islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3497
EURO
34,7770
ALTIN
2.398,06
BIST
10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cuma Yağmurlu
16°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
21°C

İslâm Barış Gücü

İslâm Barış Gücü
7 Kasım 2023 09:30
A+
A-

Çağdaş Haçlı armadaları birleşip Doğu Akdeniz’e yığılmışken, Müslümanlar kendi aralarındaki yapay sorunları aşıp da bir araya gelemiyorlar… Yazık ki, Müslümanların dağınıklığı hep İslâm düşmanlarının işine yarıyor; Haçlı ittifakının himayesindeki Siyonist işgali ve katliamı kolaylaştırıyor.

7 Ekim’den beri Gazze’de aralıksız devam eden Siyonist katliamın durdurulması ise, kesinlikle Müslüman Devletler Birliği‘nin kurulması ve ona bağlı bir İslâm Barış Gücü‘nün oluşturulmasına bağlıdır.

Akla şöyle bir itiraz cümlesi gelebilir: “Ama bu imkânsız!”

Oysa, öyle değil! Müslümanlar tarihte en zor zamanlarda birlik olabildiler ve bugün de bunu başarabilirler. En azından, Türkiye, İran, Pakistan, Mısır ve Endonezya gibi güç potansiyeline sahip üç-beş büyük Müslüman devlet bir araya gelerek bir “Barış Gücü” kursa, caydırıcı olarak yeter. Bunun arkası elbette gelir. Tarihte böyle bir İslâm Ordusu kurduğumuzu biliyoruz. Hatırlayalım:

Birinci Haçlı saldırısında Kudüs’ü kuşatan Haçlılar 15 Temmuz 1099’da bu mübarek şehri işgal ederek, 70 bin masumu, kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden öldürmüşlerdi…

Kudüs’ün işgali, tam da ümmetin birlik ve dirlikten yoksun olduğu bir zamanda gelmişti… Ama bir süre sonra Nureddin Mahmud Zengi ve Selahaddin Eyyubi liderliğinde İslâm Birliği ve İslam Ordusu kuruldu.

Selahaddin, Halep’te yaşlı bir ustanın Mescid-i Aksa için yaptığı minberi görünce Allah’a söz vermişti: “Allah’ım! Mübarek Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtarıp, şu minberi Mescid-i Aksâ’daki yerine koymadan, gülmeyi kendime haram ediyorum!” Ve tam 33 yıl boyunca onun yüzü hiç gülmemişti…

Biz de böylesine netameli bir zaman diliminde Selahaddin Eyyubi’nin yolunu izleyerek ümmetin en savaşçı unsurlarından bir İslam Ordusu kurmak ve cihad ve namaz bilincini yeniden kuşanmak zorundayız.

İslâm dünyasında kavmiyetçi eğilimlerin yükseldiği, mezhep ve meşrep çekişmeleri ile benlik kavgalarının alabildiğine arttığı ve bu parçalanmışlıktan Haçlı sürülerinin yararlandığı bir zaman diliminde, Müslümanlara “Ümmet-i Muhammed” olduklarını hatırlatmaktan daha etkili bir çözüm elbette olamaz…

İnancımız o ki; Müslümanlar bugün de ancak ümmet şuurunu diriltip İslâm Birliği ve Barış Gücünü (İslâm “silm: barış” demek) kurarak modern Haçlılara karşı durabilir ve onları geri püskürtebilirler.

Hatırlayalım: Şii Fatımi devletince yönetilen Mısır’a yönelik Haçlı saldırılarını Selahaddin Eyyubi ve amcası Esedüddin Şirkuh komutasındaki Sünni İslam ordusu 1164-1169 yıllarında üç kez geri püskürtmüştü. Onların bu muhteşem başarıları üzerine, kendisine bağlı oldukları Sultan Nureddin Mahmut Zengi: ‘Belki de Yüce Allah sayısız nimetlerine ilaveten Mescid-i Aksâ’nın fethini de nasip eder.’ diye dua etmişti. Bu başarılarının ardından Kudüs’ün fethini önceleyen ve Haçlıları bölgeden tamamen söküp atmak için bütün maddi ve manevi tedbirleri alan Selahaddin, kendini tamamen cihada adadı. Onun amacı, İslâm’ı yeryüzünde galip kılıp zafere eriştirinceye kadar kâfirlere karşı cihad etmekti: ‘Ben, Allah yolunda cihad eden bir hizmetçiyim’ sözü onun bu adanmışlığını yansıtır…

Selahaddin Eyyubi, Haçlılara, Tapınak Şövalyelerine ve Kudüs Haçlı Krallığı’na karşı cihada girdiği her seferinde abdest alıp namaz kılar, ardından gözyaşları içinde Allah’tan yardım dilerdi…

Amacı İslâm Birliği idi: ‘Ümmet için ancak onları birleştirecek şeyi tercih ederiz…’ derdi. “Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar” sözünü sanki bugün için söylemişti. Nihayet Bağdat Halifesi başta olmak üzere Müslüman idareciler, komutanlar, âlimler ve kadıların katılımıyla Şam Konferansı’nı toplayarak (1186); ‘Müslümanların kendi aralarında savaşmamaları ve Haçlılara karşı birlikte cihad etmeleri’ kararını aldırmayı başardı…

“Sabırla ve namazla Allah’tan yardım dileyiniz!..” (Bakara 2/45,153) ayetini çok iyi bilen Hâfız Selahaddin, Müslümanların namaz duyarlığını ciddi manada yitirdiklerini görünce topyekûn bir Namaz Seferberliği başlattı. “Camilerimiz sabah namazında da Cuma namazı gibi kalabalık hale gelirse Haçlılara karşı cihadı başlatacağım” dedi… Sabah namazı duyarlığı bu seviyeye gelince de, Allah’ın yardımı ile büyük bir zafer kazanarak Kudüs’ü 88 yıl aradan sonra yeniden özgürlüğüne kavuşturdu…

Hakikat şu ki: Müslümanlar İslam Birliği ve İslam Ordusu kurup cihad ve namaz bilincini kuşandıkları zaman modern Haçlılar da defedilecek ve Kudüs yeniden özgür olacaktır.

Abdullah Yıldız

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ