Hamas İngiltere’de Terör Listesinden Çıkabilecek mi?
İngiltere’nin 2021 yılında Hamas’ın siyasi kanadını terör örgütü olarak tanıması kararına karşı başlatılan hukuki sürecin öncülüğünü avukat Daniel Grütters yapıyor. Grütters, dönemin İçişleri Bakanı Priti Patel’in bu kararı siyasi hedeflerle aldığını savundu. Kararın, İçişleri Bakanı’nın yetkisini kötüye kullandığını belirten Grütters, bu tanımın hukuki değil, tamamen siyasi bir karar olduğunu vurguladı.
Kısıtlamaların Kaldırılması Bekleniyor
Grütters, Hamas’ın yasaklı örgütler listesinden çıkarılması halinde İngiltere’de bu yapıya dair görüşlerin daha özgürce ifade edilebileceğini söyledi. Şu anki yasalar, Hamas’a destek ifade etmeyi yasaklıyor. Ancak bu başvurunun kabul edilmesiyle ifade özgürlüğünün önünün açılacağı ifade ediliyor. Aynı zamanda Filistin halkının uğradığı işgal, ayrımcılık ve soykırım suçlarına karşı meşru direniş hakkının uluslararası hukukta yer aldığına da dikkat çekildi.
İfade Özgürlüğüne Vurgu Yapıldı
Grütters, başvurunun sadece Hamas’a ilişkin değil, aynı zamanda İngiltere’de ifade özgürlüğünün genişletilmesi için atılmış önemli bir adım olduğunu belirtti. Hamas’ın yasaklanmasının, Filistin halkına destek vermeyi de suç haline getirdiğini söyledi. Bu nedenle başvurunun ifade özgürlüğünü koruma amacı da taşıdığını vurguladı…
İçişleri Bakanlığı 90 Gün İçinde Karar Verecek
İçişleri Bakanı Yvette Cooper’ın başvuruyu 90 gün içinde değerlendirmesi bekleniyor. Cooper, başvuruyu kabul ederse Hamas’ın terör listesinden çıkarılması için Parlamento’ya yasa tasarısı sunulacak. Eğer başvuru reddedilirse, bunun gerekçesi kamuoyuyla paylaşılacak. Sürecin nasıl sonuçlanacağı, İngiltere’nin Filistin politikasına dair önemli bir dönüm noktası olacak.
HABER YORUM
İngiltere’nin Hamas’ı terör örgütü olarak tanıma kararının aslında ne kadar politik bir zemine oturduğunu gözler önüne seriyor. Daniel Grütters’in açıklamaları, Batılı ülkelerin “terör” tanımlarını kendi siyasi çıkarları doğrultusunda şekillendirdiğini açıkça ortaya koyuyor. Özellikle de Hamas gibi, işgal altındaki Filistin halkının direnişini temsil eden bir yapının, tümden terör örgütü ilan edilmesi, aslında işgalci İsrail politikalarına koşulsuz bir desteğin yansımasıdır.
Ayrıca bu başvuru, yalnızca Hamas’ın adının aklanması değil, Filistin davasına dair bir ifade özgürlüğü mücadelesidir. Bugün Batı’da, Filistin’e destek vermek dahi cezalandırılır hale geldi. Ancak uluslararası hukuk, işgale karşı direnişi meşru sayıyor. Grütters’in bu noktaya vurgu yapması çok önemli. Çünkü mesele sadece bir örgütün adı değil, milyonlarca Filistinlinin haklı mücadelesidir.
Son olarak, bu gelişme, Batı’nın çifte standardını da yeniden gündeme taşıyor. Ukrayna’daki direniş yüceltilirken, Filistin’deki direniş terör olarak damgalanıyor. Bu çelişki, artık hukuki zeminde de sorgulanmaya başlandı. Umarız bu süreç, sadece bir hukuki mücadeleyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda Filistin halkının sesi olabilecek daha geniş bir farkındalık oluşturur.