İstanbul, Sultanahmet’te yer alan sarayın Kanûnî Sultan Süleyman devri vezîriâzamı Makbul İbrâhim Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
İstanbul, Sultanahmet’te yer alan sarayın Kanûnî Sultan Süleyman vezîriâzamı Makbul İbrâhim Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunmaktadır. Ve İstanbul Emini Ömer Ağa tarafından padişaha takdim edilmiştir. 1521 tarihli bir yazıdan sarayın; mevcut bir konağın üzerinde önemli değişiklikler, eklemeler ve tamirler yapılmak suretiyle meydana getirildiği anlaşılmaktadır.
İçinde kule, çardak, köşk, hazine odası, hamam, mutfaklar, divanhâne, hassa evleri, ahır gibi kısımları bulunmakta. Bu yapı çok kısa bir süre içinde tamamlanmıştır. Nitekim seferden dönen padişah burada ağırlanmıştır. Sadrazamlığa yükselen İbrâhim Paşa’nın düğünü 1524’te burada yapılmıştır.
1652’de yanan sarayı, 1720’de Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa tamir ettirmiş veya yeni bir bina yaptırmıştır. 1741’de tekrar yanması üzerine artık bir daha onarılmamıştır. 1675’teki depremde harap olduğu anlaşılan sarayın 17. Yüzyılın son çeyreğine girerken Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa tarafından kapatıldığına dair bir kayıt bulunmaktadır.
Özgün haliyle meydana doğru alçalan bir alanda cephesinin toplam genişliği 140 metre olarak inşa edilmiştir. Ayrıca saray dört avlu etrafında yerleştirilmiştir. Avlunun iki yan cephesinde yer alan kapılarla sarayın ikinci ve üçüncü avlularına geçilmektedir. Yine meydana paralel uzanan üçüncü cephenin bir yanında ise günümüze gelemeyen bir rampa ile ulaşılan, yalnız padişahın ata binmiş olarak geçebileceği asıl giriş bulunmakta idi.
İkinci avlu sarayın ilk inşasından geriye kalan tek avludur ve esas olarak Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nin büyük iç avlusuna denk düşmektedir. Birinci avludan daha yüksek seviyede olan bu mekâna bir dizi merdiven ve kapıdan geçilerek ulaşılmaktadır. İkinci avlu minyatürlerde, padişahın görüldüğü balkonun sağında görülmektedir. Onun gösterileri rahatça izleyebileceği, ancak dışarıdan içerisinin görünmemesini sağlayacak ahşap kafesli bir seyirliğin arkasına isabet eden ağaçlıklı bir alan olarak resmedilmektedir.
Padişahların Atmeydanı’ na geldiklerinde eğlenceleri seyrettikleri yer sarayın ve ikinci avlunun güneyindeki divanhanedir. Kaynaklardan, divanhâne duvarlarının çinilerle bezeli olduğu anlaşılmaktadır. Avluya bakan cephesi harap vaziyette yakın zamana kadar gelmiştir. Ancak duvara gömülü kırmızı sütun izleri bulunduğundan kırmızı boyalı ahşap kemerlerle birbirine bağlı ahşap sütunlarla çevrili olacak biçimde restore edilmiştir.
Yapının Üçler Sokağına komşu olan tarafın tamirine başlanmıştır. Ardından burasının Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nin bir bölümü olarak kullanılmak üzere gerekli projeleri hazırlanmıştır. Büyük çalışmalar sonunda mimar Hüsrev Tayla idaresinde mevcut eski yapılar ayıklanarak bazı bölümler ihya edilmiştir. Ve burası 1983’te Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Divanhane:
Devlet başkanı konumundaki kişilerin saraylarında divanın toplandığı yerin adıdır. Elçilerin kabul edildiği ve çeşitli önemli meselelerin görüşüldüğü mekânları ifade eder. Ayrıca kasır, konak, köşk, yalı türünden geniş kapsamlı meskenlerde de misafir odası olarak kullanılan büyük salonlara divanhâne denilmektedir.
Osmanlı saray mimarisi tarihinde özellikleri tesbit edilebilen ilk divanhâne, Edirne Sarayı’ndaki “Kum Meydanı” veya “Cihannümâ Meydanı” denilen ikinci avluda, Fâtih Sultan Mehmed’in 1451-1452 yıllarında inşa ettirdiği Cihannümâ Kasrı’nda bulunmaktadır.
Dolmabahçe Sarayında ve Yıldız Sarayı Büyük Mâbeyin Köşkünde de divanhane tasarımı görülmektedir. Bunun yanı sıra Beylerbeyi Sarayı ve Çırağan Sarayı geleneksel sofa-divanhâne tasarımının görülebildiği diğer örneklerdir.
Hırbetü’l-Mefcer Sarayı’nın Divanhânesinde Zemin Mozaiği – Filistin
Mimar Zeynep Aybüke Tiryaki
MİRATHABER.COM – YOUTUBE