islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5217
EURO
34,9766
ALTIN
2.439,42
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Gelin Hatırlayalım Unuttuklarımızı

Gelin Hatırlayalım Unuttuklarımızı

İmtihan için geldiyse insan bu dünyaya; üzüntü, sevinç, gülme, ağlama, hepsi tabi duygularıdır, biz ya­ratılanların… İnsan olabilmenin kaçınılmaz duyguları ve gerçekleridir bunlar. Zaman gelir güler, zaman gelir ağlarız. Karnımız acıkınca yer, yorulunca dinleniriz de hiçbir zaman varlığımızdan şüphe etmeyiz. Çünkü var olduğumuz için yemeye, içmeye, gülmeye ve ağlamaya ihtiyaç duyarız biz…

Bu kâinatta varsak biz, ruhumuzla ve bedenimizle huzur bulmaya her zaman talibiz demektir. O hâlde gelin mutluluğun formülünü arayalım mı hep birlikte? Gerçek mutluluğun bir formülü var mı acaba literatürlerde?

Hangi ressam çizebilmiş ki mutluluğun resmini? Hangi şair dökebilmiş ki satırlara mutluluğun cümle­lerini? Tarihin akışı içinde kim veya kimler mutlu ola­bilmiş ki acaba? Altından taç takan hükümdarlar, devlet hazinesine sahip olan krallar ne kadar mutluydular aca­ba? Dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanı unvanı­na sahip Karun, hazinelerinin içinde uyudu ama mutlu olabildi mi acaba? Sahi, insanları sömüren ve parasına para katan insanlar, özel yaşantılarında ne kadar mutlu olabiliyorlar dersiniz?

Hayatın engebeli yollarında sefer eyleyen insanoğ­lu; bazen güler, bazen ağlar ömrü boyunca. Bu dünyada mutlu olmanın yollarını arar kendince. Mutlu olmak… Mutluluğu yakalamak…

Kimisi için güzel bir evdir mutluluk. Kimisi için ise son model bir araba. Çocuğu olmayan eşler için yıl­lar sonra gelen bir bebek, dünyalara bedeldir onlar için. Hastalığa dûçar olan biri için ise, hastalıktan kurtulmak­tır mutluluk.

Bir öğrenci için girdiği sınavda başarılı olmak, bir işçi için aldığı ikramiye… Bunlar mutluluk mudur aca­ba? Yoksa bizler, dünyalık elde ettiğimiz nimetlere karşı bir anda duyduğumuz sevinçleri, gerçek mutluluk mu zannediyoruz acaba?

Dünyalık geçici zevklerin peşinden giderek, pejmür­de bir şekilde Kaf Dağı’nın arkasında mı arıyoruz gerçek mutluluğu? İnsan için çok uzaklarda mı acaba mutluluk? Yoksa elini uzatsa yakalayabileceği bir mesafede mi saa­det zinciri dediğimiz, hayalimizdeki mutluluk?

Doğum ile ölüm arasında bir duraksa dünya; dünya nimetlerine ulaşılınca yakalanan mutluluklar yapaydır, sanaldır kanımca…

Gerçek mutluluğun adresi dünyalık nimetlerse eğer, hayatta her imkân ve fırsatı yakalayan zengin in­sanların stres ve depresyona girmelerinin sebebi nedir, acaba?

İnsan yaratılıp bu dünyaya gönderildiği andan itiba­ren, mutlu olmanın formülünü aramıştır kendince. Bü­tün filozoflar ve düşünürler insanların bu dünyadaki saa­deti için kafa yorarken, yüce Rabbimiz göndermiş mutlu olabilmenin formülünü bize. Dünya hayatında mutlu olabilmenin formülünü gönderirken biz kullarına, “Ahi­ret hayatını da unutma ey insanoğlu!” buyurmuş.

Asrımızın insanı maalesef mutlu değil a dostlar! Depresyona giren bir daha çıkmak bilmiyor, girdiği yer­den. Günümüzde her imkânı yakalayan insanların çoğu, sabah akşam avuç avuç depresyon ilaçları içiyor ve arıyor huzuru kendince.

Dünya sağlık örgütü WHO’nun verilerine göre önü­müzdeki beş altı yıl içinde, depresyon hastalığı kalp has­talıklarının önüne geçecek. Hayat şartlarının zorluğu, inanç noktasında insanların zayıf olması, bireyler ara­sındaki dayanışmanın zayıflaması, ekonomik sıkıntılar, terör olayları, savaşlar, insanların psikolojisini bozan en önemli unsurlar. Uzmanlar intihar olaylarının yüzde alt­mışını da depresyona bağlıyorlar.

Depresyondan mı yoksa başka şeylerden mi bile­miyoruz ama gülmeyi de unuttu günümüz insanı. “Pey­gamberî tebessümü” unuttu günümüz Müslüman’ı. So­kakta karşılaştığı insanlara tebessümün sadaka olduğunu unuttu Müslüman. Komşusuna selam verip selam almayı unuttu yirmi birinci asrın Müslüman’ı.

Peygamberimiz (sav)’in “Cebrail (as) bana komşu hak­kından o kadar çok bahsetti ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” hadisi şerifini unuttu günümüz Müslü­man’ı. Evinde pişirdiği yemekten, komşuya kokusu gitmiştir diyerek; kapı komşusuna ikram etmeyi unuttu insanımız.

Yaşadığımız asrın “bencil gerçekleri” paylaşmayı unutturdu bizlere. Kocaman, bilmem kaç metrekare ev­lerde oturan insanlarımızın gönülleri daraldı be dostlar. Eğer oturduğumuz kocaman evlerde gönüllerimiz daral­masaydı, unutur muyduk anne ve babalarımızı huzur evlerinin köşelerinde? Gerçekten unuttuk be dostlar!

İnsanlığımızı unuttuk. İşin en garip ve utanılacak ta­rafı ise, unuttuğumuzu bile unuttuk.

“Bize şah damarımızdan daha yakın olan” Rabbimizi de mi unuttuk acaba? Sinelerimizde sakladığımız ve belki de gizlediğimiz şeyler mi unutturdu bize, bütün unuttuk­larımızı? Cenabı Hakk bizlere, “En güzel rol model olarak Hz. Muhammed (sav)’i göstermişken” acaba başka önder­lerin peşine mi takıldık mutlu olabilmek için?

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyururken, bizler peygam­berimizin sünnetini de unuttuk galiba? Kur’an ve Sünnet ikliminde yaşanması gereken bir hayatı unutuverince, geriye ne kaldı ki zaten? Kur’an’ın bize sunduğu, Peygam­berimizin yaşayarak bize tavsiye ettiği güller kokan bir mevsimi, kışa çeviriverdik yüreklerimizde.

Haydi, be dostlar! Gelin hatırlayalım unuttuklarımı­zı. Emin olun, mutluluğun sırrı, unuttuğumuz veya bize unutturulan hasletlerimizin içinde saklı.

İslam’ın bize emretmiş olduğu “sevgi” meziyetini ha­tırlayalım. Hatırlamakla da kalmayıp, o güzellikleri hayatı­mıza hâkim kılalım. Yalan dünyanın “oyun ve eğlenceleri” içinde kaybolup gitmektense, özümüze, benliğimize döne­lim. İlkbahar mevsiminde kuşların cıvıltılarından duyduğu­muzhaz ve heyecanı, hayatımızın her safhasında yaşayalım.

Güller açsın yüreklerimizde. Gül koksun sinelerimiz… O gül kokusu, kaplasın bütün dünyayı ve kâinatı. Gerçek mutluluğu bulalım hep birlikte. Tebessüm edelim bütün insanlığa. O tebessüm eden yüzler, kaplasın bütün kâi­natı. Bir tebessüm edelim, şeytanın bütün adımlarını ve desiselerini bozalım. Bir tebessüm edelim ki, bütün in­sanlık bizden emin olsun. Bir tebessüm edelim ki, bütün insanlık selamet bulsun. Bir tebessüm edelim ki kâinat huzur bulsun.

Tebessüm edelim be dostlar! Müslümanca bir te­bessüm edelim ki, dünya üzerinde zulüm gören kardeş­lerimizi hatırlayalım. Müslümanca bir tebessüm edelim ki, “İslam kardeşliğini” hatırlayalım. Müslümanca bir tebessüm edelim ki, çağlar öncesinden gelen Kur’an’ın mesajını hatırlayalım.

Haydi, be dostlar! Gelin hatırlayalım unuttuklarımı­zı. Anne ve babaya “öf” bile denilmeyeceğini hatırlayalım. Ana ve babamıza kırıcı bir söz söylediğimizde veya incitici bir davranışta bulunduğumuzda, Arş-ı Âlâ’nın titrediğini hatırlayalım. Anne ve babalarımızı hor ve hakir gördüğü­müzde meleklerin mahzun olduklarını hatırlayalım.

Haydi, be dostlar! Gelin hatırlayalım unuttuklarımı­zı. Eşlerimizi sevmemiz gerektiğini hatırlayalım. Yüce Rabbimizin, “Eşler arasında yaratmış olduğu sevgi ve muhabbeti” hatırlayalım. Peygamberimiz (sav)’in Hz. Ha­tice ve Hz. Aişe annemize duyduğu sevgi ve muhabbeti hatırlayalım. Eşimizin yüzüne baktığımızda bütün dert ve kederlerimizden uzaklaşabileceğimizi, hatırlayalım.

Hatırlayalım be yüreği güzel dostlarım! Müslüman’ın Müslüman’a kin tutamayacağını hatırlayalım. Müslü­man’ın; eline, beline ve diline sahip olması gerektiğini hatırlayalım.

Hatırlayalım ki unuttuklarımızı, mutlu olalım ve mutlu olsun bütün insanlar…

Şeytanın bütün desiselerine inat, tüm insanlar ger­çek mutluluğu yaşasınlar bütün benlikleriyle.

Haydi, be dostlar! Gelin hatırlayalım unuttukları­mızı. Unuttuğumuzu bile unutmadan, bütün unuttuk­larımızı hatırlayalım da, güller açsın bütün kâinatta. Gül koksun her taraf. Herkes ama herkes o gül kokusunun sarhoşluğu içinde yaşasın bütün dünya güzelliklerini. Ya­şadığı güzellikler bu dünya ile de sınırlı kalmayıp, ahiret hayatında da mutlu olsun insanlar.

Cennet’te mutluluğun kaynağı gül kokulu Pey­gamberimizle, Kevser Havuzu’nun başında zikir hal­kalarında buluşmak duasıyla…

Yeri geldiğinde gül, yeri geldiğinde ağla bu dünyada.

Geçici âleme dalarak beni ve ahireti unutma.

Bu dünya oyun ve eğlenceden ibarettir, sakın kanma

Şeytanın adımlarına uyarak sakın ola aldanma…

(Salçalı ekmek kitabımızdan bir alıntı)                                                                        

Şaban DOĞAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.