islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5501
EURO
34,8968
ALTIN
2.425,49
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

Korona sürecinde hayvan olmak

“Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.” (Enam Suresi 38. Ayet)

Korona sürecinde hayvan olmak
16 Nisan 2021 10:27
A+
A-

“Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.” (Enam Suresi 38. Ayet)

Sadık USLU

Allah (cc), ayeti kerimede insan ve hayvanattan bahsederken, ikisinin de birer ümmet oluşuna kıyas ettiğini görüyoruz. Şüphesiz; Kuran’ı Kerim’in hayvanata bakışını doğru okuyabilmek ve ona göre davranmak gerekir. O halde, Kur’an-ı Kerim’e daha genel ve bütüncül bir yapıda yaklaşım göstermemiz uygun olur. Zira; Allah (cc) “biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır”, diye buyurmuştur.

Koronavirüs’le birlikte insanlar, 1 yıldır evlerinde mahsur kaldılar. Alışılagelmişin aksine hayatın çok daha yavaş seyrettiğine şahit oluyoruz. İnsanlar, virüs tehdidinin yanı sıra hayatlarını sürdürebilmenin en sağlıklı yollarını arıyorlar.  Evlerinde, işyerlerinde, dört duvar arasında, dijital alternatiflerle değişik mecralar üzerinden sosyalleşmeye çalışıyorlar. Bulaş endişesiyle, kimse dışarı çıkmıyor, açık alanlarda vakit geçirmekten imtina ediyorlar.

Son günlerde, Kovit-19 vakalarının daha da arttığını görüyoruz. Şimdilerde ise; yeni bir pik dönemi yaşıyoruz. Herkes tedirgin. Cadde ve kaldırımlar, sadece transit geçiş alanları haline geldi. İnsanların sokaklarda fazla vakit geçirmediklerini gözlemliyoruz. Böyle olunca; insanların yardımına ihtiyaç duyan sokak hayvanları da bu ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. Yaya olarak, herhangi bir yere dolaşmaya çıktığınızda, bu hayvanların yaklaşımından durumlarını daha net görebilirsiniz. Hayvanseverlerin gayretleriyle sokaklarda beslenen kediler, özellikle dikkat çekiyor. Muhtemelen, virüse karşı tam kapanma tedbirleri çerçevesinde, bu günlerde ilgisiz kalmış görünüyorlar. Onlarla karşılaştığınızda, size yakın ilgi gösterdiklerini ve miyavlayarak sizinle iletişim kurmaya çalıştıklarını göreceksiniz. Geri dönüşünüze göre de; çeşitli davranışlar sergileyerek ihtiyacını size bildirmeye çalışacaklardır.

İnsan, hayvan etkileşimi:

“Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah’ı tesbih ettiğini görmez misin? Her biri kendi niyaz ve tesbihini bilir. Allah, onların yaptıklarını bilendir. “ (Nisa Suresi 41. Ayet)

Kainattaki canlı, cansız tüm varlıklar, Allah’a ibadet eder. Kur’an-ı Kerim, insanlar gibi hayvanların da Allah’ı tesbih ettiğini bize açık bir şekilde bildiriyor.

Bu doğrultuda insanın diğer canlılarla etkileşimi de genel manada Kur’an-ı Kerim zaviyesinden olmalıdır. İnsanlık yaşadığı dönemin teknik imkanlarına göre bu süreci farklı tasarruf etmiştir. İnsanların, hayvanlarla olan etkileşimi şartlara göre değişiklik göstermiştir. Yoğun kentleşme öncesi dönemlerde hayvanların insanlara olan ihtiyacı nispeten daha azdır. Buna karşın insanların hayvanlara ihtiyaçlarının daha fazla olduğunu ifade edebiliriz. Nitekim; tarihi süreçler de bunu gösteriyor. Avcılığın, göç ve güvenlik ihtiyacının yaygın olduğu zamanlar bu dayanışmanın daha yoğun gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Amaca yönelik olarak, bazı yaban türlerin de evcilleştirilme girişimleri olmuştur. (kurt, kartal, şahin, çakal vs)

Hayvanlarla ortak yaşam, insanlığın ilk yıllarından beri vardır. İnsanın dünyaya egemen oluşu, canlıların tüm yaşam alanlarına girilmesine neden olmuş, onları insanlığın vicdanına mahkum etmiştir. Dolayısıyla; kendilerine başka yaşam alanı bulamayan, insanların çöp ve diğer atıklarından beslenen, sokak hayvanları adı altında, ne evcil, ne de yabani olan yeni ekolojik bir tür doğmuştur. Buradan da anlaşılacağı gibi insana olan ihtiyaç, hayvanlar üzerinde de zamanla evcilleşme katsayısını arttırmıştır. Hayvanların; insanlarla birlikte yaşamaları, insanın istediği davranışlarını taklit etme yeteneğini geliştirmiştir. Bu etki hayvanların soyları üzerinde de yatkınlık oluşturmuştur. Bu durum insanın ruh ve psikolojisi üzerindeki eksiklikleri gidermede olumlu etkiler bırakmıştır. Acıma ve sevgi duygularının gelişmesi genel anlamda insanın vahşi güdülerini köreltici olmuştur, diyebiliriz.

Ancak; insanlığın kendi içindeki mücadelesi, ekonomik çıkara dayalı çekişmeleri devasa boyutlarda seyretmektedir. İnsanlığın dünyaya hakim olması, sürekli birbiriyle savaşarak, var olan yaşam alanlarını işgal etmesiyle, tüm hayvanatı kendine muhtaç hale getirmiştir.

Hayvanata bakış:

”Hayvanları da o yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı şeyler (yün, tiftik) ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yiyorsunuz. (Hayvanı), akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, sizin için onlarda bir güzellik ve zevk vardır. Bu hayvanlar, ancak büyük zorluklarla ulaşabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir, çok merhametlidir. O atları, katırları ve merkepleri hem binmeniz, hem de sizin için ziynet (süs) olsun diye yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri yaratmaktadır. ” (Nahl Suresi, Ayet 5-6-7-8)

İnsanlarla hayvanlar arasındaki benzerlik her şekilde vardır, zaten. Mutlak fizyolojik bir benzerliğin zorlanması, ortak ataya dayatma düşüncesi abeste iştigaldir. Doğaya uyum açısından tek hücrelisinden çok hücrelisine, irili ufaklı her canlının insanla benzerlik göstermesi doğaldır. O da beslenir, onun da solunum sistemi vardır. O da dinlenir. Onun da ayağı, ağzı, gözü ve kulağı bulunmaktadır. Biyolojik uyum için bunlar olması gereken mutlak unsurlardır. Kaldı ki; Allah’ı (cc) da sıfatları bakımından insani duyular üzerinden tesbih ederiz.

Velhasıl; hayvanların insanlar için büyük önem taşıdığı açıktır. Yapılan ilmi çalışmalarda kullanılan hayvanların yararları unutulmamalıdır. Ay’a ilk onlar gitmiş, ilaçların birçoğu onlar sayesinde insanlığa şifa olmuştur. İnsanın hayvana fonksiyonel ya da organik benzerlikler göstermesi, her ne kadar insan olma ayrıcalığına aykırı gibi görünüyorsa da insanlık açısından büyük bir nimettir.

Sokak hayvanlarına tekrar dönecek olursak;

Bu zor günlerde kapımızın önüne ya da belli yerlere; su ve yiyecek (mama) bırakarak; onların ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmaya devam edelim. Elbette; daha fazlasını yapmak en güzelidir ve fazileti de o değerdedir. 

Onlar, bizim bile farkında olmadığımız ifadelerimizin altındaki yüzümüzü, bizden iyi tanırlar. Çünkü; onlar yorum yapmaz, yaklaşır ya da uzaklaşırlar. Bu bakımdan hayvanların davranışlarından insanların iyilik ya da kötülük derecelerini anlamak mümkündür. Onlar, bir bakıma, bizlerin nasıl birer insan olduğumuz hakkında da ipuçları vermektedir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.