Türkiye Diyanet İşleri Kurumu kurulduğu günden bu yana tartışmaların merkezinde yer aldı hep. Hem seküler kesimde hem de dindar kesimde Diyanet İŞleri Başkanlığı kurumsal olarak hep tartışılır.
Bu tartışmaların bir kısmı diyanetin meşruiyeti bir kısmı da diyanetin yeterlilik veya yetersilği konusu ile ilgilidir.
Bu konu ile ilgili tartışmaların büyük çoğunluğu yapıcı olmaktan öte, yıkıcı olduğu görülmektedir. Ancak İslam alimlerinin büyük çoğunluğu bu kurumun daha işlevsel olması için yapıcı amaçlı eleştiriler görüşler ifade ederler.
Diyanet İŞleri Başkanlığı’na yol gösterici mahiyette fikirler üreten İslam alimlerinden biri de yazarımız Ali Rıza Demircan hocadır.
Sayın Demircan’ın konu ile ilgili bugünkü yazısını ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz:
Bizi takip eden okuyucularımız Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Anayasal laik bir kurum olarak gördüğümüzü bilirler.
Diyanet İşleri Başkanlığı demokratik olmaktan çok jakoben olan laikliğin çizdiği çerçevenin dışına pek çık(a)maz. Dinimizin toplumsal hayatı yönlendirici kurallarını işleyemez. Bir ölçüde kişisel Müslümanlığı inşa etmeye çalışır.
Biz Diyanet İşleri Başkanlığını uyuyan bir dev olarak nitelerken üst düzey yönetici kadrolarını ismen tasrih ederek eleştirmedik. Onların içinde bulundukları şartları daima dikkate aldık. Mevcut şartlarda yapılabilecek olanların yapılması için kamuoyu oluşturmaya çalıştık.
İslamî imanın gerektirdiği sorumluluğa sahip samimi Müslümanlar bulundukları her şartta hizmet üretebilecekleri gibi Diyanet ricali de üretebilir. Kaldı ki siyasi irade de üretilmesinden yanadır.
İnsaflı bir yürekle bakıldığında hayırlı hizmetlere tanık olmuyor değiliz.
Yeni yılın ilk sabah namazının camilerde kılınması için alınan ve gerçekleştirilen kararlı çabayı yürekten kutluyoruz.
Camiler İslam Medeniyetinin merkez kurumlarıdır. Toplumsal hayatımız cami merkezlidir. Cami özel ibadet merkezi olmanın yanında halen de ilim, sosyal dayanışma ve kaynaşma merkezidir. Bir dirilişimiz olacaksa tarihte olduğu gibi bu gün de ancak cami merkezli olabilir. Olmalıdır da.
Camide birleşemeyen Müslümanlar, hiçbir toplumsal aktivitede birleşemez, İslamî bir güç oluşturamazlar. Peygamberimizin diliyle Cemaat namazlarının 27 derece daha sevaplı oluşunun açıklanması, yatsı ve sabah namazı cemaatine katılımın ancak münafık tiplere ağır geleceğinin bildirilmesi, birlikteliğin önemi yönünden de değerlendirilmelidir.
Her sabah namazını Emirgan camiinde kılarım. Yaz-kış benim dışında camiimizin müdavimi olan üç kardeşimiz kapıcıdır. Manen derin komada olan Emirgan’lı Müslümanları bizler temsil ederiz.
İslam’ın laik zihniyet ve yasalar yanı sıra Müslümanlarca da nasıl bir dışlanmışlık içine itildiğini görmek isteyenler sabah namazında Emirgan camiine veya her hangi bir semtin camisine uğrayabilirler. Nadir olarak karşılaşacakları bazı aydın kişiler ve gençlerin de İslam’ı bir hayat düzeni olarak algılayamayan ve gelecek vadetmeyen istisnai tipler olduğunu göreceklerdir.
D.İ. Başkanlığı ülkemizin her yerinde Müftülerimizin öncülüğünde her Pazar sabahı ayrı bir camide sabah namazı cemaatleri düzenlemelidir.
Bir diğer gerçekleştirilebilecek ricamız da tam bir düzen adamı olmakta olan imamlarımızla birlikte cemaatimizin cehaletini gidermek için her gün uygun vakitlerde Kurân Yolu tefsirinin okutulmasıdır. Bu son derece önemli ve verimli bir atılım olacaktır. Bu tefsir bazı ayrıntılardan arındırılarak da üç cilde düşürülmelidir.
Bizler Rabbimizin buyurduğu gibi yapabileceklerimizden sorumluyuz:
“ O halde, elinizden geldiği kadar Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, (O’nun emirleri ve yasaklarını ) dinleyin ve itaat edin. Ve kendi iyiliğiniz için karşılıksız harcamada bulunun. Mutluluğa erişecek olanlar mali açgözlülüklerinden kurtulabilmiş olanlardır, yalnızca onlardır.” ( Teğabun 64/16)
Ali Rıza Demircan