islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5032
EURO
34,9509
ALTIN
2.430,07
BIST
9.799,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

DÜNYANIN SONU GELİYOR GALİBA…

DÜNYANIN SONU GELİYOR GALİBA…
16 Ağustos 2021 14:25
A+
A-

Son günlerde içim karardı tastamam… Biliyorum, yüce rabbimiz (cc) Kutsi hadiste ”Kulum göklere ulaşacak günah işlerse, fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, mağfiret dilerse affederim” buyurmuştur…

Yani yüce rabbimiz ve Peygamberimiz (sav), Müslüman’ın “ümit ile korku” arasında yaşamasına vurgu yapıyor bu kutsi hadiste.

Korku işte… Bu öyle bir korku ki, bazen ümidini yitiriveriyor insan…

Bu korkum kendim için değil emin olun. Bu korkum bütün insanlık için.

Orman yangınları…

Sel felaketleri….

Küresel ısınma…

Pandemi ve yeni varyantlar…

Vs…

Her şeye rağmen insanın, meydana gelen olaylardan ders çıkaramaması ve keşmekeş hayatına devam etmesi ise başlı başına düşünülmesi ve tartışılması gereken bir konu.

2000 yılında, Bolu Aladağ’da Tema vakfının kampına katılmıştım. Orada bizlere, toprak erozyonunun önlenememesi sonucunda, özellikle Karadeniz bölgesinde büyük sel felaketlerinin yaşanacağı, 2025 ile 2030 yılları arasında kıtlıkların baş göstereceği, bunlardan bizim ülkemizin de fazlasıyla nasibini alacağı, bize verilen seminerlerde dile getirilmişti. O zamanlar, bize seminer veren birbirinden kıymetli öğretim görevlilerini dinlerken de dehşete kapılmıştım. Laf aramızda biraz da bana bu anlatılanlar ütopik gelmişti. Gün oldu devran döndü ve bahsi geçen tarihlere yaklaşmaya da başladık. Son sel felaketlerini gördükten sonra bana öyle geliyor ki bizleri daha sorunlu günler bekliyor gibime geliyor.

Ancak her şeye rağmen cereyan eden olaylara karşı önümüze korku duvarlarını örmemiz, bu felaketlerin hiçbirini engellemeyecek. İnsanoğlu aklını başına almadığı müddetçe, bu vahim olaylar devam edecek. Yani sizin anlayacağınız, çocuklarımıza ve torunlarımıza güzel ve güvenilir bir dünya bırakamamanın ıstırabını yaşayacağız. Bu ıstırap bizim gönlümüzü kor bir ateş gibi yakarken; sünnetullaha muhalif yaşamamız da ahret hayatımızı pür-melal hale getirecektir.

Vah ki vah…

Yüce rabbimiz Âdem babamızı ve Havva annemizi yarattığı zaman onlara, cennette her şeyi serbest bırakmış, ancak sadece bir ağacın meyvesini yasak kılmıştı. (Bakara 2/35) Bizler rabbimizin bu emrini günümüzde, ekolojik dengenin korunması olarak anlamamız gerektiği inancındayım. Zira şu ayeti kerime de bu tezimizi destekleyen, gönüllerimize tercüman olan ilahi bir mesajdır:

“İnsanların elleriyle yapıp ettikleri yüzünden, karada ve denizde fesat, olumsuzluk çıktı. Belki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını tattırıyor” ( Rûm 30/41).

Hiç unutmuyorum, Kanada hükümeti 2007 yılında fok balığı avlama yasağını kaldırınca, çok kısa bir süre içinde üç yüz bine yakın fok balığı katledilmişti. Sopalar ile başlarına vurularak öldürülen bu hayvanlar, kürklerinin kalitesi bozulmasın ve birinci kalite özelliğinde olsun diye de canları çıkmadan derileri yüzülmüştü.

Bu nasıl bir vahşettir ya rabbi!

İnsanoğlunun ne kadar vahşi olabileceği noktasında ki bu örnek, yıllardan beri benim yüreğimin derinliklerinde büyük bir sızı olarak yandı durdu.

Diğer taraftan ise, su kaynaklarının düşüncesizce heder edilmesi, insanlara GDO’lu ürünler yedirerek, insanın biyolojik dengesinin bozulması, kimyasal gübreler ile toprağın veriminin her geçen yıl azalması, gerçek Anadolu tohumlarının yerine milyonlarca Dolar verilerek ebter tohumların ithali, herhalde iyiye gitmediğimizin, tam tersine kötüye gittiğimizin delilleri olsa gerekir.

Yüce rabbimiz tarafından “yeryüzünün imarı ve (ıslahı) için gönderilen insan” (Hud 61) bu dünyada huzur ve mutluluk içinde yaşamak varken; doğanın dengesini bozarak, Allah’ın (cc) “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara 195) ayeti kerimesine muhalif yaşamayı tercih etmiştir.

İşte bu sebeplerden dolayı korkuyorum insanlık adına…

Ümit etmek istiyorum, tüm benliğimle. Yapılan tüm bu yanlışlardan dönülmesi için de dua ediyorum yüce rabbime. Ancak tüm bu olumsuzlukların yaşandığı dünyada ve ülkemizde, fiili dua bazında neler yapıldığı konusunda ise hala çok büyük şüphelerim var.

Pardon ya…

Bu konularda hiçbir şey yapılmadığı konusunda korkularım var demek istemiştim.

Dünyanın sonu geliyor galiba…

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban Doğan

ETİKETLER: Yangın
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.