mısır El-Ezher üniversitesinde 1.6 milyon kitap vardı. Yani birilerinin iddia ettiği gibi Müslümanlar, ne gericiydi ne de yobaz… Tam tersi Müslümanlar, Avrupanın kapı aralamaya çalıştığı medeniyeti, onlardan, asırlar önce zaten kurmuşlardı.

Yazılarımda ve söyleşilerimde “Batının batık kültürü” tabirini kullanınca, bazı dostlar beni eleştiriyor. Kendilerince onlarda haklı tabi… Ama ben bunu söylerken, bu sözün altını doldurma noktasında yeteri kadar veri ortaya koymaya çalışıyorum.

Hepinizin bildiği gibi şu anda Avrupada esen bir ırkçılık ve İslam düşmanlığı var. Hatta sokaklarda Kuranı Kerim yakma partileri düzenleniyor. Bu olay sadece İslam ve Müslüman düşmalığıyla açıklanamayacak kadar büyük ve derin bir olay. Zira batının tarihinde, ortaçağ engizisyon mahkemelerinde, insan ve kitap yakma gelenek haline gelmişti. Küçük bir araştırma yapanlar, bunu açık ve net bir şekilde görebilirler. Bu sebepledir ki batının, zaman zaman kitap yakma duygusunun depreşmesine şaşırmamak gerekiyor.

Bu konu da ABD’nin Florida eyaletinin Ginsville kasabasında, 2010 yılında 11 Eylül’ü “Ulusal Kuran yakma günü” ilan eden rahip Terry Jones’ı hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Bu rahip denen kişi, kurduğu düzmece mahkemede Kuranı Kerimi yargılamış, güya suçlu bulunmuş ve bir barbekü de yakmıştı. Tüm bu olanlar videoya çekilmiş ve sosyal medya aracılığıyla da dünyaya servis edilmişti.

Yine bu konuda, peygamberimiz(sav)’i yeren karikatürlerin yayınlanması, zannediyorum ki “Batının batık kültürünü” gözler önüne sermektedir. İnsan hak ve hürriyetlerinden, din ve vicdan hürriyetinden dem vuran batının, sözünün eri olmadığını bugün yaşadığımız olaylar gösterdiği gibi, tarih sahnesinde yaşanan olaylar da göstermektedir.  1994 yılında Srebrenitsa da yaşanan müslüman katliamına seyirci kalan batı değilmi dir?

Bütün bunları ifade etmeye çalışırken amacımız, kimseyi yerden yere vurmek ve ötekileştirmek değildir. Ama gerçekler de batının bize lanse ettiği gibi de değil! M.Ö 5 yy da yaşayan Heredot, Anadolu topraklarını Avrupa kıtasının bir parçası olarak görmesi sebebiyle, 1071 tarihinden bu yana bu toprakları kendine yurt edinmiş ve medeniyetler kurmuş Müslümanları, batı kendisi ötekileştirmiştir. İşin garip tarafı ise, bu ötekileştirme hala devam etmektedir.

Bir örnek daha verelim ve yazımızı bitirelim inşallah! İtalyan bilim adamı Galileo, 17 yy da dünya dönüyor dediği için engizisyon mahkemesinde yargılanmış ve ölene kadar ev hapsinde tutulmuştu. Hâlbuki 859-929 tarihleri arasında yaşayan El-Battani, Kuranı kerim ayetlerinden[3] ilham alarak, dünyanın kendi ve güneşin ekseni etrafında döndüğünü hesaplamalar ile birlikte ortaya koymuştu. İtalyan bilim adamı Galileo’nun çalışmalarının temelini teşkil eden El-Battani’nin çalışmaları, asırlar öncesinden yapılmıştı. Yani batılı bilim adamları, bu konuda da Müslüman bilim adamlarının çalışmalarını kendine referans almış, ama engizisyon mahkemelerinde yargılanmaktan kurtulamamışlardır.

İbni Sina’nın 14 cilktlik tıp külliyatı “El-Kanun Fit-Tıp” eserinin, 19 yy kadar Batıda üniversitelerde okutulduğunu, mikrobun varlığından ilk söz edenin Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin olduğunu söylersek, konumuzu yeteri kadar özetlemiş oluruz diye düşünüyorum.

Sonuç olarak;

Batının bizi yani Müslümanları ötekileştirmeye çalışmasının sebebi, tamamen dini ve sosyolojik nedenlere bağlanabilir. Buna medeniyetler çatışması diyenler de maalesef yanlış yapmaktadırlar. Tarih sahnesinde Medeniyet kuranlar hep Müslümanlar olmuştur. İslam şemsiyesinin çatısı altında yaşayan gayri-müslimler, rahat ve huzurlu bir şekilde ibadettlerini rahatça yaperken, Batı dünyası Haçlı seferleri düzenlemekle meşgüldü.  Batı, medeniyet kuramamıştır ki İslam medeniyeti ile çatıştırabilsin.

Ancak bizler, özellikle son asırda, medeniyetimize ve kültürümüze sahip çıkmak yerine, batının batık kültürünün temsilciliğini yaptığımız için, ferdi ve sosyolojik açıdan dertlerimiz bitmemekte, tam tersi çoğalmaktadır.

Bilim ve fikir üretmesi gereken Üniversitelerimiz, tamamen dini duygular veye ile başını örten kızlarımızla uğraştığı için, kendi aramızda da birbirimizi ötekileştirmekten bir türlü kurtulamadık.

Bırakalım artık bunları! İslam Medeniyetimize ve kültürümüze sahip çıkalım! Sahip çıkalım ki, batının batık kültürünün biz Müslümanları ötekileştirmesine izin vermeyelim. Eğer “Din yüzünden geri kaldık” anlayışına pirim verirsek, Batının bizi ötekileştirmesine izin vermiş oluruz.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN


[1]Güneşe veya aya tutulduğunda, bulunduğunuz meridyen ve paraleli gösteren o dönemin modern cihazı.

[2] Hayvan derisi

[3] Bak: Yasin suresi  38-39. ayetler

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar
  1. Hakan Oğuz dedi ki:

    Saygı değer hocam. Yazınızı bir solukta okudum gerçekten de Batı’nın cahil ve sahte yüzünü güzel bir şekilde açığa vurmuşsunuz.Teknoloji de ilim de bilim ve fen de hepsi İslam medeniyetinde iken biz neyimizi yitirdik kaybettik de bu hallere düştük. Bütün dünya müslümanlarının üzerinde sanki ölü toprağı var. Bu gidiş nereye…!

  2. seyfullah dedi ki:

    elinize sağlık