islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C

Korona Virüsü ve Sair Musibetler Niçin Yakamızı Bırakmıyor? Sebebi ve Kurtuluş Yolu Nedir?

Korona Virüsü ve Sair Musibetler Niçin Yakamızı Bırakmıyor? Sebebi ve Kurtuluş Yolu Nedir?

Yer yüzünde üç çeşit insan tipi vardır: 

1-İmanı olmayanlar, Allah, peygamber ve din adına hiçbir şeye inanmayanlar. 

2-İmanı olup imanlarının gereğini yapmayanlar, yani Müslüman olup İslamiyet’i yaşamayanlar. 

3-İmanı olup imanının gereğini yapanlar, İslamiyet’e sıkı sıkıya bağlı olanlar, iyiliği yapıp emredenler, kötülükten sakınıp sakındıranlar.  

Bu üç insan tipi içinde Allah’ın razı olduğu zümre, bu üçüncü zümredir. Kur’an’ın ifadesiyle “Allah bunlardan razıdır, bunlar da Allah’tan razıdırlar.”[1][1] 

Birinci kısım insanlar, yani inkârcılar deve kuşu gibidir. Deve kuşu, avcı kendisini görmesin diye başını kuma sokarmış. Kendi göremeyince zannedermiş ki avcı da kendisini görmüyor. Halbuki görmeyen kendisi. Koca gövde dışarda. Avcı onu görmektedir. İnkârcılar da Allah’ı inkâr etmekle zannederler ki Allah yok oluyor ve kendilerini görmüyor. Halbuki Kur’an, “Allah kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.”[2][2] Der. Tabir caiz ise, her şey Allah’ın avucundadır; Ona inanmayanlar da. Hiçbir şey, hiçbir an, Allah’ın yönetim, denetim ve gözetiminin dışında değildir.[3][3] Kâfirler küfürlerinin cezasını çekeceklerdir, ama çoğu kere bu dünyada değil. Bunlara bu dünyada verilecek ceza, en ağır ceza da olsa ahiretteki cezanın yanında çok hafif kalır. Onun için bunların cezası genellikle ahirete bırakılır. Bu cezanın adı da ebedî cehennemdir.[4][4] Niçin ebedî cehennem? Çünkü cinayetleri büyük. Çünkü bunlar, Ezelî ve ebedî olan Allah’ı inkâr etmişlerdir. Bir kâfir kâfirliği ile kalmaz, aynı zamanda azgın ve zalim olursa, Allah’ın son kitabı olan Kur’an’ı yırtar, Allah’ın ayetlerine tükürür, kaldırır, yerlere atarsa veya gücüne güvenerek zayıfları ezerse, zayıfların Sahibi böyle zalim kâfirlerin yaptığını yanlarına koymaz, bu dünyada da belalarını verir. Niceleri böyle belasını bulmuştur ve çok yakında bulacaklardır; siz de göreceksiniz. 

İkinci kısım insanlar, Kur’an’a, Kur’an’ı getiren Peygamber’e (sav) ve imanın bütün esaslarına iman ederler, ama imanlarının gereğini yapmazlar. Allah’ın emirlerini yerine getirmez, yasaklarından da kaçınmazlar. Bunlar, imanlı ama amelsiz Müslümanlardır. Bunlar da bu tutumlarıyla ilahî cezayı hak ederler. Ancak bunların cezası, hepten ahirete bırakılmaz. Çünkü bunların amelleri olmasa da imanları var. Bundan dolayıdır ki Allah, bunları gaflet uykusundan uyandırmak, tevbe etmelerine imkân tanımak, günah kirlerinden arındırmak için zaman zaman bu dünyada türlü türlü belaya müptela eder. Dünyanın başının beladan kurtulmamasının bir sebebi kâfirlerin azgın ve zalimleri ise, bir sebebi de Müslümanların isyankârları, amelsiz ve ibadetsizleri, aynı zamanda azgın ve zalimleridir. Bu iki zümre yüzünden gelen bela ve musibetlerden ne yazık ki masumlar ve iyiler de zarar görürler ve görmektedirler. Çünkü imtihan dünyasındayız. İmtihan sırrının bozulmaması için bu gereklidir. Aksi halde Ebubekirlerle Ebucehiller bir olurdu. Elmasla kömürün farkı kalmazdı.  

Bela ve musibetler, günahkâr Müslümanların günahlarına keffaret olurken, Masum Müslümanların da derecelerini yükseltir, telef olan mallarının zekât ve sadaka yerine geçmesine, vefat eden canlarının da şehadet rütbesi ile cennete uçmalarına sebep olur. Bela ve musibetler, şirk ve küfür ehlini cehenneme dökerken, şükür ehlini de alır, cennete götürür.  

Üçüncü kısım insanlar ise Kur’an’a, Kur’an’ın bütün ahkâmına, Hz. Peygamber’e (sav), Onun ahlak ve sünnetine inanırlar ve imanlarının gereğini yaparlar. Hz. Peygamber sav) gibi yaşamaya çalışırlar. Kur’an’ın ve Sünnetin en ince, en detaylı ölçüleri onların ölçüleridir. Bunlar, kâinatın var oluş, ayakta duruş, intizamla yürüyüş sebebidir. Bunların yer yüzünde tükendikleri veya etkisiz hale getirildikleri gün, kıyametin koptuğu gün olacaktır. Bunlar dünya nüfusu içinde azdırlar ve zayıftırlar, ama önemlidirler. Çünkü bunlar, kâinatın var olma ve hayatını sürdürme sebebi olan Hz. Muhammed’i (sav) kalplerinde, ahlak ve sünnetini de sosyal hayatlarında yaşatmaktadırlar. Bunlar var olduğu müddetçe beşeriyyet nefes almaya devam edecektir. Delilim Allah’ın (cc) şu sözüdür:

 وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ ف۪يهِمْۜ  

”(Habibim!) Sen onların içinde olduğun müddetçe (veya onlar seni, ahlakın ve sünnetinle içlerinde, özel ve sosyal hayatlarında yaşattıkları müddetçe) Allah onlara azap etmeyecektir.”[5][5]  

Bu gün, Hz. Muhammed (sav) bedeniyle bunların arasında olmasa da nuru, ruhu, ahlakı ve sünnetiyle bu zümrenin içindedir. Bunlar azdır ve zayıftırlar ama Allah’ın yanında hatırları yüksektir; tutarlı yüzleri ve geçerli sözleri vardır. 

Peygamberimiz (sav) de bunları şöyle tanımlar: “Allah, bu ümmete bu ümmetin zayıfları, (onların) duaları, namazları ve ihlasları hürmetine yardım eder.”[6][6]  

ACİLEN ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER: 

Dünyayı saran ve sarsan hastalık ve musibetlerden kurtulmak istiyorsak: 

1- Kuraklıktan kurtulmak için nasıl insanlar toptan yağmur duasına çıkarlardı, şimdi de bütün insanlar olarak hepimiz, her şeyin dizgini elinde olan Allah’a bulunduğumuz yerlerde toptan dua ve tevbe edip boyun eğeceğiz, namaz kılmayanlar namaza başlayacak, namaz kılanlar huşu ile namaz kılacak, secde edip Allah’a teslim olacağız, hepimizi koruması için yardım isteyeceğiz. Zaten Allah da bunu hatırlatıyor: “Ey müminler! Toptan tevbe edin, Allah’a dönün. Ancak böyle kurtuluşa ereceksinizi.!”[7][7]  

2-Yukarda tanımı verilen üçüncü insan tipini yetiştirmenin, varsa artırmanın plan ve programını yapacağız. En azından “onlardan biri ben olmalıyım” diyeceğiz. 

3-Her ülkenin etkili ve yetkililerine duyuracağız:Ülkenizdeki zulmü, insan hakları ihlallerini durdurun, hukukta adaleti sağlayın, daha fazla göz yaşının akmasına ve ahın yükselmesine, bela olarak ülkelerin başına inmesine sebep olmayın. Gelir dağılımında dengeyi sağlayın, görev dağılımında liyakati esas alın. İsrafın, haram olduğunu, israfçıların Kur’an’da “şeytanların kardeşleri”[8][8] olarak tanıtıldığını hatırlayın.  

4-Bilim ve dinin imtizacından (kaynaşıp kucaklaşmasından) ibaret bir eğitimin, eğitim modeli olarak tercih edilmesini teklif edeceğiz. Çünkü bilimle din ayrı şeyler değil. Doğru bilim dindir, doğru din de bilimdir. Doğru bilim, doğru dini inkâr etmez; doğru din de doğru bilimi inkâr etmez. Onun için ben, önceki makalelerimde Korona virüsü salgınından korunmak ve kurtulmak için sıraladığım maddelerden biri olarak ta bilim kurulunun “maske, mesafe ve temizlik” olarak özetlenen prensibini can u gönülden alkışladım. Koruyucu kurallara uymayanların hem intihar ettiklerini ve hem de cinayet işlediklerini yazıya döktüm, yayınladım.  

8-Müstehcenliğin, gayr-i meşru birlikteliklerin, eşe karşı şiddetin ve insanların zararına yönelik bütün haram, günah ve kötü alışkanlıkların hepsi bela ve musibetlerin davetçisi olduğunu, medyanın da bu işte büyük rolü bulunduğınu, bunlara karşı çok ciddi tedbirler alınması gerektiğini hatırlatmadan geri durmayacağız.  

9-Kur’an’ın ahkâmını ve Hz. Peygamber’in (sav) ahlakını önce şahsî hayatımıza hâkim kılacağız, sonra başkalarına takdim edeceğiz. Çünkü nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. 

10-İlim, hikmet, ihlas ve güzel öğütle iyiliği emredip, kötülükten sakındıran peygamber ahlaklı alim şahsiyetlerin ümmetin içinde bulunmasının Allah’ın bir lütfu, rahmeti ve nimeti olduğunu bileceğiz ve bunlardan azami derecede istifade edilmesi gerektiğine dikkat çekeceğiz.

Bunlar yapılmazsa dünya başını bela ve musibetlerden kurtaramaz. Musibetin biri gider, öbürü gelir. Bazen hepsi birden gelir, kırar geçirir ülkeleri. Ya aklımızı başımıza alacağız ya da aklı başında olanları dinleyeceğiz. Nasihatla uyanmak varken, neden musibetle uyanmayı bekleyelim? Ne güzel demiş Âkif:  

“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hükmüne râm ol…
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”[9][9] 

Dr. Vehbi KARAKAŞ 


[10][1] Beyyine, 98/8 

[11][2] Bakara, 2/19 

[12][3] Bkz. Hadid, 57/4 

[13][4] Bkz. Bakara, 2/161-162 

[14][5] Enfal, 89/33 

[15][6] Ali Nasıf, Mansûr, et-Tâc el-Cami’ li’l-Usûl fî Ehadîsi’r-Rasûl (sav), I/319 

[16][7] Nur, 24/31 

[17][8] Bkz. İsra, 17/27 

[18][9] Ersoy, Mehmet Âkif, Safahat, Gölgeler. 


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.