islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5696
EURO
34,9113
ALTIN
2.423,36
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

‘İslâm Barış Çağrısıdır’

‘İslâm Barış Çağrısıdır’

İslâm; Yüce Allah’ımızın insanlığın mutluluk düzeni olması için vaz ettiği dindir. Bir amacı da insanlar arası ilişkileri dengeye oturtmak olan bu Hak dinin tüm insanlığa yönelik evrensel bir çağrısı da barıştır.

İsmi gibi içeriği ile de barış olan İslâm, omurgasını oluşturan Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır:

“Ey İnananlar! Barışı sağlayıcı bütün atılımları benimseyerek topluca barışa girin / Birbirlerinizin hakları ve hürriyetleri önünde boyun eğin. İnsan ve Cin Şeytan’ların adımlarını / çağırdığı barışa aykırı yolları izlemeyin. Çünkü Şeytan’lar size, bozgunculuğu apaçık bir düşmandır. Eğer size gelen hakikat belgelerini idrak ettikten sonra (barıştan)saparsanız iyice bilin ki Allah sorgulamaya gücü yetendir, hikmet sahibidir.”

Bütün insanlarla barış yapılması için Kur’ân’ın mü’minlere yaptığı bu çağrı temelde ilâhî vahye dayanan bütün semavi dinler ve de beşeri sistemler tarafından yapılmaktadır. Ama ne acıdır ki barış arzu edilen şekilde ve ihtiyaç duyulan kapsamda gerçekleştirilememektedir. Çünkü barış ancak ve ancak insanlığın kabul ettiği ortak değerleri ve görevleri etkili bir şekilde hayata geçirmekle sağlanabilir.

Barışın Gerekleri Haklar-Özgürlükler ve Sosyal Adalettir

Cihanşumül olan İslâm’ın kabulüne ve beşeri akıl ve bilimin evrenselleştirilen onayına göre insanlığın ortak değerleri tarihi asırlarda olduğu gibi dönemimizde de temel haklar ve hürriyetlerdir. İnsanlığın kabul ettiği müşterek görev de sosyal adâleti sağlamaktır.

Barış için haklar ve hürriyetlerle sosyal adâlet gereklidir

İslâm temel hakları ve hürriyetleri takdis ederek ve sosyal adâleti amaçlayarak, barış ortamını oluşturmuştur.

İnanç Ayrılığı Barışa Engel Değildir

Yüce Allah’ımızın yaratırken varlığımıza yerleştirdiği, şerîatleriyle de görevleştirerek ebedî mutluluğumuza aracı kıldığı insan hakları ve özgürlüklerini tanır, O’nun tavzıf ettiği mali görevleri yaparsak barış gerçekleşir. İnanç ayrılığı barışa engel değildir.

Can ve mal dokunulmazlığı, vicdan ve din özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, inanılan değerleri yayma, âdil yargı/düşünce ve öğrenim-eğitim ve örgütlenme hakkı, şeklinde özetlenebilecek haklar ve hürriyetler, hukuken ve fiilen hayata geçirilemezse, barışın gerçekleşmesi mümkün değildir.

Kur’ân’ımız; örneğin Mumtehine Sûresi’nin 8. âyetinde dini yaşama hürriyetimizi çiğnemeye kalkışan ve bizi yaşadığımız yurtlardan ve kurumlardan atmaya ve bu uğurda yardımlaşmaya çalışan insanları kendimize dost ve üzerimize yönetici edinemeyeceğimizi bildirirken, vurgulamaya çalıştığı gerçek budur.

Zalimler Nasıl Barış Yapabilirler?

Kur’ân; mütecavizleri de, hakları ve özgürlükleri çiğnenirken onları yâr ve egemen kılan mü’minleri de zalimler olarak tanımlamaktadır. Zalimler nasıl barış yapabilirler?

Sosyal adâlet gerçekleştirilmedikçe, toplumsal yardıma muhtaç insanların toplum standartlarına göre belirlenecek ihtiyaçları giderilmedikçe de toplumsal barış sağlanamaz. Barışı sağlamak şöyle dursun anarşi dizginlenemez, kaos önlenemez.

Şanlı Peygamberimiz dini-mali görevler olan zekât, âciz akrabaya nafaka, yararlanılan mallardan ödünç verme yoluyla faydalandırma ve felaket anlarında yardıma koşma gibi sosyal adâleti gerçekleştirici görevleri yapmamanın tarihi toplulukları birbirlerinin kanını dökmeye, mallarını yağmalatmaya yönlendirdiğini açıklamaktadır. Malların dağılımında dengeyi oluşturan adâlet sağlanmazsa denge olan barış nasıl sağlanabilir?

Barış İçin Gerekli Diğer Ahlâkî Prensipler

Barış için haklar ve hürriyetlere fiilen saygı ve yoksullarla dayanışma gerekli ise de yeter değildir. Bu sebeple İslâm, her vesile ile barışa yönlendirmektedir.

Mesela Kur’ân inancı ne olursa olsun haklar ve özgürlüklere saygılı tüm insanlara karşı adâleti ve ikramı öğütleyerek barışa katkı sağlamaktadır. Hangi amaçla olursa olsun yapılan barış çağrılarının kabul edilmesini ve inanç farklılıklarının barışa engel kılınmamasını emir buyurmaktadır.

Enfal Sûresi’nin 60. âyetinde şöyle buyrulur:

“Eğer onlar barıştan yana eğilim gösterirlerse, sen de barıştan yana ol. Ve Allah’a güven. O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim, İslâm dışı topluluklarla en güzel yöntemlerle diyoloğa girilmesini ve hatta gerektikçe onların affedilmesini öğütleyerek de barışa yol açmıştır. Kur’ân’ımızın “Sizin dininiz, size, bizim dinimiz bize”şeklindeki duyurusu da gerçekçi bir barış mesajıdır.

Verdiğimiz ölçüler objektif ölçülerdir. İnançları farklı olan bütün insanlar için barışı sağlayıcı vasıftadır.

İslâm’ın içe dönük; Müslümanlara yönelik mesajları ise daha sıcak ve ayrıntılıdır. Mesela Kur’ân’ımız kardeş olarak ilan ettiği mü’minlere ilk kardeşlik görevi olarak uzlaştırıcılığı yüklemiş, vuruşan gruplar arasında ezilenlerden yana tavır konularak ve de adâlet prensibi uygulanarak barışın sağlanmasını emretmiştir.

Şanlı Peygamberimiz de barış anlamını içeren selam sözcüğünü kullanarak selamlaşmadan affedici olmaya kadar barışa yöneltici ve de Cennet’e götürücü nice öğütler vermiştir. Hayati bir zaruret olarak değerlendirdiği için çok istisnai bir uygulamayı yani barış için yalanı meşrulaştırmıştır.6 Barış eylemlerini de sevabı en büyük ameller arasında zikretmiştir.

Barış Güçle Sağlanabilir

Barış güçle sağlanabilir. İslâm’ın barışa çağrısını ve barışa yöneltici kurallarını özetlemeye çalıştık. Barışla ilgili olup barış kadar önemli bir nokta da barışın güçle sağlanabileceğidir. Bu sebepledir ki Kur’ân’ımızın Enfal Sûresi’nde önce kuvvet hazırlanılması, sonra da barışın kabullenilmesi emrolunmuştur.

Barış güçle sunulur, kabul edilir, korunur ama dilenilmez. Hakları ve hürriyetleri çiğneyen sömürücülerden barış dileyenler, barışı sağlayamaz, yalnızca zilletlerini artırırlar.

Muhammed Sûresi’nin 35. ayetinde şöyle buyrulur.

(İnancınız ve ahlâkî değerlerinizle) en üstünken (haklarınız ve özgürlüklerinizi) çiğneyen (zâlimlere karşı)gevşemeyin ve onlardan barış dilenmeyin. Allah sizinledir. Yaptığınız çalışmaların karşılığını eksiltmez.”

Biz insanlar Rabbimiz tarafından en güzel kıvamda yaratılmış ve güzel ameller yarışına çıkarılmış sorumlu varlıklarız. İnançlarımızı ve yaşantımızı sorgulayacak yalnızca Allah’dır. Bizim vazifemiz adâlet saçarak, ikramlar yaparak barışa koşmaktır. “Helalleri haram, haramları helal kılmadan” barışı sağlamaktır. Çünkü Kur’ân ifadesiyle, “…Barış insanlık için daha hayırlıdır…”

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.