
HÜDA PAR’dan Siyonist İşgal Planına Karşı “Fiilî Güç” Çağrısı
HÜDA PAR’dan kararlı duruş
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin İmir, siyonist terör rejiminin Gazze halkını sürgün planına karşı direnişin yanında yer alarak fiilî güç kullanma çağrısında bulundu. HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanı İmir, gündemdeki siyonistlerin sözde “Büyük İsrail” projesi, Gazze halkının sürgün planı ve Sudan’daki insani kriz konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İmir, “Siyonist terör rejiminin soykırım ve sürgün politikalarına karşı durmak için artık direnişin yanında açıkça yer alınmalı, her türlü sürgün planına karşı fiilî güç kullanılacağı ilan edilmelidir.” dedi.
“Büyük İsrail” kavramı yayılmacı ve saldırgan bir projedir
Siyonist terör rejiminin Kudüs ve Batı Şeria’yı ayıracak ve Filistin devletinin kurulmasını fiilen imkânsız hale getirecek yerleşim planına onay verdiğini hatırlatan İmir, işgal kararının uluslararası hukuku hiçe saydığını vurguladı. “Bu adım, siyonist rejimin sözde Başbakanı Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ vizyonuna bağlılığının ilanıdır. ‘Büyük İsrail’ yalnızca Filistin topraklarını değil, Suriye, Mısır, Irak, Türkiye ve Ürdün’ün bazı bölgelerini kapsayan yayılmacı ve saldırgan bir projedir.” ifadelerini kullandı.
Siyonistleri durdurmanın tek yolu fiilî müdahaledir
İmir, iki devletli çözümden söz etmenin siyonistlerin zaman kazanmasına hizmet ettiğine dikkat çekerek, “Gazze’nin, Lübnan ve Suriye’deki işgaller göstermiştir ki sadece kınamalar yeterli değildir. Siyonistleri durdurmanın tek yolu fiilî ve caydırıcı müdahalelerdir.” dedi.
Bölge ülkeleri somut adımlar atmalı
Bölge ülkelerinin işgal planları karşısında sessiz kalmasına tepki gösteren İmir, “Siyonist rejimin yayılmacı işgal planlarına karşı kararlı, birleşik ve somut adımlar atılmadığı sürece, Filistin’in yanı sıra tüm bölge ülkelerinin egemenliği ve güvenliği ciddi tehdit altında kalacaktır.” şeklinde konuştu.
Diplomasi maskesi altında sürgün planı
Gazze halkını sürgün planına karşı uyaran İmir, siyonist rejimin Endonezya, Güney Sudan, Libya ve Somaliland gibi ülkelerle “gönüllü göç” maskesi altında görüşmeler yürüttüğünü belirtti. İmir, “Soykırımın 24 saat sürdüğü bir ortamda bu diplomasi maskesi kabul edilemez. Söz konusu ‘gönüllü göç’ sadece sürgünün kılıfa bürünmüş halidir.” dedi.
Arabulucu ülkelerin tutumu eleştirildi
İmir, “Gazze halkını sürgün planına ortak olacak veya bu plana zemin hazırlayacak her rejim tarihe utanç vesikası olarak geçecektir. Arabulucu konumundaki bazı ülkelerin baskıyı Hamas’a ve Filistin direnişine yöneltmesi kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.
Direnişin yanında açıkça yer alınmalı
Filistin halkının iradesi ve toprak bütünlüğünün pazarlık konusu olmaması gerektiğini belirten İmir, “Siyonist terör rejiminin soykırım ve sürgün politikalarına karşı durmak için artık direnişin yanında açıkça yer alınmalı, her türlü sürgün planına karşı fiilî güç kullanılacağı ilan edilmelidir.” dedi.
Sudan’daki insani kriz
Sudan’daki insani krizden de bahseden İmir, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan El Faşir’de yetersiz beslenme nedeniyle son bir haftada en az 63 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. Sudan’da iki yıldır devam eden savaşın uluslararası güçlerin dahil olduğu bir vekalet savaşı olarak yürütüldüğünü ifade eden İmir, “Kuşatma altındaki bölgede siviller hayvan yemi olarak kullanılan yağlı tohum küspesini tüketmek zorunda bırakılmıştır. Dış müdahaleler son bulmalı, Sudan halkının iradesine saygı gösterilmelidir. Açlık ve kitlesel göç krizine karşı acil, etkili ve sürdürülebilir insani müdahale planı devreye sokulmalıdır.” dedi.
HABER YORUM
Emin olun İsrail devletinin yeryüzünden silindiği gün, bütün dünyaya barış ve huzur gelecektir…
Dünyada tek bir çıban başı vardır, o da İsrail’dir…
Ama rabbimizin de izniyle bu çıban patlatılacak yok edilecektir…
Onun yok edilebilmesi için de, İsrail denilen terör örgütünün Gazze’de yaptığı soykırımı kınamaktan öte, İsrail’e fiili müdahale zamanı gelmiş ve hatta geçmiştir..
Artık sadece sözle kınamalar yeterli değildir. Dünya, bu terör örgütünün Gazze’deki katliamına sessiz kalmamalı; insanlık ve adalet adına fiilî ve caydırıcı adımlar atılmalıdır.
Filistin halkının haklarını savunmak, masumları korumak ve işgalci güçleri durdurmak için uluslararası toplumun sorumluluk alması artık bir zorunluluktur. Barış ve huzurun gerçek anlamda egemen olabilmesi, zulme karşı kararlı ve somut bir duruşla mümkündür.