islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4620
EURO
34,6892
ALTIN
2.434,88
BIST
9.909,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Diplomalı ve Şöhretli Delilerin Hezeyan Kültürü

Diplomalı ve Şöhretli Delilerin Hezeyan Kültürü
9 Mart 2023 16:30
A+
A-

Deli adamın birisi “ilk kıldığım namaz kıldırdığım namazdı” diyor. O’nun arkadaşı “eğer dünyaya son 25 yılda bir peygamber gelecekse bu bizim mim mim” diyor.  Birisi “nebiye kul olmadan Allah’a olunmaz” diyor. Bir başkası “Ete kemiğe büründü Mahmut diye göründü diyor.”. Yüzlerce meczup, uçuk kaçık adamlar piyasada boy gösteriyor. Hastalığı belli olan birisi “ben Mesih’im” diyor. Diğer kimseler ise açıktan söylemeden, içerisinde böyle bir düşünceyi saklıyor. Gerçek anlamda bu kimseler gerçek kurtuluş reçetesinin kendilerinde olduğuna inanıyor. Bunlar Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde incelenmesi gereken vakalarken, ekranda yüzbinlerce insana ders veriyor. Bunlardan etkilenenler de daha beter şeylere kalkışıyor. Sonuçta örtülü delilik, gizli sapkınlık toplumumuzun başına iş açmaktadır. Bunların bir çoğu hukuk eğitimi almış veyahut üniversite eğitimi görmüş insanlar. Ama psikoloji elbette ki kimseyi kayırmıyor…

Şunlardan birisi var ki birisi, kendisi sekiz yaşında vaiz olmuş, peygamberlere otuz kırk yaşında vahiy gelmesine, alimler yıllarca ilim tahsil edip kürsülere geç çıkmasına rağmen o çocukken vaaz ve irşada başlamış. Adam yıllardır en çok izlenen haber kanalında başköşede. Bu adam kimdir? Bunu buraya getirenler kimdir? Bu neyin reklamıdır? Türkiye merdivenaltı medreselerinde şirk ve küfür sözlerinin her türlüsünü söyleyen adamların mı muhatabıdır? Bu adamları bir kenara bırakalım, buna paye vermeyen aklı başında kesimler var. Ancak bir de tutarlı gözüken meczuplar var.

Yerbilimci adam tarihten, dinden, felsefeden konuşuyor. Profesör ünvanı var ya! Herhalde onun hatrına her şeyde mikrofon uzatılıyor. Birisi de bu arkadaşa dur demiyor. Dur kardeşim! Dur evladım! Sen kimsin? Bir tıpçı, fizikten konuşsa tepesine biniliyor. Rahmetli Halil İnalcık, tarihçi olarak “Şair ve Patron” adlı bir eser yazdı diye taşlamaya kalktılar ama bu adam, bu gözlüklü göbekli arkadaş sabah akşam dine saldırıyor, kimse bir şey demiyor. Hala ekrandan inmiyor. Adamın kendisi de utanmıyor. Dinlere yalan diyor. Nereden biliyorsun diyenlere, çocukken farkettim, masala benziyor diyor. O’nun çocukken farketmesi ilmi değil, herkes bal gibi biliyor. Ama birileri duymak istiyor. Adamın bir çok görüşü ilmi yöntemlere aykırı. Hatta bizzat kendisi bizzat palavracı. Sen nereden biliyorsun denilince ben bu konuda şu adamı dinledim diyor. Gerçekten çok ilginç şeyler bunlar. Bütün bunlar aşağı yukarı aynı camianın etrafında oluyor. Dine söven adamla dini saptıran adam aynı adamın karşısında oturuyor ve bu adam da kendini mantıklı ve ciddi göstermek için paralıyor.

Bahsettiğimiz Mim mim, bir profesör ve dizilerde oynamaya başladı. Adamın ne olduğu belli değil. Kılıçla dizi seyreden ihtiyarların şizofrenisinden bile daha kötü durumu. Bu adamlar kendilerince devlet kuruyor, kurgusal alemde akın düzenliyorlar Viyana Kapılarına. Vatanımızda yarı veya tam şizofreni olan böyle bir kitleyi ancak bu adamlar oluşturabilirdi. Meşrepleri bozuk insanlar iktidarın ve akımların seyrine göre her kılığa giriyor. Pekiyi ağalar, beyler! Bu ülkenin emektarlarına neden söz hakkı verilmiyor? Neden kanallarda belli insanlar beş, on yıl arka arkaya bulunabilirken, birilerine hiç imkan tanınmıyor? Türkiye’nin yarım hoca ve yarım doktorları meşhurdur. Ancak bunların verdiği tahribatlar bile artık kabul edilebilir düzeydedir. Zira bizzat akli melekeleri yerinde olmayan adamlar halka hitap ediyor. Araştırmaları yeterli seviyede olmayan insanlar, en büyük meselelerde fetva da veriyor, tavsiye ve öğüt de veriyor. Ülkemizin uluslararası standartlarda, işin hakkını verebilen kimselere sadece uzmanlık alanıyla ilgili konuşma imkanı tanıması da elzemdir. Örneğin tarih kurumumuz ve dini işlerimizle ilgili uzmanlarımız var. Bunların her birisi onbeş yirmi yıl eğitim alıp uzmanlaşmış insanlar. Ancak bunları adam yerine koymayıp, başkalarını kürsüden indirmiyorlar. Haliyle filanca kanalı falan adamlar parselleyince, gençlerin rol model aldığı insanlar da bunlar oluyor.

Aslında bütün bunlar kasıtlı olarak yapılmış işlerdir. Bahsettiğimiz göbekli yerbilimci geçmişte bir kızı taciz de etmiştir. Ancak bunların her şeyleri örtülmektedir ve bu kimselerde utanma duygusu bulunmamaktadır. Şahsın kompleks sahibi olduğu, Türkleri her zaman tahkir ettiği, Batılıları ise hep övdüğü görülmektedir. Rusya’daki güvercini olağanüstü, Türkiye’deki sarayları yetersiz görebilen bir adam bu. Şahsın hezeyan ve aşağılık kompleksi içinde olduğu, yani ruhsal sorunlar yaşadığı aşikar. Psikologlar bu tür insanları incelemeye almalı. Diğer yanda çok uzun bir süre fesli bir soytarı namuslu bir müslüman kadına iftira attı. İftirası ortaya çıktı ama gerçek manada bir özür dilemedi. Hiç bir Müslüman oğluna husumet besliyor diye anasına iftira atar mı? Bu şahsın bir de hukuk diploması ve deli raporu vardı. Bu fesli soytarı, dini bilmeden kendince din savunusu yaptı yıllarca. Daha bunun gibi nicesi mevcut.

Türkiye iftiracıların, yarı deli kimselerin ve raporlu ruh hastalarının ekranlarda cirit attığı bir yer olmamalı. Gençleri doğru yola çekmek, iyiliği ve adaleti yaymak, ahlakı ve toplumsal güveni sağlamlaştırmak için uğraşan binlerce insana, doktora, öğretmene, ilahiyatçıya, bilimadamına bu hakarettir. Türkiye, vicdan sahibi, aklını düzgün kullanabilen, değerleri oturmuş, kalbinde garez olmayanların ülkesi olmalıdır. Bu yazı geçen gün yazdığımız merdivenaltı kurumlarda eğitim almış kimselere karşılık üniversiteli ve ünvanlı olanların arasında da benzerlerinin bulunması nedeniyle yazılmıştır. Sağlıklı ve tutarlı olmak toplumun her kesiminde esas olmalıdır. İslam Hukuku’nda cünun bahsinde bu işlenir, modern ilimler de bunun üzerine gider. Oysa Türkiye, kimilerine göre açık tımarhane, kimilerine göre sirke dönmüştür. Ülkemizde akıl hastalıkları patlamıştır, hepimiz bunun mağduruyuz veya dolaylı mağduruyuz. Bu konuyu milli bir politika olarak gündeme getirmemiz ve gündemde tutmamız gerekiyor.

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.