islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,6910
EURO
34,9201
ALTIN
2.505,20
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Dışlama Kolaycılığı ya da Adaletten Uzaklaşmak

Dışlama Kolaycılığı ya da Adaletten Uzaklaşmak
26 Mayıs 2022 10:30
A+
A-

Ümmetin derdiyle dertlenen bazı kimseleri dışlamak isteyenlerin bulduğu kolay yollardan birisi, onları Haricilikle suçlamalarıdır. Diğer bir suçlama yolu da onları neo-Mu`tezili ilan etmektir. “Neo” eki Mu`tezili kelimesinin Arapça oluşu nedeniyle yeterince iticilik çağrıştırmamasından kaynaklanmaktadır. Benzer bir durum ıslahatçı ekol için de geçerlidir. Bu ekol ile arası iyi olmayanlar “Onlar reformcu!” der geçer. İngilizce bir kelimenin seçilmesiye “dışlama” sağlanmıştır. Hâlbuki ıslahatçı ile reformcu kelime anlamlarıyla aynı anlama işaret eder. Bu yazıda Ebû Hanîfe’nin (80/150 – 700/767) siyasi yönü üzerinde durulacak, ona olan sevginin günümüzde “dışlama” konusu edilmemesine nasıl etken olduğu üzerine durulacaktır. Yani eleştiri konusu yapılacak şey, kişileri severken ya da dışlarken ilkesel bir tutum takınılmamasıdır.

İranlı veya Türk olduğu söylenen Ebû Hanîfe, Kûfe’de doğdu. Yetiştiği Kûfe kenti ve bütün Irak bölgesi İslâmî olsun olmasın birçok düşüncenin, inanç gruplarının bulunduğu, itikatla ilgili hararetli tartışmaların yaşandığı rey ehlinin yerleştiği bir yerdi. O hiçbir fırkaya bağlanmadan aktif bir şekilde olmasa da döneminin siyasî hareketlerine katıldı. Hayatının bir kısmı Emevilerin bir kısmı da Abbasîlerin hâkimiyetinde geçti. Her iki dönemde de siyasal otoriteye karşıydı. Derslerinde fırsat buldukça iktidarı eleştirdi. Her iki siyasal iktidar da ondan şüphelendi; ancak onu kendi taraflarına çekmek, halkın gözündeki itibarından faydalanmak için ona kadılık görevi teklif ettiler. Ne var ki Ebû Hanîfe’nin yanıtı hep olumsuzdu.

Ebû Hanîfe, Abbasî yönetimi ile hiçbir zaman uzlaşmadı. Ticaretten kazandığı helal rızıkla ilmini destekledi. Hatta o, Zeyd b. Ali’nin (ö. 122/740) imamlığına zımnen biat etmişti ve onun için şöyle diyordu: “Zeyd’in çıkışı (Hişâm b. Abdülmelik’e isyanını kastediyor.) Rasûlullah’ın Bedir günündeki çıkışına benziyor.” Ebû Hanîfe, İmam Zeyd’e on bin dirhem yardımda bulunmuş ve elçisine: “Benim özrümü ona anlat.” demişti.

Hz. Ali’nin torunlarından Muhammed en-Nefsü’z-Zekiye (ö. 145/762) ile kardeşi İbrahim’in Abbasîlere isyan etmeleri ve şehit olmaları karşısında Ebû Hanîfe Irak’ta  açıkça iktidarı eleştirmiş,[1] bu yüzden de kırbaçlatılmış, işkence görmüş ve hapsedilmişti. Ebû Hanîfe’nin suçu (!) alenen halkı Ehl-i Beyt’e yardıma çağırmaktı. Her gün hapiste ona başkadı olması teklifi yapıldı, o her defasında reddetti. Ebû Hanîfe’nin cenaze namazına Abbâsî Halifesi Mansûr dâhil elli bin kişi katıldı. Bugünden bakıldığında Ebû Hanîfe’nin İslâm ülkesi (dârülislâm) ve  “küfür rejimi” veya “Müslümanlarla savaş halinde olan ülke tanımı” (dârülharp) oldukça radikal unsurlar içeriyordu. Ona göre, bir İslam ülkesinin darü’l-harbe dönüşmesi için üç şart vardı: 1- Dârülharp ile bitişik olması. 2- İçinde İslam ahkâmının uygulanmaması. 3- Halkının güvenliğinin kalmaması. Ebû Hanîfe, İslâm hükümlerinin hâkim olmadığı bir ülkeye (dârülharbe) izinli giren bir Müslümanın faiz almasını da câiz görürdü; çünkü ona göre orada İslâmî hükümler tatbik edilmediğinden, Müslümanın düşman rızasıyla onların mallarını alması caizdi.

Yazının girişinde söylenenlere geri dönülecek olursa niyet “dışlamak” ise Ebû Hanîfe’yi de dini siyasallaştırmakla (Sanki dinin siyasal yönü yokmuş gibi!) ve Haricilikle hatta “haramı helal kılmakla” suçlamak mümkün olabilir. En iyisi mi gerek uzak gerekse yakın tarihteki öncü kimseleri okurken onlara (negatif) etiketler vurmaktan uzak durmak ve onların vahye uygun yorumlarından faydalanmaktır. Değerlendirmelerin ölçüsünü sevilenlere ve uzak durulanlara göre ayrı ayrı işleterek adaletten uzaklaşılmamalıdır. Farklı eğilimlere sahip kesimlerle doğrular üzerinde birlikte hareket edilmelidir. Yanlışlar, “medeni ölçüler” içinde dile getirilip düzeltilmelidir. Aksi takdirde bir avuç Siyonistin ve müttefiki Ehl-i Salib’in savletini kırmak nasıl mümkün olur?

[1] İslâm âliminin iktidarla tek ilişki tarzı açık eleştiri olmak zorunda değildir. Söz gelimi hayatının yarısını Emevîler yarısını Abbâsîler devrinde geçiren İmam Mâlik (ö. 179/795), kendi dönemindeki siyasî olaylardan uzak durmuş, mevcut yöneticilere de karşıtlarına da açık bir destek vermemiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.