islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3752
EURO
35,0539
ALTIN
2.326,91
BIST
9.118,21
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Eşcinsellik Bir İnsan Hakkı mıdır?

Eşcinsellik Bir İnsan Hakkı mıdır?

Son cuma hutbesinde Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın mevzuya temas etmesi ile eşcinsellik kavramı gündeme oturdu. Sahi eşcinsellik psiko-sosyal olarak doğal bir durum mudur, yoksa tıbbi olarak bir hastalık mıdır, psikolojik olarak sapıklık mıdır, Devlet bu konuları düzenlemeli midir, düzenlerse nasıl ele almalıdır, eşcinsellik bir insan hakkı mıdır? Tabi bu soruların bilimsel olarak dahi tek bir cevabı yoktur. Hele ki meselenin ahlaki satha nüfuz eden yanı ağır bastığından, bu hususları inceleyenlerin kendi yargı ve değerlerinden sıyrılarak ortaya bir hüküm koymaları da pek mümkün görünmüyor gibi. Muhafazakar bir psikoloğun bu hususta ortaya koyduğu yargı ile liberal bir hekimin ortaya koyduğu yargı haliyle aynı olmayacaktır. Bu husustaki en belirgin ölçü kuşkususuz yaratılış gerçeği, yani fıtrattır.

Çift Cinsiyetli İnsan

Nasıl ki bazı insanlar doğuştan kör, topal, sağır ya da dilsiz olarak dünyaya gelebiliyorlarsa, bazı insanlar da çift cinsiyetli olarak dünyaya gelebiliyorlar. İslam literatüründe çift cinsiyetli insanlar hünsa (خنثى) olarak tarif edilir. Hünsaların tabi olduğu fıkhi hükümler bile erkek ve kadın ilmihalinden farklıdır. Yani İslam’a göre çift cinsiyetliler “cadı” değil, bilakis Allah’ın diğer engelliler gibi yarattığı birer kuldur. O sebeple yaradılıştan gelen çift cinsiyetliliğe İslam’ın bir itirazı olmadığı gibi, bilakis onların hukuku ayrıca düzenlenmiştir.

Medeni Kanunumuzda Çift Cinsiyet

Bilindiği üzere kişi doğduğu zaman, doğduğu hastane onun cinsiyetini tespit eder ve doğum belgesine yazar, doğum belgesini alan nüfus idaresi belgede tıbben ne cinsiyet yazıyorsa, ilk defa nüfusa kaydolacak çocuğun cinsiyetini nüfus kaydına o şekilde ya erkek, ya da dişi olarak işler. Yaygın bilinenin aksine hukukumuzda, kadın ve erkek cinsiyeti dışında üçüncü bir cinsiyet kabul edilmemiştir. Yani bir kişi nüfusa ya erkek olarak, ya da kadın olarak tescil edilir.

Fakat doğum ile beraber kişi nüfusa hangi cinsiyette kaydedilmiş olursa olsun, fizyolojik olarak çift cinsiyet durumu varsa, kişinin cinsiyetini sonradan değiştirebilmesine Medeni Kanunumuz cevaz vermiştir. Tabi her canı isteyen, hiçbir sebep yokken, sırf canı istediği için cinsiyetini değiştiremez. Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesi kişinin cinsiyet değişikliği talep edebilmesi için on sekiz yaşını doldurmuş olmasını, evli olmamasını, transeksüel yapıda olmasını, ruh sağlığı bakımından cinsiyet değişikliğinin bir mecburiyet olmasını şart olarak koşmuştur. Ayrıca tüm şartların oluştuğu mahkeme tarafından değerlendirilecek ve kabul edilecektir. Aksi halde, her isteyen kendi kafasına göre, doğduğu cinsiyetten farklı bir cinsiyetin nüfusa kaydedilmesini isteyemez.

Cinsiyetini Değiştiren Kişinin Başkası ile Birlikte Olması

Bilindiği üzere İslam hukuku evlilik dışında hiçbir cinsel birlikteliği tasvip etmez, aksine men eder. Dolayısı ile çift cinsiyetli olan kimselerin (hünsa) hangi şartlarda, hangi cinsiyetle evlenebilecekleri hususlarını din alimlerinin uzmanlığına bırakıyoruz.

Beşeri hukuk bakımından ise hukuken cinsiyetini değiştiren bir kimsenin, nüfusta karşı cins olarak yer alan kimse ile evlenmesine engel bir hüküm yoktur. Yani nüfusta kadın yazılı iken, cinsiyet değişikliği prosedürü işletilerek nüfusa erkek olarak tescillenen bir kişinin, nüfusta kadın olarak yazılı biri ile evlenmesi mümkün.

İnsan Hakları ve Eşcinsellik

Devletimiz, Cumhuriyet kurulduğundan beri, beşeri münasebetleri düzenleyen kanunları Batıdan aldığından, insan hakları kavramını da Batı’nın tariflediği haliyle içselleştirmiş ve mevzuatını ona göre düzenlemiştir maalesef. Haliyle Batı mevzuatında eşcinsellik bir insan hakkı olarak görüldüğünden bizim ülkemizde de bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Tabi iki aynı cinsin evlenmesi hukuken mümkün değil. Ama iki aynı cinsin sevgili olarak birlikte yaşamaları, sokakta öpüşmeleri, evlerinde cinsel birliktelik yaşamaları bizim kanunlarımıza göre yasak değil.

İster fizyolojik olarak çift cinsiyetlilik durumu olsun, isterse böyle bir fizyolojik durum olmasın, insanların eşcinsel yaşamaları ülkemizde serbest. Ayrıca son olarak 2011 yılında iç mevzuat haline getirdiğimiz İstanbul Sözleşmesi ile bu hayat tarzı da hukuken korumaya alınmış oldu.

Pekiyi gerek uluslararası metinlerde ve gerekse iç mevzuatta bir insan hakkı olarak kabul edilen eşcinsellik gerçekten de bir insan hakkı mıdır?

Az evvel izah ettiğimiz doğuştan gelen bir çift cinsiyetlilik durumu yok ise, sadece insanın psikolojik ve hormonal olarak kendini o yöne kaydırmasından ileri gelen bir eşcinsellik elbette ki bir insan hakkı olarak görülemez. Eşcinsellik insanın tabiata, yaratılışa isyan etmesinden başka bir şey değildir. Zira insanın iradesi mutlak ve sınırsız değildir. İnsan kendi bedeni konusunda dahi mutlak söz sahibi değildir.

Mesela kimse bir başkasına “ben ölmek istiyorum, al şu tabancayı beni öldür” diyemez. Ölmek isteyen kişinin bu ricasını kabul edip tetiği çeken kişi hukuken katil olur. “Ne var bunda, hür iradesi ile öldü” mazareti bu kişiyi katil olmaktan kurtarmaz. Yine ensest ilişki örneğini ele alalım. Mesela iki kardeşin rızaları örtüşse ve sevgili hayatı yaşasalar bunu meşru görebilir miyiz? Yani “bize ne canım, insan hürdür, istediği gibi yaşar” diyebilir miyiz? Hayır! Çünkü bu tamamen yaratılışa, fıtrata ters bir durumdur.

O sebeple, beşeri hükümler ne derse desin, insan fıtratına, tabiat nizamına ve genel ahlak algısına aykırı olan eşcinsellik asla bir insan hakkı olarak görülemez. Psikolojik ve hormonal olarak kendini o yönde meyilli gören kimseler tedaviye muhtaç hastalar olarak değerlendirilebilir. Bunun ötesinde, yani hiçbir rahatsızlığı olmaksızın sadece ve sadece hür iradesinin ürünü olarak eşcinsel hayat tarzını benimseyerek yaşamak ise ancak bir sapıklıktır.

Özellikle %99’u Müslüman olan bir ülkede, toplumu ayakta tutan en kutsal birimin aile olarak kabul edildiği bir düzende eşcinselliği insan hakkı olarak görmek asla mümkün değildir. Bu sebeple hükümlerinde tamamen insan fıtratını baz alan İslam’ın bu yöndeki emir ve yasaklarını bize hatırlattığı için Diyanet İşleri Başkanımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

Hakan ÇIRAK

Yorumlar
  1. Fatıma KOÇ dedi ki:

    Çok güzel bir yazı teşekkürler…