islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4832
EURO
34,9902
ALTIN
2.434,67
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Hafif Yağmurlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

İslam şiddet değil adalet dinidir III

İslam şiddet değil adalet dinidir III

İslâm’da savaş beşeri sultaların yıkılması, adil ve gerekli bir nizamın tesis edilmesi için meşrudur. Onun meşru olabilmesinin bir diğer ana şartı da yalnızca Allah için yapılmış olmasıdır. İftira ve iddia edildiği gibi çocukları ve kadınları köleleştirmek için savaşmaktan İslâm beridir. Bu tür zulüm savaşları vahiy nizamından yoksun emperyalist zalimlere hastır.

Doğu Perincek’in çıkardığı 2000 e Doğru dergisi, Tevbe Suresi’nin 111. ayetini de eleştirmektedir. İnsanlık tarihi boyunca insanlığa egemen olmak isteyen zalim güçlerle çatışan her dönemin cihad yaranı müminlerine Tevrat, İncil ve Kur’an’da Cennet va’dedilmesini de şiddet unsuru olarak görmekte ve göstermektedir.

Zalimlerle, kendi çıkarları ve uluslarının menfaatleri uğruna insanlığın başına belâ kesilenlerle, insanlar üzerinde putlaşmak isteyen tarihi ve modern müşriklerle özgürlükleri ve insanlığın mutluluğu uğruna Allah için savaş eden yiğitlere elbette Cennet va’dedilecektir.

Cerrahi operasyonda bulunan inançlı operatör gibi neşterini habis unsurlar üzerinde kullanan ve sahabiler gibi gece namazlı ve gündüz oruçlu Allah’ın yolunun savaşçıları Cennet”e giremezse kimler girecektir?

Milletler ve sistemler, insanlığın bir kesiminin aleyhine de icraat yapmış olsalar materyalist milli kahramanlarım ebedileştirmek isterken, Kur’an’ın İlâ-i Kelimetullah yolunda insanlığın mutluluğu için hayatım ortaya koymuş mücahidleri müjdelemesinde garipsenecek ne var acaba?

2000 e Doğru dergisi Eşrefoğlu Ka’b’in öldürülmesini Hz. Peygamber’i ve O’nun inananları şiirleri ile eleştiren düşünür bir sanat adamının öldürülüşü olarak tavsif etmekte, böylece İslâm’ın şiddeti tabiileştiren bir din olduğu çağrışımını yaptırmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, İslâm’da yönetim ilâhi ölçülere göredir. Allah’ın Rasulü Hz. Muhammed de bir kuldur. O da Allah’ın yasalarını uygulamakla mükelleftir.

İlk müminler Kur’an’i ölçülere göre Hz. Peygamber’in uygulamalarını da yorumlamışlardır, eleştirmişlerdir. Bu eleştirilerden sonra Hz. Peygamber’in vahiyle yönlendirildiğini de biliyoruz.

İslâm, yalnız Allah’ın yanılmazlığı ilkesini belirlemiş dindir. Yöneticileri gerektikçe uyarmak, onları gerçeğe yönlendirmek müminlerin görevidir. Bu görev Allah katında değerli bir ameldir. Kur’an ve Sünnet ölçülerinden sapan zalim yöneticilere karşı hakkı haykırmak ise en faziletli cihaddır. Bu cihaddan kaçınmak, ise dilsiz şeytanlığı benimsemektir.

Eşrefoğlu Ka’b’a gelince… Bu adam siyasi ve iktisadi etkinliği olan azgın bir yahudidir. Zengindir ve şairdir. Ekonomi ve sanat gücünü yıkıcı bir biçimde kullanmaktadır. Bedir’de öldürülen Mekkeli mütecavizler için ağlayacak kadar İslâm aleyhtarıdır. Düşmanlığı köklü ve süreklidir. Uyanları değerlendirmemiştir. Kuruluş safhasında olan İslâm devleti ve onun peygamber devlet başkanı olan Aziz Peygamberimiz aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Medineli münafıklar ve Mekkeli müşriklerle fikir ve eylem birliği içine girmiştir.

Sonuç olarak Allah’ın Rasûlü’nün emri ile cezalandırılmıştır. Bu cezalandırmayı şiddet olarak tavsif edecek hayat gerçeklerinden kopuk zavallılardır.

Ka’b b. Eşref gibi sanatını düşmanlığına aracı kılan kişilerin cezalandırılmaması halinde toplum bünyesinde oluşacak anarşiyi kim durduracaktı?

Pek tabii ki bu görevi toplumun otorite kaynakları üstelenecekti.

Yapılması gerekeni yaptıran ve Kıyamet Günü’ne kadar gelecek mümin otoritelere mevcut şartlara göre nasıl davranacaklarını örneklendirerek öğreten Allah’ın Rasulü’ne salât ve selâm olsun.

2000 e Doğru dergisi İslâm dininin zalim şiddeti kutsallaştırdığı iftirasını belgelemek gayretiyle Allah’ın Rasûlü’nün iki hadisini ele alıyor.

Bu iki hadise dayanılarak yaşlıların, kadınların ve çocukların acımasızca öldürülebileceklerinin onaylandığı izlenimi verilmeye çalışılıyor.

Hadis kitaplarını incelediklerine göre gayet iyi bilmeleri gerekir ki, İslâm dini Allah’ın Rasûlü Hz. Muhammed’in diliyle harpde çocukların öldürülmesini yasaklamıştır. Fikir ve eylem planında harbe iştirak etmeyen yaşlıların ve kadınların öldürülmesini de yasaklamıştır.

Yaşlıların öldürülmelerinin onaylandığını delillendirmek için “Müşriklerin yaşlılarını öldürünüz” şeklinde tercüme edilerek sunulan hadiste kasda dayalı bir tercüme hatası vardır.

Hadiste geçen “şüyûh” kelimesi yaşlılar anlamına olmayıp savaşa bilfiil katılan muharibler anlamındadır.

Muharebe sırasında kadınların ve çocukların da istenmeden öldürülebildiği hususunu soran sahabilere Hz. Peygamber’in,- bu rivayet eğer doğruysa- “Onlar da öbürlerindendir” (Kadın ve çocuklar da onlardandır) buyurması ise, kadınların ve çocukların öldürülebileceğini onaylamak için değildir. Hücumun yalnızca düşman savaşçılarına yöneltilmesinin mümkün olmadığı kaçınılmaz durumlarda öldürülebileceklerinin tecviz edilebileceğini belirtmek içindir.

İslâm’da savaş beşeri sultaların yıkılması, adil ve gerekli bir nizamın tesis edilmesi için meşrudur. Onun meşru olabilmesinin bir diğer ana şartı da yalnızca Allah için yapılmış olmasıdır. İftira ve iddia edildiği gibi çocukları ve kadınları köleleştirmek için savaşmaktan İslâm beridir. Bu tür zulüm savaşları vahiy nizamından yoksun emperyalist zalimlere hastır.

İslâm dininin harp esirleri olarak onayladığı Savaş esirliği sistemidir. Birilerinin anladığı gibi kölelik- cariyelik kurumu değildir. İslâm’da harp esirlerini tutsak edinmenin aslında köle olmak olduğunu insaflı müsteşrikler bile kabul etmektedir. Kaldı ki harp esirlerinin mücahidlere tevzii zaruri bir kural değildir. Pek çok alternatiften yalnızca biridir.

03.07.1987

Sürecek

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.